Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Eylül '14

 
Kategori
Deneme
 

İğde dalı.. Ah iğdenin dalına atayım urgan..

İğde dalı.. Ah iğdenin dalına atayım urgan..
 

İğde dalı
Ah iğdenin dalına atayım urgan
aman aman atayım urgan
O yar benim olur ise keseyim kurban
aman aman keseyim kurban  

(Balıkesir'in çoğu yerinde bilinen ve "tüllek" tarzında sekmeli oynanan kadın oyunun türküsüdür) 

Küçük bir kızken iğde kokusu diye bir kavram  vardı. Kokular yaşanılan yerleri sarınca iğde mevsimi geldi derlerdi hatta. Minik beynimle iğde mevsimi diye ayrı bir mevsim olduğunu sanırdım o zamanlar. İğde mevsimi gelince tüm camlar kapılar açılırdı. Büyüklerim tarafından sürekli “ohhh mis gibi” laflarını duyardım.  Köyde küçükken güneşten kaçıp altına saklanmak için var olduğuna inanılan, eylülde iğdelerinden yenilerek bir sonraki yaza kadar görüşülemeyen bir iğde ağacının altında Yasemin im ve oyuncak bebeklerimizle oynamak ne güzeldi. Hoş gerçi ben çocukken ağaç üzerinden, duvar tepesinden hiç inmezdim. Yıllar sonra beni yetişkin halimle gören babamın okuldan öğretmen arkadaşı Mehmet Amca oturaklı ve ağırbaşlı halime inanamamıştı.  Demek ki yaramaz değil ama hareketli bir çocukmuşum : ) Babamın tabiri bu..

Yapraklarının rüzgardaki sallanışı, hüzünlü bir şarkının nağmelerini çağrıştıran, kokusu mis gibi bir çiçeğin davetkarlığını sunan, meyveleri de çocukluğum da  anneannemin avuçlarımıza taşıncaya kadar doldurduğu armağanı hatırlatan bir ağaç İğde ağacı.Garip bir tadı vardır iğdenin. Ekşimtrak ile tatli arasi birşey . Arka arkaya bolca tüketildiğinde  ağızda garip bir tat bırakır ve dudaklarıda uyuşturup büzüştürür.    Ben biraz zeytin ağacına da benzetirim ama iğde ağacı kışın yapraklarını döker. Çalı veya ağaç türleri vardır. Dalı ve sürgünleri genellikle dikenlidir. O yüzden üzerine çıkamadığım meyve veren iki ağaçtan biridir, diğer ağaçta tabiki incir ağacı ( onunla çok acı anılarım vardır )"bastımda kırıldı iğdenin dalı !" diye giden bir türkü de vardır.. Mutlaka çoğumuz duymuşuzdur. Demek ki türküye kadar geçtiğine göre dikkate alınmalı, iğdelere de temkinli basılmalıdır..Dalları böylesine kötü nam salmış bir başka ağaç da tabiki incirdir. Dikenli olduğu için bahçe sınırlarına dikilir. Yapraklarının özellikle alt yüzleri daha sık olmak üzere, çok yaşlanmamış dal ve sürgünleri gümüş rengi tüylerle kaplıdır. O yüzden sanki üzerine ince bir tabaka kar yağmış veya kırağı yağmış izlenimi verir.. İnce yaprakları çok estetik görünür. Bir de rüzgar eserse hafifçe, dans eder gibi görünür sanki... Mayıs ayında çiçeklerini açar iğde ağacı. Rüzgarsız havada bile hoş bir koku yayar etrafına bu güzel çiçekler. Rengi beyaz ya da sarı tonlarındadır. Salkım halinde sarkar dallardan. Bu çiçeklerden, dala salkım gibi sıralanmış iğde meyveleri oluşur. Meyveleri başlangıçta zeytin gibi görünür. Sonraları kabukları yumuşar, incelir, meyve eti unlu gibi, lifli olur. Kabukları da parlak kahverengiye dönüşür. Meyvelerinin lifli oluşu ve içerdiği maddelerin sindirim, dolaşım ve boşaltım sistemlerine faydalı olduğu, çiçeklerinin çay gibi demlenip içildiğinde öksürüğe ve diğer solunum sistemi hastalıklarına iyi geldiği ve bir gıda tavsiyesi olarak önerildiğini de duydum.

Çok nazlı bir ağaçta değildir üstelik. Çok kolay adapte olur, huysuz nazsız bir çocuk gibidir. Herkes bilmez ve sevmez, bu yüzden daha da çok severim iğdeyi. Benim çocukluğumda dutla kardeş gibiydiler; dut gelip iğdenin yolda olduğunu söylerdi.

Üzerinde yaşadığımız dünyada bir çok ülkeye ve bir çok kişiye kısmet olmayan bir ağaç, koku ve meyve düşünün çok şanslıyız gerçekten..

İğde ağacının önünden geçerken çiçekleri insanı çeker. Sanki büyülüdür .. İstanbul'da okula yakın bir evin  yanından geçerken o büyülü koku bir defasında beni bir bahçe duvarına doğru yöneltmişti. Duvarın hemen  kenarındaydı tanıdık bir dost gibi kokusuyla selamladı . Bahçede birşeylerle meşgul olan bir bey hissetti belkide çiçeklere ve ağaçlara olan sevgimi dallarından bir demet iğde çiçeği kopardı ve çok mutlu oldum. O koku bir hafta boyunca öğretmenler odasında hissedildi. Hatta hararetli tartışmalar bile azaldı o zaman zarfında :) Birkaç öğretmen arkadaşım iğde kokusunun antidepresan olabileceği kanaatine bile vardı.

Geçen yıl bahar aylarında tatil için gittiğimiz Antalya'da otelin bahçesinde görmüştüm çiçekleri üzerindeydi. Doyasıya koklamıştım yanına gidip. Aynı gün kaldığımız odaya girdiğimde sürpriz bir şekilde  o güzel koku ve iğde çiçekleri karşılamıştı bir vazonun içinde . Otelden ayrılana kadar iğde kokusu ile uyumak ve uyanmak (alerjik bir bünyemin olması ve sonunda antihistaminik ilaçlar kullanmak zorunda kalsam bile ) çok mutlu etmiş ve çocukluğuma götürmüştü beni..

Öyle güzel bir ağaçtır ki yağmur yağar ve iğde ağacı kokusuyla birlikte güneş gibi gülümser insana. 

Anneannem iğde ağacı çiçek açtığında mutlaka çiçeklerinden koparır  ve bir kaba ıslardı. Eve girdiğinde o mis koku karşılardı. Ayrıca iğde dalının nazardan koruduğuna inanır ve bizim üzerimize mavi boncukla birlikte küçük bir iğde dalı asardı çatal iğneyle.

Düşününce şükrediyorum şanslıyız, çok güzel bir coğrafyada yaşıyoruz.

2015 Yılında herkese herşeyden önce sağlık ve güzel günler diliyorum.

Bugün bloğuma zamanı değil ama, iğde çiçeği kokuları eşliğinde bir yazı yazdım. Blog mis gibi iğde koksun diye. 

 
Toplam blog
: 146
: 762
Kayıt tarihi
: 02.05.14
 
 

İnsanları ve yaratılmış tüm canlıları severim. Yazmak amatörce de olsa hayatımda bir süredir var...