Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ocak '15

 
Kategori
Öykü
 

İki sevdalının Dağ Macerası ( Bölüm 2)

İki sevdalının Dağ Macerası ( Bölüm 2)
 

İki sevdalı genç, dağa çıkacak teleferik istasyonuna geldiklerinde bekleyen kalabalığı görünce şaşırdılar. Galiba herkes onlar gibi düşünmüştü. Teleferik sırasına girip beklemeye başladılar. Genç kadın bir kuş gibi cıvıldıyor ve eşine birikmiş günlerin haberlerini anlatıyordu. Genç adam da büyülk bir ciddiyet ve sevgi ile onun ağzından çıkan her kelimeyi dinliyordu.

Soğuk havadan korunmak için birbirlerine sıkıca sarılmış cıvıl cıvıl şakıyan bu iki genç insan aşkın, sevdanın, özlemin canlı heykeli gibiydiler o teleferik istasyonunda.

Nihayyet teleferik sıraları geldiğinde kalabalığın arasında ite kaka binerken bile mutluydular. Bugün ne olsa onların mutluluğunu bozamazdı. Zira öyle özlemişlerdi ki birbirlerini.

Teleferik tepelerin arasından süzülüp yukarılara doğru çıkarken doğa örtüsü karla kaplanmaya başlamıştı bile.

Teleferik iniş istasyonuna gelince gençler koşarak telesiyej kuyruğuna girdiler. Bu sefer bir önceki gibi kalabalıkla değil ikişer kişilik telesiyej kabinleri ile dağın en üst noktasına çıkacaklardı. İlk defa geçirecekleri bu tecrübe onları oldukça heyecanlandırmıştı.

İki kişilik telesiyej kabinine binip hareket edince genç kadın mutluluğunu ve heyecanını ufak çığlıklarla dile getirmeye başladı. Ufak bir kabinde yalnızdılar ve en tepeye doğru çıkıyorlardı. Altlarında karlı dağlar, tepeler vardı. Genç kadın sevgi ile erkeğine daha bir sokuldu. Birden onun tenine değen kaba giysilerinin kendisini farklı heyecanlandırdığını hissetti. Bir aydır uzaktı sevdalısından. Bedeni onu inanıllmaz arzuluyordu. Bu düşüncelerin hiç sırası değil şimdi diye düşündü. Bugün sadece el ele tutuşabilirlerdi. O kadar insan içindeydiler ki öpüşmeleri bile imkansızdı. Fakat burada yalnızdılar. Birden uzandı aniden dudaklarını dudaklarına değdirdi yanındaki erkeğinin. Genç adam korku ile irkildi. Gören olabilir diye gösterdiği tepkiye genç kadın kim görecek bizi kuşlardan başka diye cevap verdi.

İki genç böyle cilveleşirken telesiyejin iniş noktasına geldiğini farkedip birbirlerinden uzaklaştılar. Elele telesiyejden inip karlı yola doğru yürüdüler. Aşağıda sorduklarında yukarda yemek yiyebilecekleri bir lokanta olduğunu öğrenmişlerdi.

Karların arasında tahta bir külübeden başka bir yer görünmüyordu etrafta. Epey üşümüş olarak kulübenin kapısını açtıklarında içerde bir kaç küçük masa, bir kerevet ve gürül gürül yanan bir odun sobası gördüler. Etrafta onlardan başka kimse yoktu. Kapının açıldığını duyan yaşlı bir adam külübenin arkasındaki bölmeden dışarı çıktı. Yiyecek bir şeyler olup olmadığını soran gençlere' Et ve sucuk var. Mangal da veriyorum, siz pişireceksiniz, size bir de salata yaparım 'diye cevap verdi. Başka ne isteyebilirlerdi ki.

Bir süre sonra genç adam dışarda mangalın başında etleri pişiriyor, genç kadın sobadaki ateşe bakıp hülyalar kuruyordu. Bir gün askerlik bitecekti ve bir evleri olacaktı. Bir kaç aylık evliydiler ama kendilerine ait bir evleri yoktu henüz. Eşinin ailesinin yanında yaşıyorlardı geçici bir süre için.

Etler pişip geldiğinde yaşlı lokantacı bir de şarap açtı onlara. Ne büyük bir keyifti. Kulübedeki kerevetin üzerinde ayaklarını çekip şarabını yudumlamak ve etini yemek, hem de sevdiceğine sımsıkı sarılı iken. Şarap kadehleri birbiri arkasına devrildikçe genç kadın kerevette iyice mayışmaya başlamıştı.

Birden karlı yolda gördü kendini. Sevdalısı da yanındaydı elele yürüyorlardı. Ne zaman dışarı çıktık, biraz evvel kerevetin üzerinde sarmaş dolaş oturuyorduk diye düşündü.

Beraberce yürüyorlardı, etrafta kimse yoktu. Kulübeden gittikçe uzaklaştıklarını farketti. Erkeğine dönelim artık demek istedi ama sesinin çıkmadığını farketti birden. Hızla karlarla kaplı bir ormana doğru yuürüyorlardı. Genç kadın korkmakla korkmamak arası teredütte idi. Hayır korkmuyordu. Yanında erkeği olduktan sonra ormandan, kardan yalnızlıktan korkmuyordu. Onu herşeyden korurdu sevdiceği. Onu ısıtır, doyurur vahşi hayvanlardan korurdu. Ellerini onun avuçlarına bıraktı ve ormanın derinliklerine doğru gittiler.

Birden genç kadın erkeğinin sesini duydu.'Sevdiceğim diyordu genç adam, dönüş zamanı geldi, daha seni otogara bırakıp kışlaya gideceğim. Geç kalırsam haftaya çıkış izni vermez komutan.'diye sözlerine devam etti.

O anda genç kadın kerevetin üzerinde uyuduğunu ve ormanda karlar arasında kaybolmanın sadece bir rüya olduğunu anladı. Keşke rüya olmasaydı da kaybolsaydık beraberce o ormanda diye düşündü.

Şimdi dönüş zamanı idi. Bir sonraki haftaya kadar özlem vardı.

Dönüşte otobüste oturduğu koltukta arkasına yaslandı ve düşündü. Çok seviyordu, çok mutluydu ve çok şanslı idi.

 

 
Toplam blog
: 826
: 1068
Kayıt tarihi
: 26.04.11
 
 

Ben emekli bir iktisatçıyım. 21 yıldır bir sanatçı annesiyim. Küçük kızım klasik müziğe eğilim gö..