Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mart '17

 
Kategori
Deneme
 

İki Teker Üstünde

İki Teker Üstünde
 

Bisikletler Şehri Amsterdam


Çocuk dünyasının önemli objeleri arasında bisikletin ayrı bir yeri vardır.
Bizim çocukluğumuzda ya da en azından benim için öyleydi !
Çünkü bisiklet, sadece bir " bisiklet " değildir.
O iki tekerlek ve direksiyon;
Birey olmaktır,
Kendine ait bir malın sahibi olmaktır.
Sorumluluk almaktır.
Düşünce yaralanıp, yeniden kalkmaktır.
Yolunu, süratini seçmektir.
Hepsinin özeti özgür olmaktır !

Bir çocuk için bisiklet sahibi olmak, hayatın ilk dersini almaktır.

12-13 yaşlarındaydım babam bana bisiklet aldığında...
Parlak bir fıstık yeşiliydi rengi...
Bisikletime kavuştuğum günkü sevincimi anlatamam, çünkü çok beklemiştim.
Bana bisiklet alınana kadar, bisikleti olan arkadaşlarımın bisikletlerine ara sıra binerek öğrenmiştim sürmeyi.
Ama hiç insanın kendi bisikleti gibi olur mu?
Üstünde eğreti duruyorum, bana ait değil çünkü !
Başkasından izin istemek, sıra beklemek de istemiyorum.
İstediğim zaman binmek, dilediğim yere sürmek istiyorum.
Gerçekten düşünüyorum, daha sonra da hayatımda hiçbir objeyi bisiklet kadar istemedim ben.

Pedalı çevirmeye başladım mı bütün gücümü bacaklarımda hissediyordum.
Direksiyonu ellerimle kavrayıp, yönümü tayin ediyordum.
Yüzüme vuran serinliğin de verdiği hisle, kendimi güçlü, özgür, cesur hissediyordum.
Hele bir de yokuş aşağı hızla inerken kalbimin göğsümden havalanıp neredeyse ağzıma gelişi yok mu ?
Kendi kendime, kendi korkuma meydan okumaktı o!
Adrenalini bütün vücudumda hissediyordum.

Ara sıra düştüm de tabii.
Dizlerim,  bacaklarım, çizik, yara bere doldu.
Düşmeden öğrenilir mi?
İnsan ilk o zaman öğreniyor aslında bir hayatın sahibi olmakla, bir bisikletin sahibi olmak arasındaki benzerlikleri...
Yaralanmaktan, düşmekten korkarsan, kendi bisikleti kendin sürmenin verdiği o hazzı asla yaşayamaz, asla öğrenemezsin!

Hayatta böyle !
Kontrolünü hep başkalarına bırakırsan, karar veremez, ne yöne gideceğini kestiremezsin.
Sana ait ve sevdiğin herşeye gözün gibi bakmalı, ondan sorumlu olmalısın.
Dikkatin hep yolda ve kendinde olmalı.
Ne hızla gideceğini, nerede yavaşlayıp, nerede fren yapacağını iyi ayarlamalısın.
Yeni yollar keşfederken gereksiz riske girmemeyi ve geldiğin yolu aklında tutmayı da ihmal etmemelisin.

Tek kişiliktir bisiklet...
Motorla, elektrikle değil, bacak gücüyle  çalışır.
Pedalları sürekli çevirmez, direksiyona sahip olamazsan dengede kalamazsın.
Yokuşa tırmanışa dikkat etmeli, inişlere de !

Uzun süre doya doya kullandım o ilk ve tek bisikletimi...
Ben 21 yaşındayken araba aldık.
Yanlış anlaşılmasın!
Bana değil.
Ben o yaşa gelene kadar daha önce hiç arabamız olmamıştı.
Araba alınınca ben de ehliyet aldım tabii.
28 yıldır da araba kullanırım ama hiçbir zaman çocukluğumdaki bisikletin bana hissettirdiğini hissetirmedi arabalar...

Kızlarım benden daha küçük yaşta bisiklet sahibi oldular.
Öğretirken az peşlerinde koşmadık.
Selesinden tutup, dengede kalmalarına yardımcı olduk.
Çok düştüler, sağa sola bindirdiler.
Sonra öğrendiler.

Tutmadan, kendi kendilerine dengede kalabildiklerini gördüğüm an çok değerliydi.
Arkalarından  bakarken, çocuğunun da kendi yoluna gittiğini görmek insana biraz duygusal ama çok gururlu hissettiriyor.
Her çocuğun bir bisikleti olmalı!

Tekrar yazıyorum şuraya :
Bisiklet, sadece bisiklet değildir!

 

 
Toplam blog
: 115
: 830
Kayıt tarihi
: 18.11.12
 
 

1967 yılında İstanbul'da doğdum.Hacettepe Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinden 1988 yılınd..