- Kategori
- Şiir
iğde kokulu deniz
alıntı
Ağır bir pas tadı var dilimde
San ki, bir masa, bir sandalye
San ki, sarkan spot ışık
San ki, ellerini masaya yaymış bir adam
San ki, ellerini göğsünde kavuşturmuş
Kapıda bekleyen bir başkası.
San ki üstüme üstüme geliyor
Çok sevdiğim kelimeler…
Bir ayağı sözlükten dışarı san ki,
Mart ayazı vurmuş parmak uçlarına,
Öyle mor…
Burnumun diki paralel şimdi evrenle.
Göğsümden ekvator geçiyor.
Musonlarım var
Ve buzula kesiyor pas artıklarım…
‘’söyle!’’ diyorlar…
‘’ne biliyorsan anlat!’’…
Ağır tahrik var anama…
Lağımlar patlıyor ardarda grizu…
Elim yüzüm is içinde…
‘’tanımıyorum’’ diyorum.
‘’arada uğrardı öfke,
Sevmezdim ama,
Hazzetmezdim varlığından ama,
Kısa olsun diye misafirliği susardım.
Bir çay içimlik…
Kahve bile değil...
Hatırı yok…
Nereden bileyim ben…
Göçürttüğünü bir yerleri…
Boştu eli…
Siyahtı evet…
Göğsüne sarmış demek…
Sizden öğrendim…
Demek canlı bomba…
Demek karıştı halka…
Tedirgindi evet…
‘’ben çocukken’’ dedi evet…
‘’birikmiş bilyelerimin yanında demek
İtilmişliğim’’…
Öyle dedi ben sustum…’’
Ağır bir pas tadı var dilimde…
Yorgun değilim, yürümedim…
Bu tuzlu su…
Deniz değil bu…
Geçer mi bu tellerden haber salsam…
İyiyim desem
Beni merak etmeyin…
Öğlen ortası
Güneşte kalmış gibi mi
Cereyanda kapı çarpmış gibi mi…
Bir bilsem tarifi yok…
Tezek tezek kokuyor
Bu bozkır havası
Gülüyorlar bir yerlerden
Dalga sesi geliyor bir yerlerden
Deniz yok…
Birden bire akşam
Bu yorgun
Bu gelincik
Sadya nın kadınları bana mı ağlıyor…
Gözümü yumdum tamam…
Ama ağır bir pas tadı ar dilimde
Yutmuş gibi dikenli tel…
Tokat gibi çarpıyor kulağıma
Karakol türküleri
İçimden geçen yeşilırmağa salıyorum kendimi…
Dipten dibe ama
Nefti her yer ama…
Martı sesi geliyor azar azar…
Şeftali bahçelerinden
Elma kokularından
Kiraz dallarından…
Kaleden surdan…
Ve köprüden geçiyorum…
Haziran ya,
İğde kokuyor can gibi…