Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

05 Mayıs '13

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İkiz dediğin böyle olur

İkiz dediğin böyle olur
 

İkizlerimin adı Aytolu ve Güntolu. Ay ışığı ve gün ışığı anlamında. 5 Ocak 1992 tarihinde Almanya’nın Nürnberg şehrinde 5 dakika arayla prematüre ( erken doğum, 7 aylık) doğdular. O kadar hafiftiler ki kilo açısından (2050, 2050 gr.) ebe terazide tarttıktan sonra  ikizleri, kaşla göz arasında alındı ikizler doğum odasından ve bir çocuk hastanesine götürüldü.

Aradan birkaç gün geçti. Ben her gün, okul çıkışı, ikizleri görmek için çocuk hastanesine gidiyordum. İkisi de kuvözde idi. Gözlerini bile açamıyorlardı daha. Tam da o günlerde sarılık oldular. İkizlerin ilk ortak kaderi.

Aylarca hayat mücadelesi verdikten sonra  iki ‘topaç’ gibi bebeği eve getirdik ve karyolasına koyduk. Cezaevi gibi geliyordu ikizlere parmaklıklı karyola.

Zaman su gibi akıyordu. Bir gün bir baktım halının üstünde sürünüyorlar. Kapılara tutunarak ayağa kalkmaya çalışıyorlar, düşüyorlar kalkıyorlar ama mücadeleden vazgeçmiyorlardı. Ama zamanla ayaklandılar. Ev tam bir çocuk bahçesi gibiydi. 1990 doğumlu büyük kızım kendi havasındaydı. İkizler oda oda koşturuyorlardı.

İkizler Türkiye’de

1993 yılında baktım ki  Almanya yabancı güvenliği açısından tehlikeli boyutlara ulaştı, eşimi ve çocuklarımı Türkiye’ye götürmeye karar verdim.

Atladık uçağa. 2 saate yakın bir yolculuktan sonra Yeşilköy Havaalanı indik. Geniş salona geldiğimizde bir de baktım ikizler sürekli sağa sola koşturuyorlar  gümrük kontrolü noktasında. Arada da bağırıp duruyorlar. Bavullarımızda kamera, video oynatıcı vb. âletler var. Bavulu açtırsalar gümrük ödeyeceğiz. İnşallah açtırmazlar, temennisiyle bavulları gümrük bandına koyduk. İkizler ara ara yanımıza gelip sonra koşarak ve bağırarak uzaklaşıyorlar. Gümrük memuru:

- Çocuklar sizin mi, diye sordu.

- Evet, dedim.

- Alın bavullarınızı be kardeşim, siz zaten belânızı bulmuşsunuz.

İkizler İlköğretim Okulunda

İlk müdürlüğünü babamın yaptığı evin karşısındaki 14 Eylül İlköğretim Okulu’nda başladılar okula. Çalışkandı ikizler. Öğretmenlerinin yetersiz olmasına rağmen eşimin ‘sayısal’ derslere evden desteği ile başarılı bir şekilde bitirdiler birinci kademeyi. Ardından aynı okulda ikinci kademeye başladılar. Giderek  daha da büyüyor, daha da muzip oluyorlardı. 3 sene olan ikinci kademeyi takdirnâmelerle bitirdiler. Sene sonunda girdikleri  ‘OKS’de Sedat Karan Anadolu Lisesi’ni kazandılar. İkinci  kader ortaklığı. Anadolu Lisesi’nde de başarılıydılar. Bir gün geldi çattı  ÖSS. Mezun oldukları yıl birçok (uzak şehirlerde) üniversitenin birçok bölümünü kazanıyorlardı. Yazmadık bunları tercih listesine.

İkizler Üniversitede

Müdür babamın büyük fedâkârlığı ile yeniden Yeşilırmak Dershanesi’ne devam ettiler. YGS’ydi, LYS’ydi derken ÖSS maratonu bitti. Güntolu’nun  TM2’de 435.000, Aytolu’nun ise  430.000 puanı  vardı. Matematik netleri de tam bir kader ortaklığı idi. Her ikisinde de 80 soruda 60 net vardı. Sonuçları beklemeye başladık. 19 Ağustos 2011 sonuçlar açıklandı. Üçüncü kader ortaklığı. İkisi de Uludağ Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği’ni kazandı.
Bütün bu gelişmeler sonunda artık şu sözü söylüyorum ikizlerime: ‘Sizi tebrik ederim çocuklarım, ikiz dediğiniz işte böyle olur.

Bursa, Ağustos 2012

 
Toplam blog
: 300
: 1022
Kayıt tarihi
: 13.06.10
 
 

Tarih, edebiyat, şiir, dil ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara