Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Nisan '11

 
Kategori
İnançlar
 

İlim

“İlim ilim bilmektir 
ilim kendin bilmektir. 
Sen kendini bilmezsin, 
bu nice okumaktır. 
 
Okumaktan mana ne, 
kişi Hakk’ı bilmektir, 
Çün okudun bilmezsin, 
ha bir kuru ekmektir.”  
 
Yunus Emre, ilmin ne olduğunu ve ne olması gerektiğini bu sözleriyle en güzel şekilde özetlemiştir. Peygamber Efendimiz de (s.a.v) ilim mevzusunda: “Faydasız ilimden Allah’a (c.c) sığınırım” [1] diyerek faydasız bilginin insana ne denli zararlı olduğunu vurgular. Peygamberimiz (s.a.v): “İki günü eşit olan ziyandadır.”[2] hadisinde, sınırlı olan ömrümüzde zamanı iyi kullanmamız gerektiğini anlatır. 
Allah azze ve celle, bizi dünyaya belli bir amaçla göndermiştir. Bizden beklenilen, süresi sınırlı olan bu dünya hayatında; Allah’ın ilmiyle O’nun yüceliğini, sonsuz kudretini, mükemmelliğini bir nebze de olsa anlayıp O’na en güzel şekilde kul olmaya çalışmamızdır. Mevlana Hz.leri  “Allah sevgisi ilimle elde edilir. İlimden nasibi olmayanlar ve akılsızlar bu sevgiden uzaktır.”[3] der.  Allah’ın ilmi sonsuzdur, bize verilen sınırlı akılla tamamını anlamak mümkün değildir. Şöyle ki: “Eğer yeryüzündeki ağaçlar hep kalem olsa, deniz de arkasından yedi deniz daha kendisine destek olduğu halde mürekkep olsa, yine de Allah’ın kelimeleri yazmakla tükenmez. Şüphesiz ki Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.”[4] Allah her şeyi yarattığı gibi ilmi de yaratmıştır. Allah ilmin sahibinin yalnız Kendisi olduğunu bildirir: “Şüphesiz ki, kıyamet saatinin bilgisi Allah yanındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde ne varsa O bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiç kimse hangi yerde öleceğini de bilemez. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla bilir, her şeyden haberdardır.”[5] 
Her işte olduğu gibi, öğrendiğimiz ilmin bize veya insanlığa faydası olması gerekir. Günümüzde pek çok bilim adamı, çıkar için insanlığın zararına olan buluşların altına imza atıyor. Allah verdiği tüm nimetleri ki ilim de bu nimetlerden biridir, O’nun rızasına uygun olarak kullanmamızı istemiştir. İlmimiz arttıkça, yani Allah’ı daha fazla tanıdıkça; O’na olan hayranlığımız, sevgimiz, saygımız, korkumuz artar. “Kulları içinde Allah’tan ancak âlimler korkar. Şüphe yok ki Allah çok güçlüdür.”[6] 
Abdülkadir Geylani Hazretleri de sahte âlimlere şöyle seslenir: “Ey ilim iddiasında bulunan, hani ağlaman? Yüce Allah’ın  korkusundan gözlerin yaşarıyor mu? O’ndan korkman ve günahları itirafın nerede? Nefsinle cenk etmek ve onu terbiye etmek yok mu? Onu Hak tarafına çağırman nerede?”[7] 
“Nefsini bilen Rabbi’ni bilir.”[8] hadisinde olduğu gibi, ilmimiz arttıkça nefsimizin bizi nasıl yanlışlara, kötülüğe götürdüğünü; Allah’ın ise ne kadar kusursuz ve mükemmel olduğunu anlarız. Allah’ın ilmini öğrenmek de, öğretmek de en büyük ibadettir. “İlim tahsil etmek kadın-erkek her Müslüman’a farzdır.”[9] İlk inen sûre “oku” emriyle başlar: “Yaratan Rabbi’nin adıyla oku! O, İnsanı bir alakadan yarattı. Oku! Rabb’in sonsuz kerem sahibidir. O Rab ki kalemle yazmayı öğretti. İnsana bilmediği şeyleri öğretti.”[10]
Allah’ı tanımayan; emirlerini yerine getirmeyen, sevip saymayan; cahil, nankör bir insandır. Bu cahilliğini ancak Allah’ın ilmini öğrenip hayatına koyarak ve samimiyetle yaşayarak giderebilir. İlmin kaynağı; son Peygamber Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.v) sözleri ve son kitap da Kur’an-ı Kerim’dir. Allah: “Kur’ân-ı biz indirdik, elbette onu yine biz koruyacağız.”[11] diyerek Kur’an’ı, insanların diğer kutsal kitapları bozdukları gibi bozmasına müsade etmeyeceğini bildirir.
Peygamberlerimizin yaşadığı dönemde yaşamayan bizler için Allah’ın adaleti gereği gönderdiği Peygamber varisleri, ledünni ilmiyle donattığı âlimleri vardır. “Âlimler peygamberlerin varisleridir.”[12] Kim bu âlimleri rehber edinirse dinin hakikatini yaşaması mümkün olacaktır. Ledünni ilmi: Allah’ın bazı Peygamber ve evliya kullarının kalbine verdiği en yüksek ilimdir. Bu ilimden bir örnek Kur’ân-ı Kerim’de, Hz. Musa Peygamber’le Hızır Alehisselâm’ın kıssasında anlatılmaktadır.[13] Allah ilmini, O’na karşı edepli bir kul olmamız için vermiştir. 
Bir kişinin salt bilgili olması bir şey ifade etmez, esas olan kulun bildiğiyle amel (iş) etmesidir. Hz. Mevlana Mesnevi’de bir hikâye anlatır: “Bir sinek sidik birikintisinde yüzen saman çöpüne konmuş da deryada yüzüyorum sanmış.”  Birkaç bilgiyle sapıtıp şeytan gibi kibirlenerek, “Ben oldum.” zannıyla Allah’tan uzaklaşmak yerine O’nun ilminin sonsuzluğu, mükemmelliği, güzelliği ve kudreti karşısında huşuyla boyun eğmek lazımdır. Aczimizi bilmemiz ve O’nu aşkla sevmemiz gerekir. 
Her nimetin zekâtı vardır. İlmin de zekâtı, bildiğini öğretmektir. Karşı tarafa etki etmesi için ise öğrettiğimiz ilmi yaşayarak örnek olmamız gerekir. “Sahte doktor candan, sahte imam dinden eder.” denildiği gibi, ehil olmayanların bu işe soyunması son derece tehlikelidir. Allah bizi bu konuda uyarıyor: “İnsanlardan kimi de vardır ki ne bir bilgiye, ne bir delile, ne de aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın Allah hakkında tartışır. Allah yolundan şaşırtmak (saptırmak) için büyüklük taslayarak (tartışır). Dünyada ona bir rezillik vardır. Kıyamet gününde ise ona cehennem azabını tattıracağız.”[14] Allah; Kitabı’nın hükümlerini gizleyen ve gerçekleri değiştirenleri (eskiden bazı Yahudi ve Hıristiyan bilginlerinin, günümüzde ise bazı âlim geçinenlerin) nasıl cezalandırılacağını bildiriyor: “Allah’ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyip de bununla biraz para alanlar gerçekten karınları dolusu ateşten başka bir şey yemezler. Kıyamet günü Allah onlara ne söz söyler, ne de kendilerini temize çıkarır. Onlara sadece acı veren bir azap vardır.”[15] 
Rab’imiz hangi âlimlere uyacağımıza dair şöyle ipucu veriyor: “Uyun sizden hiçbir ücret istemeyen o zatlara ki, onlar hidayete ermişlerdir.”[16] Mevlana Hz.leri ise âlimi şöyle tarif ediyor: “İlmi olup ameli olmayanlar; sadece ilim muhafızıdır, âlim değildir.”[17] Rabbimiz ilim sahibini: “Yoksa o, gece saatlerinde kalkan, secdeye kapanıp kıyama durarak daima vazifesini yapan, ahreti hesaba katan ve Rabbinin rahmetini uman kimse gibi olur mu? De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak temiz akıl sahibi olanlar anlar.”[18] diyerek anlatır. 
Allah ilim sahibi kullarını ödüllendireceğini şöyle müjdeler: “Fakat onlardan ilimde derinleşmiş olanlar ve iman edenler, sana indirilene ve senden önce indirilenlere iman ederler. Onlar, namazı kılan, zekâtı veren, Allah’a ve ahret gününe iman edenlerdir. İşte onlara büyük bir mükâfat vereceğiz.”[19] 
Allah; bizim için yarattığı ilmini hayatımıza geçirerek, samimi bir şekilde yaşayıp sevdiği kullarından olmamızı nasip etsin, âmin.
 
1-Tirmizi, Daavât, (68) 2-Deylemi, Firdevs, (3/611 – 5910) 3-Mesnevi 2/ (1545- 49) 4-Lokman Suresi 27. Ayet 5-Lokman Suresi 34. Ayet 6-Fatır Suresi 28. Ayet 7-Fethur Rabbani 8-Aclûni (2/262) 9-Mukaddime, (15-2-1395) 10-Alak Suresi 1.2.3.4.5 Ayetler 11-Hicr suresi, 9. Ayet 12-Buhari, (10) 13- Kefh Suresi 60. Ayet ile 82. Ayetler arası 14-Hac Suresi 8. ve 9. Ayetler 15-Bakara Suresi 174. Ayet 16- Yasin Suresi 21. Ayet 17-Mesnevi, (3/3060) 18-Zümer Suresi 9. Ayet 19-Nisa suresi 162. Ayet
 
 
Toplam blog
: 16
: 2655
Kayıt tarihi
: 26.01.09
 
 

Senirkentlidir. Nazillide doğdu.Emekli öğretmendir. Muammer Can ile evlidir.   Eserleri: Yaz Kamp..