- Kategori
- Tarih
I. TBMM ve Ulusal Egemenlik

I.TBMM ulusal bağımsızlık ve ulusal egemenlik savaşını beraber yürüten kutlu güçtür.
Yakup Kadri'nin ifadesiyle; "Hiçbir vekil müvekkiline bu kadar sadık değildi". Kimler yoktu ki aralarında. Çiftçi, tüccar, avukat, müftü, asker, yargıç, diplomat ve aşiret reisi ve daha niceleri. Onların sadece meslekleri değildi birbirinden farklı olan. En az meslekleri kadar uçurumlar vardı dünya görüşleri arasında. Kimi ata mirası olarak gördüğü hilafeti kurtarmanın peşinde, kimi Rusya'daki sosyalist bir düzen özlemi içinde. Kimi ise bağımsız, egemen, demokratik ve lâik bir devlet kurmanın sevdası içinde. Farklıydılar elbet farklı olmasına ama bir özlemleri vardı ortak olan. Başındakinin kim ve yönetim şeklinin ne olduğunu tartışmadan önce kurtarmak gerekirdi vatanı düşman işgalinden. Önce hilafetçi ya da sosyalist veya Türkçü olmak değildi önemli olan. Önce, bağımsız olmak gerekirdi. Önce, "Müdafaayı Hukukçu", önce "Kuvvayı Milliyeci" olmak gerekirdi.
I.TBMM'de bulunan milletvekilleri, aralarında bulunan derin görüş ayrılıklarına rağmen ortak hedefler doğrultusunda birleşmeyi başarmıştı. I.TBMM, imparatorluğun küllerinden bir Anka kuşu çıkarmıştı. I.TBMM, yurdu işgalden kurtarmış ve egemenlik yetkilerini de kendisinde toplamıştı. Hakkını vermek gerek, Mustafa Kemal, Kazım Karabekir, Ali Fuat, Fevzi Çakmak... Ve daha nice koç yiğitlerin. Hayal kurmanın dahi lüks olduğu bir dönemde onlar devlet kurmuştu. Yoktuk, yoksulduk. Sakarya Savaşı öncesinde Mehmetçik, halktan toplanan, çarık, çamaşır ve çorapla giydirilmişti. Araç yoktu, benzin yoktu. Şükür Anadolu'da kendini siper edecek mert yiğitler çoktu. Ve işte artık kendisine manda yönetimini layık gören, Anadolu'yu bilmem kaç parçaya bölen işgalcilerin elinden ulusun o-nuru kurtarılmıştı.
88 yıl geçti I.TBMM’nin açılmasının üzerinden. 88 yıl geçti ulus olarak bir kez daha birbirimize o denli kenetlenemeyişimizden. O gün verdiğimiz mücadele, ulusal egemenlik ve ulusal bağımsızlık mücadelesiydi. Acaba bugün ulus olarak ne kadar bağımsız ve egemeniz? O gün saltanatı kaldırdık bugün başımıza yeni saltanatlar kurduk. O gün süngülerle kovduk bugün anlaşmalarla geriye aldık. Savaş meydanlarında verdiğimiz canlarla kazandığımız egemenlik haklarımızı, aldığımız dış borçlar karşılığında anlaşma masalarında kaybediyoruz. Ne duruyoruz? Niçin birbirimizden bu kadar ayrılıyoruz ve neden bu kadar uzaklaşıyoruz. Oysa değil miydi bizi bir eden ulusal kaygılarımız? Değil miydi ayrıyı gayrıyı ortadan kaldıran vatanı kurtarma sevdamız? 88 yıl öncesinin ulusal duyarlılıklarını bir nostalji olmaktan çıkartmak gerekir. Bir olmak, birlik olmak gerekir. Tüm farklılıklarımızı, zenginlik kabul edip ortak hedefler doğrultusunda bu vatanı, bu milleti şaha kaldırmak gerekir.
Günümüzden 88 yıl sonra, bugünün meclislerini yazmak anlatmak için kaleme tutan eller, bizim 88 yıl öncesi için düşündüklerimizi düşünecekler mi acaba. Yoksa bugün bizler gibi ne yazık ki hiç de ar etmeden; ulusun temsil organı olan, ulusu egemen yapan meclislerimiz hakkında mahalle ağzıyla aşağılayıcı ifadeler mi kullanacak. Güzel şeyler yapmalıyız. TBMM'ne halkın gözünde kaybettiği o manevi itibarı tekrar kazandırmalıyız.
Bugün ulusun egemeni olanların, çocuklarımıza daha güzel bir Türkiye bırakmak için daha çok düşünmesi gerektiği bir gün. Bu kutlu günde, sorunlarımızdan değil, sorumluluklarımızdan söz etmemiz daha doğru olacaktır. O günlerde taçları, tahtları ve silahları eriten ulusal irademiz, şayet gücünün farkına varırsak bugün bizleri çok daha ileriye götürecektir. Bayramlarımızı, bayram yapacaktır.