- Kategori
- Haber
İhan Selçuk'ta Yaşama Veda Etti

Henüz daha şimdi, tamda işime konsantre olmuş bir vaziyetteyken Milliyet Haber’den bir haber linki bilgisayarımın ekranına düştü ve aynen yazan cümle “Yazar İlhan Selçuk hayatını kaybetti”şeklindeydi.
Böyle bir sonuç bekleniyordu. Uzun zamandan beri İlhan Selçuk sağlık nedenlerinden dolayı hastanede yatıyordu ve hemen hemen yaşamsal fonksiyonlarındaki bir çok yeteneğini kaybetme noktasına gelmişti. Daha yakın bir zamanda kardeşi Turhan Selçuk yaşama veda etmişti.
Yaşamımın önemli bir kesitinde hayli rağbet ettiğim bir yazardı İlhan Selçuk. Yazılarını severdim. Yazılarında akıcı bir dil kullanır, anlatmak istediğini kestirmeden anlatır ve geçerdi İlhan Selçuk.
Ailemin CHP’li olması ve evimize sürekli olarak Cumhuriyet Gazetesinin girmesi nedeni ile İlhan Selçuk’u tanımaya ve okumaya çok küçük yaşlarda başlamıştım. 1980’li yılların sonuna kadar bir haylide keyif alarak okumuştum yazılarını İlhan Selçuk’un. İlk siyasal düşünce dünyamdaki tohumların atılmasınada İlhan Selçuk yazıları vesile olmuştu. 1985 yılında okumuş olduğum “Gülmek ve Ağlamak” isimli kitabı ise bir hayli ilgimi çekmişti. Daha sonrasında “Ziverbey Köşkü” isimli kitabını okudum ve 1970’li yılların kontrgerilla merkezini bu sayede bir nebzede olsun tanıdım. “Düşünüyorum Öyleyse Vurun” kitabı ise sanırım zihnimde en fazla yer eden kitaplarından birisi oldu.
1980’li yılların sonuna kadar düzenli olarak okuduğum İlhan Selçuk ile 1990’lı yılların hemen başında düşünce bazında ayrılmaya başlamıştım ve bu gün gelmiş olduğum noktada, siyasal alanda bilinçlenmemde rolü olan bu yazar ile öyle sanıyorumki küçükte olsa ortak bir noktamın kaldığını sanmıyorum. Son yirmi yıldır ne İlhan Selçuk ve nede onun inisiyatifindeki Cumhuriyet Gazetesi ile düşünce bazında uzlaşamıyorum. Buna rağmen yinede okumaktan beri durmuyorum Cumhuriyet Gazetesini. Yine haftanın birkaç günü illaki göz atma gereksinimi duyuyorum Cumhuriyet Gazetesine ama dediğim gibi çok fazla beni etkilemiyor artık Cumhuriyet Gazetesi. Pek tabiki değişen ben olmuştum. Cumhuriyet Gazetesi ve İlhan Selçuk hep aynı yerinde duruyordu. Taviz vermeksizin. Fakat ben kendi adıma bir hayli değişiyordum. Kemalist ilkeleri benimsemiş olan Cumhuriyet Gazetesi ve İlhan Selçuk’a karşın ben her geçen gün Kemalizm’den uzaklaşıyordum. Kemalizm’in mihenk taşı olan laikliğini sorguluyordum ve buna karşın bende siyasal bilinç tohumları eken İlhan Selçuk yazıları ve Cumhuriyet Gazetesi Kemalist laikliğin sorgulanmasına müsaade etmiyordu. Ben milliyetçilikle arama mesafe koyarken ve bu mesafe hiç durmaksızın büyürken, İlhan Selçuk ve Cumhuriyet Gazetesi olabildiğince milliyetçi bir söylem dili tutturuyordu. Aslında bir zaman hiç dikkatimi çekmemiş olan Cumhuriyet Gazetesi ve İlhan Selçuk’’un milliyetçilik yönleri, yaş kemale erince tarafımca sorgulanmaya başlamıştı. En nihayetinde bu gün gelmiş olduğum noktada Cumhuriyet Gazetesi ve İlhan Selçuk’la düşünsel bazda her hangi bir ortak noktam kalmadı.
Her ölüm üzücüdür. İlhan Selçuk’un ölümüde beni üzdü ama pek tabiki yaşamının henüz daha en verimli çağında bir hiç uğruna ölen insanlar kadar beni üzmedi. Hatta İlhan Selçuk’un yeterince yaşadığınıda düşünüyorum. Daha fazla yaşaması kendisi ve yakınları açısından eziyetten başka bir anlam taşımazdı. Yaşamının hayli fırtınalı geçtiğinide düşünüyorum İlhan Selçuk’un. Cumhuriyet tarihi ile yaşıt olmasından dolayı 90 yıllık cumhuriyet tarihinin canlı tanıklarından birisiydide İlhan Selçuk. Çok şey yaşayıp, görmüş, geçirmiş bir insan.
İlhan Selçuk’a ve Cumhuriyet Gazetesine kızdığım zamanlar çok oldu. Cumhuriyet Gazetesinin yayın politikasını eleştirdiğim zamanlar bir hayli fazladır. En nihayetinde dediğim gibi, düşünce bazında taban tabana zıt noktalara düştüğüm bir yazar ve gazete vardı orta yerde. Ama en çok kızdığım zamanlar, okuduklarımdan öğrendiğim kadarı ile İlhan Selçuk’un 04 Aralık 1945 tarihindeki Tan Gazetesi baskınına katılmış olmasıydı. Cumhuriyet Gazetesinin, Nazım Hikmet’in tam sayfa resmini birinci sayfadan basarak yaptığı 1951 yılındaki yayınında, okurlarına “Suratına tükürün diye tam sayfa resmini bastık” demesi tabiki ben gibi bir sosyalist için kabul edilebilir bir şey değildi. Ve yine İlhan Selçuk’un 09 Mart 1971 darbe girişimine fiilen katılmış olması ve son yıllarda ise ve özellikle 2007 seçimleri öncesinde MHP’yi öven yazılar yazması İlhan Selçuk ve Cumhuriyet Gazetesine yönelik en fazla kızdığım olaylardı.
Ve sonuçta İlhan Selçuk, Ergenekon Davasında soruşturma geçirdi ve tutuksuz olarak yargılaması devam ediyordu. Bu yargılamanın sonu ne olurdu, bilemiyoruz. Ne varki solun duayeni olarak kabul edilsede İlhan Selçuk, durduğu nokta itibari ile solla her hangi bir ilgisi kalmamıştı.