- Kategori
- Siyaset
İl ve ilçelerde açılım

Hükümetimizin son bir senede ülke gündemine soktuğu, zaman zaman kendilerinin bile açıklamakta zorluk çektikleri açılım muhabbetlerinin son zamanlarda hız kestiğini, anayasa değişiklik laflarının bu açılım işlerini şimdilik de olsa tedavülden kaldırdığını düşünüyordum. Galiba yanılmışım. Açılım hükümetimizin gündeminden hiç çıkmamış.
Aslında niye bu kadar ısrarcı olduklarını anlamakta güçlük çekiyorum. Yedi yıllık iktidarlarında bu konuda pek de istekli davranmayıp şimdi işi gücü bırakarak tamamen bu konuya odaklanmalarını şaşırtıcı buluyorum.
***
“İşi gücü bırakarak” tanımını özellikle kullandım. Bakınız, son bir ayda işsiz sayımız 230 bin kişi daha artmış. Her dört gencimizden biri, her üç üniversite mezunundan biri işsiz durumda. Çalışanların da büyük çoğunluğu aldıkları eğitimle alakası olmayan işlerde çalışıyorlar. Memlekette yeşil kart sahiplerinin sayısı Sosyal Güvenlik şemsiyesi altında olanlardan çok daha fazla. Yine memleketimizde Sosyal Yardımlaşma Vakfından yardım alanlara ödenen paraların toplamı ülkemizde istihdamı sağlayacak, üretimi arttırılacak yatırımların kat be kat üstünde. Üstelik bu konular dile getirildiği zaman da “sosyal devlet” muhabbetleriyle iş başka taraflara götürülüyor.
***
Lafı yine açılıma getireceğim. Efendim, geçtiğimiz haftalarda Sayın valimiz bazı ilçelerin kaymakam ve belediye başkanlarıyla bir toplantı yapmış. Bu ilçeler özellikle “Roman” yurttaşlarımızın kalabalık olarak yaşadığı ilçelermiş.
Sayın valimiz bu toplantıda hükümetimizin açılım politikalarının bir uzantısı olarak “Roman Açılımı”ndan söz ederek kendilerine talimat vermişler.
Belediye Başkanları ilçelerinde Romanlar için birer “Roman Kent” kurmaya uygun arazi arayacaklar. Bu arazi öncelikle hazine arazileri arasından bulunmaya çalışılacak. Olmazsa belediyelere ait arazilere bakılacak. O da olmazsa özel şahıslara ait arazilerden uygun olanı kamulaştırılarak bu iş için tahsis edilecek.
Hatta bu iş için Söke Belediyesi 280 dönümlük bir yer de tespit etmiş ama, Sökeli Roman yurttaşlarımız bu yeri beğenmemişler.
***
Sevgili okuyucu, bunlar ilk bakışta açılıma muhatap olan yurttaşlarımız için cazip uygulamalardır. Bu devirde bedava ya da yok pahasına ev sahibi olmayı kim istemez ki? Bu nedenle de Roman arkadaşlarımızın ve de Kürt arkadaşlarımızın böylesi Roman Kent, ya da Kürt Kent gibi, kent içinde kent görünümlü uygulamalara sıcak bakmaları doğal karşılanabilir. Ama bunun sonucu nerelere gider, hangi sosyolojik rahatsızlıklara neden olur, iyi hesaplamak gerekir.
Eğer Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir coğrafyasında şimdiye dek haksız uygulamaların yapıldığı, oralarda yaşayan insanlarımızın vatandaşlık haklarından noksan yararlandırıldığı ya da hiç yararlandırılmadığı şeklinde bir kanaat varsa bunun çözümü yeni haksızlıklar, yeni ayrıcalıklar yaratmak olmamalıdır.
Bizim istediğimiz bütün yurttaşlarımızın tasada da, kıvançta da birlik olup birlikte değerlendirilmeleridir.
***
Son söz; bazen sadece iyi niyet yetmez. Ülkeyi yöneten ya da yönetme iddiasında olan kişilerde iyi niyetten fazlası da olmalıdır. Özellikle öngörüleri çok kuvvetli, geleceği iyi hesap edebilen ve gerektiğinde öz eleştiri yapıp hatalarından dönebilen yöneticilere ihtiyacımız var.
Devlet inatla yönetilmez. Devletin politikaları ayrıştırıcı değil, birleştirici olmalıdır. Özellikle de yurttaşlarımız arasında kıskançlık ve haset yaratacak uygulamalardan özenle kaçınmak gerekir.