Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Haziran '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İddia ediyorum, konuşma özürlüyüz!

İddia ediyorum, konuşma özürlüyüz!
 

Bu ülkeyi ve kendinizi seven bireylerseniz lütfen dikkatlice okuyunuz! Kızabilirsiniz. Kızmakla iş bitmez. Neden konuşma özürlü bir Millet olduk? Bunun sebeplerinin araştırılması ve acil önlemler alınması gerekir. Konuşma özürlülüğe paralel olarak düşünme özürlüyüz de...
Reha Muhtar ve Nazlı Ilıcak'ın yönettiği ''ÇAPRAZ ATEŞ'' programını izliyorum. Bağrışmalar, çağrışmalar arasında izlediklerimin hepsini anlamam zor tabii. Nazlı Hanım bir taraftan,
- Reha MUHTAR ama ben hiç konuşamıyorum, hep siz konuşuyorsunuz, diyor. Reha bey de yüzünü buruşturarak,
- Allah aşkına bi dur Nazlı Hanım, şimdi Ankara'ya bağlanacağız. Milli Eğitim eski Bakanı Necdet Eken hatta bekliyor.
- Tamam ama Reha Muhtar, ben bir cümlemi bitireyim.
- Hayır Nazlı Hanım siz cümlenizi bitirmeyin. Buyrun efendim sizi beklettik kusura bakmayın.
Birdenbire görüntüde eski Milli Eğitim Bakanı,
- Bakın ama Reha Bey bana söz verdiniz, oradaki gibi tartışmalı görüşülecekse ben yokum.

Eski bakan kavgalı konuşmaları görüyor ya, adam haklı, niye katılsın kavgaya? Neticede eski bakan İstanbul Bağcılar'da bir okulun alt katının mescit gibi kullanılarak talebelerin namaz kılmalarının doğru olmadığını söylüyor.
Avukat olduğu söylenen, türbanlı ve çok düzgün, akıcı bir üslûpla Türkçe konuşan bayan da konu dışına çıkarak başka şeyler anlatıyor. Bu arada yine Reha Muhtar'ın müdahaleleri. Yani bu akşamki ''Çapraz Ateş'' programı bir istisna değil.
Herhangi bir TV'de açık oturum tarzında program seyredin lütfen ve iyice analiz edin. Devamlı bir konuşamama sıkıntısı. Konuşanın sözü kesilir. En çok ses çıkaran en haklı duruma düşer. En az ses çıkaran mikrofonu kaptığında intikam alırcasına konuyu uzatır.

Şu anda M. Ali Ilıcak, Reha Muhtar, Nazlı Ilıcak, konuk bayan Vicdan Baykara, hepsi bir ağızdan koro halinde konuşuyorlar. Birkaç saniye sustuklarında biri konuşmaya başlamaya görsün, hemen taarruz. Sanki Büyük Taarruz.
- Bir dakika ben lafımı tamamlayayım, diye çırpınıyor Nazlı Bacı.
- Bir dakika ben de bitireyim, siz o kadar inanmadan söylüyorsunuz ki...
- Hayır ama bana diyor ki...
- O da bana pırpırlanıyor...
- Bir dakika Yazgülü Hanım bir sözünü bitirsin...

Yazıklar olsun! Bunlar toplumumuzun entelektüel bölümünden ve aydınlatıcı bir program yapıyorlar sözde. İnsanın içi kararıyor seyrederken.
Bir taraftan bir Zekeriya Hocamız var, o da hemen her programa katılır ve kimseyi dinlemeden tam gaz konuşur, gözleri yuvalarından çıkmış vaziyette fıldır fıldır döner.

Etrafınızı bir araştırın. Üşenmeyin ama lütfen, tam araştırın! Birbirleriyle konuşurken, cümlelerini tamamlamadan telefonu ''İyi akşamlar/günler'' diye kapatarak küsen insanlar dolu. Halbuki bu insanlar konuşma özürlü olmasalardı, birbirlerini dinleyip bir ortak noktada anlaşmaya çalışsalardı, küsmeyeceklerdi.

Daha dün akşam, beni bir insan olarak çok sevdiğini ve takdir ettiğini söyleyen, evli olduğu için ablasıyla tanışmamı isteyen ve bunu messenger kanalıyla gerçekleştiren kültürlü bir bayan küstü bana. Sebep ne biliyor musunuz şaka yapmamı anlayamadı, ben izah edinceye kadar aklına gelen cümleleri yazdı ve ''İyi akşamlar, bundan sonra ben yokum, ablam gelince messengerle sizinle konuşabilir'', yazdı gitti.
Şu insanlığa bakın. Beni Milliyet Blogdaki yazılarımdan, kendi web sitemden filan beğenmiş ama bir şakamı anlayamayınca kırdı attı her şeyi. Bir bakıma da bu yüzden hiçbir Türk kadınıyla arkadaşlık edemeden yaşlanıp gidiyorum. Hemen küsüyorlar. Anlaşmada zorlanıyorum.

Konu kadın erkek ilişkilerinde anlaşamama, konuşamama değil. Ama o da konunun bir parçası.

Milletvekillerimiz daha geçenlerde Mecliste konuşarak anlaşamadıklarından bu özürlerini örtmek için birbirlerine fiziksel saldırıda bulundular.

Başbakanımız bulunduğu mevkiin ne olduğunun farkında olabilir ama Anayasa Mahkemesi kararına
''- Bu demokrasiye sıkılmış bir kurşundur'' diyor. Reaksiyon alınca ertesi gün de
''- Ben Anayasa Mahkemesi'ni değil Baykal'ı kastettim.'' diyor. Yani konuşmasının doğru olmadığını konuştuğu anda anlayamıyor.
Şimdi de ''Tarih bunu yargılayacak. Bu karar yüz karası bir karardır.'' şeklinde ifadelerde bulunuyor ve Anayasa Mahkemesi Başkanı sayın TUĞCU, kendisi hakkında dava açılacağını söylüyor.
Bir cumhurbaşkanı seçilmesiyle ilgili Anayasa Maddesini okuyup anlayamıyorlar. Ama milletvekili, bakan olmuşlar. Birbirlerine dertlerini anlatamıyor bizi yönetenler.

Peki dış ilişkilerimiz nasıl gidiyor? Nasıl anlatıyorlar dertlerini yabancı politikacılara?

Konuşma özürlü bir millet durumuna gelmemiz nasıl oldu acaba? Yıllardır ekonomik kriz yaşayan ülkemizde insanlarımız yeteri kadar bilinçli beslenemiyorlar mı? Ne bulursa onu yiyen bir milletin fertleri oldu çoğumuz. Bunlar yeteri kadar protein ve karbonhidrat gibi temel gıdaları alamayınca gelişmelerini mi tamamlayamadılar? Bu sebepten mi konuşma özürlü olmamız? Konuşamayan insan düşünemez de. Düşünebilse zaten düzgün cümleler kuracak ve karşısındakini sözleriyle ikna edecek veya mağlup edecek.
Ayrıca düşünebilen insan, bir başkasının sözünü kesmesinin etik bir davranış olmadığını da düşünür. Messengerde bir espriyi anlayamamışsa hemen kızıp ''İyi akşamlar'' diye çekip gitmez. Ertesi gün de ''Kusura bakma, çok kötü bir hafta sonu geçirmiştim de...'' bahanelerine dayanmaz.

İyi beslenmiyoruz. İyi eğitilmiyoruz. Çok çalışıp az kazanıyoruz. Dinlenemiyoruz. Ve inatçı bir milletiz. Dinlemekten çok konuşmayı seviyoruz. Her şeyi bildiğimizi zannediyoruz. Ama bir şeyler öğrenmek için gayret göstermiyoruz. Gazete ve kitap okuyanları ayıplayan insanlarla dolu bir ülkeyiz.
''Gazete karın doyurur mu? Abi günde 4 gazete alacağına yiyecek bir şey al!'' diyenlerle doluyuz.

Acil önlemler almalıyız. Atatürk'ün Cumhuriyeti emanet ettiği gençlik iyi yetişmiyor. İyi yetişenlerin çoğu kaçıp gidiyor yabancı ülkelere. Beyin göçünü önlemeli, konuşabilen, eğitimli, kültürlü, lisan bilen çalışkan, idealist insanları başımızın üstüne koymalıyız.

Bu arada ben bir genelleme yaptım. Kendisini bu genellemenin dışında tutabilecek sayısız vatandaşlarımız var tabii. Bu blog'da da arkadaşlarımızın çoğu eğitimli ve kültürlü, düşüncelerini ifade edebilen kimseler. Aman alınmasınlar. Birkaç tane var benim gözüme takılan ve anlattığım özelliklere sahip, eleştirilmesi gerekenler. Onlar da ne halleri varsa görsünler.

Hepinize saygı ve sevgiler.

Mustafa Mumcu, 01 Haziran 2007, Saat:01:47

 
Toplam blog
: 324
: 2811
Kayıt tarihi
: 10.04.07
 
 

06. 06. 1945 İzmir doğumluyum ve İzmirli olmaktan da gurur duyuyorum. 1968 yılında birkaç yıllığın..