- Kategori
- Deneme
İçsel konuşmaların gölgesinde (1)

Ucu ateşe verilmiş gecelerden kalma bu kül, bilmiyorum ne katıyor gündüze... Bilmiyorum bu sokakları dolduran yüzlerin, böylesi çağlayarak aktığı yolun adı ne.. Hangi sokak lambasının altında uykuya daldı hayallerin çocuğu... Hangi iklim bu, yıllara meydan okur gibi; dikenlerinde gül, güllerinde sızı... Ben nereye gidiyorum böyle soluksuz, aklım nereye yuvarlanıyor tepe taklak... Çözümü bulunur mu ruhsal denklemlerin, bir kibrit alevi yeter mi karanlığı delik deşik etmeye... Ya sevmek...?Sevginin tohumlarını topraktan söken tırpan, kimin ellerinde duruyor vahşice... Yoksa bir hayal denizinde mi küreklere asıldı yürekler bunca zaman... Bunca zaman yalan sulara mı baş kaldırdık, kendimizce onurlu bir savaşın tam ortasındayız sanırken...
Neden gözlerimi ayıramıyorum saatten, zamanın hançerinden ürküyorum, küçük bir çocuğun karanlık korkusu gibi... Küçücük sırlar, nasıl da heybetle yuva kurmuş beynimin en kuytularına... Kapana kısılmış bir fareye dönüşürken sorular, cevaplar çoktan öne eğmiş başlarını, mahçup ve sıkılgan bir iç çekişle... Bilmiyorum aynaların kılıç kuşanma nedenlerini; canlanıp sanki birer birer, caddelerde boy göstermeye and içmiş gibiler... Söylenmeyen bunca söz, dökülmeyen bunca gözyaşı... Gözler gözlerden kaçıyor, eller ellere hep uzak... Kimsenin yokken kimseden farkı, bu mağrur duruşların hepsi yalan... Yalan bu gülümseyişler, yüzlere asılan yıldızlar, ve bütün ışıldayan sesler yalan...
Su sızdıran bir şemsiyenin altında, atıyorum kendimi en deli yağmurların koynuna... Yetmez diye bu kadar ayaz, buzlara gömüyorum ruhumu... Bir balyoz indiriyorlar tam başımın üzerine, bir de ben dövüyorum kendimi, kendi ellerimle... Ilık bir solukla, fısıldar gibi konuşmalarım benim, fısıldar gibi yaşıyorum her iklimde, hep aynı tedirgin sesle... Suçu ispat edilmemiş bir mahkum gibi, adımlarımı sayarak yürüyorum, yakalanma teleşında, hep kaçar gibi, sonsuzluğa doğru... Oysa hangi sonsuzluk, yüreğimdeki kuyudan derin, hangi telaş parmaklarımın telaşıyla boy ölçüşebilir..
Yazılamayanlar duruyor hâla dilimin ucunda, kalem alay eder gibi bakarken suratıma... İçimde bir ses haykırıyor, kulaklarımda avaz avaz yankısı... Git diyor bilmediğin yerlere, git... Ya bir kilit daha ekle diline, ya da bırak kopsun kasırgaların en delisi sesinde... Bağır gücün yeterse, cesaretin varsa hâla... Bir doruğun karlı toprağında diz çöküp, bağır dünyanın yüzüne, bağır ki gözlerinden damlayan her yaş, küle dönüşüp dökülsün dağın eteklerinden...
Deniz Çelimli