Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Nisan '21

 
Kategori
Biyoloji
 

İç Kirlenme

İÇ KİRLENME

          Tam açıklayamadığımız ama var olduğunu bildiğimiz fizik beden içindeki insan organizmasını meydana getiren gizemli mekanizmaların birleşiminin, ideal tanımı, kabul edilen etkinliğini anlatabilirmiyiz?

           50 yaşındaki bir insan ne zaman başladığını tam bilemediği sigaraya bağımlılığını 50 yaşında muhasebe yaptığında, eğer hiç içmemiş olsaydı nasıl olurdu, içtiği için nasıldır asla mukayese edemeyecek. Beden vaziyetini son halinde olduğu gibi sanacaktır. Ama sigara içmeseydi nasıl olurdu asla bilemeyecektir.

            İnsan bedeninde hücrelerin tümünün 6 ay süre boyunca tümünün ölüp yerine hemen yenisinin oluştuğu ve insan mizacının altı ayda değişebildiği gözlemlenmiş ve literatüre yazılmıştır.

            Uyum bakımından 15-30 gün aralığında yeni yatak odasına veya yatağına alışıp normal uyuyabilmeye başlıyor. Adaptasyon, iklimsel olarak yeni iklim şartlarına adaptasyon süreci altı ay sürebiliyor.

             Mesela yeni yerleştiği yerdeki iklim ve doğa, hatta tabiat şartlarına adapta olma kabiliyeti olduğu halde bu en az altı ay sürerse de, bitkilerde yeni tarlaya uyumlaşması en az üç ekimden sonra tutarlılık kazanabiliyor. Üç ekim sonunda yeni tarlanın toprağıyla barışıp orijinine dönebiliyor.   

 

“Su kristalleri ile ilgili tespitleri ile şaşırmamızı sağlamış bilim adamı. konuyla ilgili şöyle bir yazı bulunmaktadır:

Japon bilim adamı Prof.dr.Masaru Emoto, içinde 70’ten fazla kristal resmi bulunan su kristalleri adlı kitabında:”su cansız bir madde değil;canlı ve duyguları algılayan kristallerden oluşmaktadır.su çevresinden pozitif ve negatif bilgileri alır ve ona göre tepki verir.” diyor.Prof. Dr Emoto’nun suyun biyo-fiziki özelliklerini araştırarak ortaya koyduğu gerçekler, yeni bir döneme kapı açacak gibi.
Emoto, üç yıl önce mikroskopla yaptığı araştırmalarda,donmuş su kristallerinin dış tesirler karşısında çok değişik şekillerde reaksiyon gösterdiğini keşfetti.bu araştırmalara göre su kristalleri, dış çevre tesirlerinin yanı sıra,müzik, söz ve kavramlara da tepki veriyor.”

 

        “Sanacell sağlık firmasının davetlisi olarak, temmuz ayında Berlin Teknik Üniversitesi’nde 1.200 kişiye konferans veren Prof Dr Emoto, su kristallerinin nasıl farklı şekillerde davrandığını, büyüleyici bir yapı göstermesine karşılık, temiz dağ suyunun berrak ve düzgün kristal yapıları ihtiva ettiğini tespit etti.

       Ayrıca, çocukları,su ile konuşarak su kristallerinin verdiği tepkileri gözler önüne serdi. Emoto, on iki yıl süren çalışmaları ve yaptığı on binlerce deney neticesinde, suyun sadece iyi ve kötü bilgileri, müzik ve sözleri değil, hisleri ve şuuru da kaydettiğini ortaya çıkardı.” Kaynak: Ekşi sözlükten alıntı.

 

         Bilim insanlarımız; suyu anlatırken, “canlıları besleyen hakiki su, kaynağından çıkıp, taşların kayaların, kum ve tortuların arasından geçip gelen su canlıları ayakta tutar. Su ancak, şişe kapta bir hafta bozulmadan muhtevasını korur bu süre geçtiğin ölmeye ve bozulmaya uğrar” gerçeğini tescil ettiler.

 

         Suyun muhtevasında bulunan metal ve mineraller, canlıların ihtiyacı için tam dozajında ve ilaç kabiliyetinde tabi bir terkiptir. Tarlalarda kaynağından yüzeye çıkıp, pınarların kenarından akan su, o haliyle insan organizmasına şifadır.

 

         (Bir firmanın pet şişe üzerinde yazılı bulunan içinde mevcut toplam mineral miktarı 134,43 mg/l, Sodyum diyetine uygun, düşük mineralli su.

Terkibinde bulunan ANYONLAR:

Florür (mg/LF) 0,03,

Bikarbonat (mg/L HCO3) 85,4,

Klorür (mg/LCI) 1,1,

Sülfat (mg/LSO4) 8,0

KATYONLAR: Kalsiyum (mg/L Ca) 25,3

Magnezyum (mg/L Mg) 2,7

Potasyum (mg/L K) T.E

Sodyum (mg/L Na) 6,3

Demir (mg/L Fe+2) TE

PH 8,30) Plastik şişelerde satışa sunulan su bu. Mineral değerleri de bunlar. Uzmanlar bilim insanları kaynaktan alınan suyun cam kapta ancak bir hafta kalabileceğini söylüyorlar.

 

         İnsan organizmasının yüzde 70’i su olduğunu biliyoruz.

         Eğer su; kötü sözden, edep terbiye sınırını geçen sözlerden etkilenip bulanıklaşarak bozuluyorsa, o zaman insan bedeninin de kimyası bozuluyor demektir.

         Gerek su olarak ve gerekse, beslendiğimiz bileşiklerin de ortalama yüzde 60’ı su ise insanın kimyası, argo sözlerden, küfürden, nezaketsiz söz ve davranışlardan olumsuz etkilenerek, biyolojik yapısı bozuluyor demektir.

          Demek ki; büyüklerimiz bize küfretme, hakaret etme, nazik ol, kimseye kötü davranma, kavga etme derken iç yapımızın etkilenmesi durumu atadan gelme bir bilgi olarak fıtratımızda mevcut.

          Kedi-köpek, çiçeklerimiz veya evcil hayvanlarımız kendilerine iyi davranırsak, güzel konuşursak bize muhtelif şekillerde memnuniyetlerini bu yüzden gösteriyorlardır.

          Eğer biz komşularımıza akrabalarımıza, tanıdıklarımıza ve çevremizdeki canlılara kaba, argo, saygısız, nezaket dışı davranırsak, onların vücut kimyaları bozulacağından bir iç kirlenme bir iç düzensizlik hali yaşayacaklardır. Dolayısı ile bize de aynı şekilde hoşnut olmayacağımız muameleye maruz kalacağız.

         İnsanlık; şu veya bu sebepten dolayı bir iç kirlenme ve dış tesirlere tepkime bakımından bir iç moleküler düzensizleşme yaşayarak ve uzun süre bu etki altında kalarak iç dengemiz bozuluyor. Konuşmalarımız kaba, argo, nezaket ve terbiye sınırlarını aşan, saygı-sevgi gözetmez olmuşsa biz hastayız demektir.

          Bu halimizin içinde yaşadığımız ekolojik çevreyi de bozacağından, daha önce bizi hasta etmeyen hayvansal virüslerin salgın halini almasına şaşırmamalıyız.

          Tıp Bilimi ve bilim insanları, son 20-30 yıla kadar, “hayvan hastalıkları insana bulaşmaz, bulaşırsa çaresi yok” diyorlardı.

          Şimdi hayvan hastalıkları, virüsleri mikropları insanı hasta ediyor ve salgın halini alarak insanlığı tehdit ediyor bu günlerde. COVID-19 gibi maalesef. 

 

 

 
Toplam blog
: 191
: 540
Kayıt tarihi
: 01.06.08
 
 

Yerel bir gazetede yazıyorum. Okumayı severim, şiir okumayı severim. Emekli işçi olarak sosyal ak..