Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Aralık '11

 
Kategori
İlişkiler
 

Hüzüncü gece

Hüzüncü gece
 

Yine bir gece. Senin olmadığın, ve benimse artık gücümün tükendiği gecelerden biri.Diğer geçen günlerden bir farkı yok, sadece daha alışılmış... Hala aynı yerde oturuyorum, hala aynı elimde tutuyorum sigaramı. Hala aynı yerde kahve fincanım. Hiç değişmedim. Değişmemi hiç istememiştin çünkü. Hala şeker koymuyorum içtiğim şeylerin içine, hala istemsizce tatlı krizlerine giriyorum geceleri. Hala çay içmeye bayılıyorum. Geceleri kalkıp bardak bardak su içiyorum yine. Ve hala kitap okuyorum. Belki yine birbirimizden habersiz, aynı kitabı okuyoruzdur. En sevdiğimiz bölümleri tartışamayacağız biliyorum ama hala daha inançla okuyorum. Hala kelime hatalarını hazmedemiyorum. Hala aynı ülkede yaşamak istiyorum, ve hala o ülkenin aynı sanatçısına aşığım. Senin gibi. Hala kedi tüyüne alerjim var, ama ben hala kedilere tapıyorum. Sağlığım pek yerinde değil son zamanlarda, ama ben hala inatçı biriyim. Değişen tek şey saçlarım. Uzatmayı sevmem bilirsin, onları da uzatamıyorum... Hala kötü rüyalar görüyorum geceleri, hala terler içinde uyanıyorum. Ama yanımda sen olmuyorsun. Artık olamayacağını da biliyorum. Biz bir yatağa sığamadık seninle, bir bedene, bir kalbe ait olamadık hiç. Günler geçiyor ama insan alışkanlıklarından kolay vazgeçemiyor. Hangi ara alıştım sana bu kadar? Hangi ara inandım bize , inan hiç hatırlamıyorum. Bedeninin kokusunu hatırlayamıyorum bazen, ne yaparsam yapayım gelmiyor aklıma o koku. Halbuki sarhoş olurdum ben o kokuda. Boğulurdum, boğazım düğümlenirdi. Konuşamazdım, ve sen bu suskunluğumu hiç anlayamazdın. Dudaklarının kıvrımlarını hatırlamıyorum hiç, oysa sen ne zaman öpsen, içimden bir parça giderdi, zemin ayaklarımın altından kayar giderdi, ben giderdim, sen giderdin, evren bile giderdi. Hatırlamamak kötü. En kötüsü de , hatırlasan bile, sahip olamayacağını bilmek olsa gerek... Seni hatırlayamıyorum artık, yalnızca bana yaşattığın hisleri hatırlayabiliyorum. Ama o hisleri benim bedenimde yaratan adamı unutuyorum. Gözlerinin rengini ne çok severdim hatırlıyor musun? Şaşırmıştım hatta, " senin gözlerin yeşil mi? " diye sormuştum, sen daha çok şaşırmıştın... O yeşilin tonunu hatırlamıyorum. Ama tadını biliyorum, çilek gibi, kırmızı gibi bir tadı vardı.

Onca zaman geçti, günler haftalar aylar geçti. Tadını hiç unutmadım.

Ve şimdi öyle uzağız ki, aramızda yalnızca kilometreler yok. Evler şehirler kadınlar adamlar var artık. Ama bu gece aklıma düştün yine, tutamadım kelimelerimi. Biliyor musun, bazen senden bahsediyorum, seni yazıyorum, okuyanların gözleri doluyor, senin dolmazdı bilirim. Suratın düşerdi okusaydın eğer, sıkılırdın, boğulurdun, kaçardın...

Benim doluyor ama biliyor musun? Kaçamıyorum da.  "Seni özledim" diyen dudaklarını özlüyorum. Daha ilk geceden ellerimi sıkıca kavramanı özlüyorum. Sevmiyorum seni... Ama o sevmeden özlemek nasıl garip bir duyguysa tüm bedenimi ele geçiriyor. Sesini özlüyorum. Yumuşacık sesinde kaybolduğum günlerimizi özlüyorum.

Sen kendini hiç özledin mi? Kendinden bu kadar uzakda olsaydın bilirdin, ne demek istediğimi. Anlardın. Hissederdin.

Sen eğer kendine sahip olsaydın ve kendini kaybetseydin , dayanamazdın buna.

Acırdı için. Durduramazdın o sancıyı. Kim ne derse desin, içinde büyürdü bir bebek gibi. Yok yere...

  Acıdan korunduğuma inanmıştım halbuki... Yoksun. Ama acın duruyor hala. Belki de hiç olmadın. Ben senin varlığına inandım. Haksızlık edemem sana, mutluydum. Çünkü mutlu edebilmiştin. Ama gittin. Gitmen gerekmiyordu. Ama gittin. Bense kaldım işte, burda buracıkta. Hala aynı yerde, aynı koltukta, aynı kahveyle, aynı elde tuttuğum sigaramla... Ama sen gelmedin. Zaman durdu , insanlar akıp geçti. Ama sen gelmedin. Bir mevsim gibi içime işledin. Bir mevsim gibi gelip geçtin. Ama ben seni çok sevdim...

 

27.11.11

 
Toplam blog
: 17
: 537
Kayıt tarihi
: 07.12.11
 
 

Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dramatik Yazarlik Bölümü Öğrencisiyim. İzmi..