- Kategori
- Efsaneler
Ihlamur ile Çınar sarmaş dolaş
Kalp ruha der ki:
“Ben severim, aşık olurum; ama acısını nedense hep sen çekersin.” Ruh da cevap verir:
“Sen yeterki sev.”
Şems-i Tebrizi
*
Siz bir tarafı ıhlamur bir tarafı çınar olan ve tek ağaç kökü olan bir ağaç gördünüzmü?
Böyle bir ağaç varmış, üstelik dünyada tek bir taneymiş.
Ben söyleyenlerin yalancısıyım. Bu ağaç Bergama’daymış.
Şems-i Tebrizi demişki:
“Sevmeye layık olmayanı hatırlayarak değerli etme! Dönmek mi istiyor, bir şans daha verme. Unutma; sevgi yürekli olana yakışır.”
Sizlere sevgiye layık olmuş iki insanın hikâyesini anlatacağım. O kadar büyük bir aşk yaşamışlarki, aşkları efsane olmuş.
Bu gün gördüm âşık oldum yarın vaz geçtim. En büyük aşkın ömrü altı ay dememişler. Aşklarını bir ömre sığdırmışlar. Şems-i Tebrizi demiş ya; “layık olanı sevin. Etmeyini de değerli etmeyin.”
Onlar birbirlerini değerli etmişler, değerlerini bilmişler. Aşkı tanımışlar, aşka inanmışlar. Ölürken bile aşklarının yanında durmuşlar, ayrılmak istememişler. Birbirlerinin acısına dayanamayacaklarına inanmışlar… Yine Şems-i Tebrizi:
“Güzel bir gülü, güzel bir geceyi, güzel bir dostu herkes ister. Önemli olan gülü dikeniyle, geceyi gizemiyle, dostu tüm derdiyle sevebilmektir.”
Aşk bu değil midir? Aşk hataları hata olarak görmemektir. Aşk kızgınlıkların sakin tarafında durmayı bilmektir. Aşk emek ister, emek vermek değilmidir? Aşk Allah’ın insanlara verdiği en kutsal duygu…
Kıymetini bilenlere,
Anlayanlara…
Elbette.
Sizlere aktaracağım bu söylencede aşklarının sonuna kadar yanında duran bir güzel çiftten söz edeceğim…
Tanrı Zeus, Olympos Dağı’nda sıkıldığı günlerde Hermes’le birlikte insanların görünümüne girip, köyleri, kentleri dolaşmışlar.
Bir gün Frigya dolaylarında bir kente girmişler. Hangi evin kapısını çalsalar açılmamış. Tanrı Zeus, konuğu olarak birilerinin kendilerini evlerine kabul edeceğinden emin olduğundan, bütün evleri dolaşmaya karar vermiş. Yine hiçbir kapı açılmamış.
En sonunda yıkık, dökük, yoksul bir kulübede oturanlar Zeus’la Hermes’e kapılarını açmış.
Bu evde Baukis ve Philemon adlarında yaşlı karı koca yaşıyormuş.
Hemen Zeus’la, Hermes’e yemek yapmışlar.
Ellerini yüzlerini yıkamaları için havlu vermişler. Daha sonra Philemon sofraya şarap getirmiş. Kupalar durmadan boşalıyormuş fakat şarabın bitmesi gerekirken bitmiyormuş.
Philemon’la karısı bu iki konuğun tanrı olduğunu anlamışlar, onlara bir kusur yaptılarsa kendilerini bağışlamalarını istemişler. Tanrı Zeus:
“Hadi beni takip edin.” demiş.
Philemon ile Baukis onları takip etmişler. Tepeye çıkınca Zeus onlara köye bakmalarını söylemiş. Yaşlı karı koca köyün sular içinde kaldığını görmüşler ve çok şaşırmışlar. Zeus
“Bana gösterdiğiniz konukseverliği size ödeyeceğim. Ne dileğiniz varsa dileyin benden.” demiş. Yaşlı karı koca:
“Birbirimizden hiç ayrılmamak ve aynı günde ölmek istiyoruz.” demişler.
Zeus’ta onların dileğini yerine getirmiş, karı koca aynı günde ölmüşler.
Öldükten sonra gömüldükleri yerde ıhlamur ve çınar ağacı çıkmış.
Bu iki ağaç birbirleriyle birleşip tek ağaç olmuş.
Rivayete göre Bergama’daki bir yanı ıhlamur, bir yanı da çınar ağacı olan bu ağaç, dünyada bu özellikteki tek ağaçmış.(alıntı)
Yine Şems-i Tebrizi’nin sözleri ile sizlere veda edeceğim…
Şems-i Tebrizi’ye sormuşlar:
“Âşık olmakla sevmek arasındaki fark edir?”
“Senin baktığına herkes bakar; ama senin onda görebildiğini herkes göremez. Herkes âşık olabilir; ama hiçkimse senin gibi sevemez. Tek fark sensin. Seni özel kılan sevdiğin değil, sevgin...”
Nazan Şara Şatana