Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Şubat '13

 
Kategori
Tarih
 

ilk Urartu Başkenti Arzaşkun (Erciş)

ilk Urartu Başkenti Arzaşkun (Erciş)
 

Arzaşkun kenti kalıntılarının uzaydan görünüşü


Hitit Devleti ile Hurriler arasında Milattan Önce 1.500’lerde başlayan savaşlar sonunda tarih sahnesinden çekilen Hurrilerin bakiyeleri ile Orta Asya’dan ve Kafkasya üzerinden göç ederek gelen kabilelerin meydana getirdiği konfederasyonun sonucu olarak kurulmuş bir devlettir. Sekiz etnik unsurun yanı sıra, kırk civarındaki kabilenin uzun yıllar bir arada yaşayarak kaynaşması ve güney batıdan gelen Asur saldırıları, “Urartu” halkının oluşmasında önemli etkenlerdir.     
 
200 yılı aşan Asur saldırıları karşısında, dağınık, yarı göçebe Uruatri kabilelerini bir araya getirerek devletleşme sürecini başlatan Aramu, Urartuların bilinen ilk hükümdarıdır. Aramu, çağın güçlü devletlerinden olan Asur tehlikesi karşısında 300 yıl sürecek Urartu devletinin temelini Van Gölü’nün kuzey sahillerine paralel olarak uzanan Zornaki (Zırnekol) Tepe üzerinde atmıştır. Urartu Federasyonunun, yerel beyliklerin ve kabilelerin merkezi konumunda olan Van Gölü kuzeyindeki tarıma elverişli ova, Asur saldırıları karşısında gerekli savunma ihtiyaçlarını karşılayamadığından, ovanın kuzey tarafında uzanan 2.000 rakımındaki Zornaki Tepe üzerinde çağın en modern yerleşim alanlarından biri kurularak Aramu Şehri anlamına gelen Arzaşkun (Erciş) adı verilir.
 
İki odalı ve ön avlulu konutların, dik kesişen cadde ve sokakların inşa edildiği, en eski ızgara planlı şehirlerden olan Arzaşkun (Erciş)’da daha başka imar faaliyetlerine de girişilerek, çağın en modern şehirlerinden biri olan Urartuların ilk başkenti kurulur. Kral Aramu tarımın geliştirilmesi ve Arzaşkun’un içme suyu ihtiyacının karşılanması amacıyla, kuzey istikametinde bulunan su kaynaklarına bağlanan kanallar vasıtasıyla, hem şehire hemde Erciş Ovası’nı su ulaştırır. Arzaşkun’a su getiren iki kanala ait izler, şehrin kuzeyinde ki Kız Varvar eski yerleşim alanı içerisinde bulunmaktadır. Kısa sürede yıldızı parlayan Urartu Devleti ve başkenti Arzaşkun (Erciş), dönemin süper güçlerinden sayılan Asurluların hedefi olur. Arzaşkun üzerine sefer düzenleyen Asur kralı Üçüncü Salmanasar, görkemli Arzaşkun kentini yerle bir ettikten sonra Arzaşkun halkını da kılıçtan geçirir.  3’ncü Salmanasar, Arzaşkun (Erciş) Kuzey’indeki dağlara kaçan Urartu askerlerini de takip ettirerek burada imha etmiştir. Gaziantep ilinde yapılan kazılarda, bulunan Asur Yazıtı’na bu savaşı kaydeden III. Salmanasar, Arzaşkun Kuzey’indeki dağlara kaçan 3400 Urartu askerini öldürdüğünü, şehir halkını da acımasızca katlettiğini gururlanarak anlatır (M.Ö. 845)
 
“… Ve Urartulu Aramu’nun krali şehri olan Arzaşku’ya yaklaştım. Urartulu Aramu, güçlü silahlarımla ve dehşetli savaşımla karşılaşınca korktu ve şehrini terk edip, Adduri (Aladağ) dağına çıktı. Onun peşinden dağa tırmandım ve dağlarda dehşetli bir savaş verdim. 3400 savaşçısını kılçtan geçirdim sanki Adad gibi, onların üzerlerine dehşet yağdırdım ve dağı yün boyar gibi, onların kanı ile boyadım. Onun ordugâhını ele geçirdim. Arabalarını, süvarilerini atlarını, katırlarını, eşeklerini, mallarını, eşyalarını, ganimetlerini dağlardan aşağıya indirdim. Aramu hayatını kurtarmak için dağın erişilmez bir zirvesine tırmandı. Bütün gücümle, vahşi bir boğa gibi, ülkesine saldırıp, onun şehirlerini harabeye çevirdim. Arzaşku ile birlikte, çevresindeki şehirleri yerle bir ettim ve ateşle yaktım. Şehir kapısının önüne kesilmiş başları yığdım. Daha sonra genç erkeklerini ve genç kadınlarını bu yığınların etrafında, kümelerle kazıklatarak öldürdüm…(1)”.
 
Arzaşkun (Erciş) tahrip edildikten sonra birlikleri tamamen dağılan Urartu kabileleri, bir müddet daha dağınık halde yaşadıktan sonra, Arzaşkun’u savunan kumandanlardan olan Sardur tarafından toparlanacaklar ve Tuşpa (Van) şehri kurularak (M.Ö. 840) Urartu Devleti yeniden tarih sahnesinde görülecektir. Aramu’nun nesli Asurlular tarafından yok edildiğinden, Urartu hanedan ailesi kumandan Sardur neslinden gelen hükümdarlar tarafından yönetilir. Asurlular tarafından yıkılarak harap bir hale getirilen Arzaşkun (Erciş) ise, uzun bir süre boyunca bu şekilde kalır.    
 
1’nci Sardur Van Gölü batısında Tuşpa (Van) şehrini kurduktan sonra devletin başkentini de buraya taşımış, Tuşpa Urartu devletinin yıkılmasına kadar başkent olarak devam eder. Birinci Sardur’un oğulları İşpuini ve Menua zamanında Urartular, Asurluların zayıf düşmesinden faydalanarak, doğuda Urmiye Gölü, güneyde ise Musul çevresine kadar olan yerleri topraklarına katarlar. Menua dönemi aynı zamanda Urartu kültürünün geliştiği dönem olmakla beraber, meşhur “Urartu Yazıtları” bu zamanda yazılmaya başlanır. Halen Van Gölü suları altında bulunduğu düşünülen, Erciş merkezinin 10 km batısında, Kalecik mevkiinin güneyindeki  “Kera” adıyla bilinen şehir, Kral Menua tarafından inşa ettirilen başlıca yerleşim yerleri arasında gelmektedir. Van ovasını sulayan, yaklaşık 50 kilometre uzunluğundaki Şamram kanalı da Menua döneminin başlıca eserlerindendir.
 
Kral Menua’dan sonra yerine M.Ö. 786’da oğlu 1’nci Argişti geçer. 22 yıl süren hükümdarlığı döneminde Urartular en parlak yıllarını yaşamış, devletin sınırları Kafkasya içlerine kadar uzanır. Erivan-Gökçegöl civarında yaşayan kabilelere karşı yaptığı savaşta ele geçirdiği elli bin esiri Urartu şehirlerine dağıtarak kuzeyden gelen Kimmer tehlikesini bertaraf eder. Ezeli düşmanları olan Asurluları da mağlup eden 1’nci Argişti, Tuşpa (Van) kalesinde yaptırdığı kaya mezarına gömülüdür. Patnos yakınlarındaki Urartu yerleşiminin bulunduğu Aznavur Tepe’deki şehir kalıntılarıda bu döneme aittir.
 
Birinci Argişti’den sonra yerine geçen oğlu (M.Ö. 764) 2’nci Sardur döneminde, Arzaşkun (Erciş) güneyinde bulunan ovada insan yerleşimleri ve tarımsal faaliyetler yeniden başlar. Erciş ilçe merkezinin doğusunda bulunan Karataşlar mevkiinde, İlan (yılan) taşı olarak bilinen yerdeki anakaya üzerinde bulunan iki kitabe ve tamamlanmamış halde bulunan bir adet kitabe 2’nci Sardur tarafından yaptırılır. Bu kitabelerde, Urartular tarafından tanrı olarak kabul edilen Haldi adına üzüm bağları yaptırıldığı anlatılır. İkinci Sardur döneminde Erciş’te askeri üslenme yapılmış, Deliçay-Balıkbendi mevkiinde ki Kera şehri yakınında kale ve liman inşa edilerek, kış aylarında ulaşımın sağlanması ve kuzeyden gelecek saldırıların püskürtülmesi amacıyla, Tuşpa’dan Arzaşkun’a askeri sevkiyat yapılmıştır. Kuzey bölgelerinde Kimmerlere karşı kaleler yapıp savunma meselelerini kısmen halleden 2’nci Sardur, batıya doğru ilerleyerek Malatya ve civarını Urartu topraklarına katar. Devletin en geniş sınırlarını kendi döneminde çizmiş olan Sardur, batı sınırlarında yaptığı bir savaş sırasında da hayatını kaybeder.
 
1’nci Rusa M.Ö. 730’da Urartu Kralı olur. Oğlu 2’nci Argişti, babasının intiharı üzerine Milattan Önce 713’de hükümdarlığı eline geçirir. Asur Kralı Üçüncü Salmanasar tarafından yakılıp yıkılan ve 100 yılı aşkın bir zaman harabe halde kalan Arzaşkun’u yeniden canlandırmak isteyen 2’nci Argişti, Erciş’te tekrar imar faaliyetlerine girişerek önceliği “Kışla-Şehir” türü yapılara verir. Çünkü babası Birinci Rusa, Kuzey’den gelen Orta Asya kökenli Prototürk kavimlerden olan Kimmerler (Kumanlar) tarafından mağlup edilmiş, Urartu Devleti’nin Kuzey şehirlerinden bazıları Kimmerlerin eline geçmişti. Kendiside Kumanlara karşı yaptığı savaşta mağlup olan 2’nci Argişti, başkenti Tuşpa (Van)’nın tehdit altında olması nedeniyle tedbir almaya mecbur kalmış ve bugünkü Erciş şehrinin güneybatısında bulunan Çelebibağı beldesinin güneyinde, Van Gölü’nün suları altında kalmış olan “Titumnia” (Erciş Kalesi) kentini kurmuştur. Titumnia (Erciş Kalesi) ya birde liman yapan 2’nci Argişti, Deliçay-Ernis-Tuşpa ve Van Gölü sahilindeki yerleşim alanları arasında bağlantıyı sağlayarak askeri sevkiyatları kolaylaştırmıştır. Yukarı Deniz’in Yukarı Bölgesi’ni yeniden canlandıran 2’nci Argişti, Zilan Çayı üzerinde, günümüzdeki Koçköprü barajı yakınlarında ve Meydan Dağı üzerinde bulunan Meydan Gölü’nün önüne bend inşa ederek baraja çevirmiş, kanallar vasıtasıyla Erciş Ovasındaki kendi kurdurduğu yerleşim yerleri ile ziraat alanlarına su ulaştırmıştır. Urartu Devleti’nin başkenti Tuşpa (Van) ile kuzey şehirleri arasında ulaşımı sağlamak için yaptığı karayolunu Erciş üzerinden geçiren 2’nci Argişti günümüzün modern Erciş’i nin kurucusu sayılabilir.
 
2’nci Argişti’den sonra hükümdar olan (M.Ö. 690) oğlu İkinci Rusa dönemi, Urartuların yükseliş döneminin de sonudur. 2’nci Rusa’da ataları gibi imar faaliyetlerine ağırlık vererek yeni şehirler ve askeri kaleler kurma yoluna gitmiştir. Adilcevaz’da bulunan “Kef Kalesi” 2’nci Rusa tarafından yaptırılan önemli eserler arasındadır. 2’nci Rusa’dan sonra kral olan oğlu Erimena zamanında Urartu Devleti duraklamaya başlayacak, 4’ncü Sardur’un tahta geçtiği M.Ö. 600’lü yılların başından itibaren artmaya başlayan kuzeyden gelen Kuman akınlarına ve güneydeki Medlerin Kumanlarla yaptığı ittifaka dayanamayan Urartu Devleti tarih sahnesinden silinecektir.               
 
Urartu Kültürü
 
Askerlik yönlerinin yanında, tarım faaliyetlerinin de öne çıktığı Urartularda, şehir planlamacılığı, el sanatları ve çiftçilik rağbet gören meslekler arasındaydı. Asur ve Kuman saldırılarına karşı kendilerini savunmak zorunda kaldıklarından dolayı, askeri yönden önem arzeden kale-şehirler kurmuşlardır. Urartular kazandıkları zaferlerden sonra, işgal ettikleri yöre insanlarını esir almak suretiyle, Urartu şehirleri yakınlarında ve kırsal alanlarda kuruttukları bataklıklardan elde ettikleri tarım alanlarında köle olarak çalıştırmaktaydılar. Endemik bir meyve türü olan Erciş Üzümü’nün (2) de, ilk defa Urartular tarafından yetiştirildiği, 2’nci Sardur’un yazdırdığı, Erciş-Karataş yazıtları ve Çelebibağı Beldesi Camii yakınlarında bulunan Urartu Yazıtından anlaşılmaktadır. 
 
Açtıkları kanallar vasıtasıyla Erciş ve çevresindeki tarım alanlarına su taşıyan Urartular, arazi sulama konusunda oldukça ileri durumda idiler. “Karataş Urartu Yazıtlarının bulunduğu İlan (yılan) Taşı mevkiinin 300 metre doğusundaki yarık şeklinde ikiye ayrılan tepe üzerinde açtıkları kanal ile getirdikleri suyu, yamacın güney tarafında yaptıkları bent yardımıyla doğu (Haydarbey) – batı (Erciş) doğrultusunda iki kanala aktarmışlardır. Bu sulama kanalının yaklaşık 10 km. kuzey kuzeydoğudan Davut Kanalı denen bir kanal ile birleşerek Deliçay’a ulaştığı anlaşılmaktadır. Ovadan bakıldığında yukarı doğru çıkan kanal, Karataşlar’ın zirvesinden bakıldığında ovayla aynı seviyedeymiş gibi dümdüz görünmektedir. Tamamen mühendislik harikası olan bu kanalın orta kısmında, İssi Dere göletinin üst kesiminde muhtemelen kanalla aynı döneme ait bir köy yerleşimine ait yapı kalıntıları bulunmaktadır…(3)”.  
 
Hititlerin şehir ve kale inşası tekniklerinden etkilenen Urartular, sınırları içerisinde bulunan elli civarındaki şehirde de benzer uygulamaları hayata geçirmişlerdir. Erciş şehrinin ilk kurulduğu yer olan Zornaki Tepe üzerindeki Arzaşkun kentinin ızgara planlı ve on bin nüfusu barındırabilecek şekilde yapılması, Urartuların şehir kurmadaki becerilerinin önemli göstergesidir. Kurdukları yirmiden fazla kale, karayolu inşası, limanlar vasıtasıyla Van Gölü üzerinde sağladıkları ulaşım ve Urartu zaferlerinin anlatıldığı, değişik yörelerde bulunan 101 adet taşa yazılmış kitabe, Urartu medeniyetinin ulaşmış olduğu seviyenin ispatıdır.
 
Erciş güneybatısında bulunan Çelebibağ beldesi yakınlarındaki kaya mezarları ve açık hava tapınağının benzeri yapılar, Urartular tarafından yerleşim yeri olarak kullanılan bütün bölgelerde aynı şekilde inşa edilmiştir. Erciş doğusundaki Kalecik mevkiinde yaptıkları taş baskı kalıplarıyla savaş arabası, özel maksatla kullanılan arabalar ve ziraat araçlarının tekerleklerinin üretimi yapılmaktaydı.
 
Çiftçiliğin yanı sıra savaş aletleri yapımında da usta olan Urartular, demir madenlerini işleterek silah ve çeşitli gereçler yapmışlar, gümüş ve bakır madenlerinden de süs eşyaları, takılar, mutfak aletleri üretmişlerdir. Çivi yazısını kullanan Urartular, resmi ve ticari yazışmalarını pişmiş topraktan levhalar üzerine yazıyorlardı. Eklemeli dil yapıları, ortak özellikler gösteren Hurriler ve Asyanik dillerle aynı kökenden gelmektedir. Kendi ülkelerine “Bian ili” diyen Urartular, Türkçe de olduğu gibi yer adlarının sonuna bazen “ili” eklemesini kullanmaktaydılar. Bianili adının zamanla “Van-Vanili” olarak değiştiği de, tarihçilerin ortak kanaatidir. Urartuların konuştuğu dil, günümüzdeki Doğu Kafkas dil ailesinden olan Çeçence ve İnguşça ile de benzerlik göstermektedir.
 
Dağları, su kaynaklarını, mağaraları ve büyük ağaçları kutsal sayarak bunlara kurban adayan Urartular, 100 civarında tanrı ve tanrıçaya inanmışlar, bu tanrılardan bazılarının isimlerini kurdukları şehir ve köylere vermişlerdir. İnandıkları tanrılardan “Teişepa” nın adını başkentleri olan Tuşpa (Van)ya veren Urartuların en önemli tanrıları arasında Haldi, Arubani, Hulda, Şivini, Arin gelmekteydi. Ayrıca Urartu inanç sisteminde, hayvan tanrılar, yarı hayvan yarı insan olan tanrılar, özelliklede boğa ve öküz her zaman saygı duyulan sembollerin başında gelmiştir. Erciş Karataşlar mevkiindeki İlan (yılan) Kayası’nın üstünde bulunan, büyük yontma kaya parçası da, öküz başı şeklinde tasarlanmış, ancak tamamlanamamıştır.
 
(1). M.Kürşad Suküt, Prehistorik Dönemden Roma'nın Sonuna Kadar Aydıntepe Erzurum 2007
 
(2). Ümit Yarıcı, Erciş Ovasının Erken ve Orta Demir Çağı İskan Dokusu, Van 2005
 
(3). Ümit Yarıcı, a.g.e.
 
(*). Mehmet Fatih Bekirhan, Van Gölü Havzası ve Erciş Tarihi, Konya 2005    
 
Toplam blog
: 65
: 3764
Kayıt tarihi
: 12.02.13
 
 

Ercişliyim. 2012 yılı içerisinde "Van Gölü Havzası ve Erciş Tarihi" 2015 yılında "Doğu ve Güneydo..