Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Şubat '15

 
Kategori
Güncel
 

İlkel toplumdan günümüze Kadın Cinayetleri ve Panoptikon

İlkel toplumdan günümüze Kadın Cinayetleri ve Panoptikon
 

şiddetin ve istismarın her türlüsünü kınıyoruz


“21. Yüzyılda Teknoloji, Panoptikon mu?”

Postmodern sistemin teknoloji ile bir araya gelişiyle birlikte artık insana özgü davranım ve tutumların toplumdan bağımsız olmasının hiçbir imkanının olmadığı bir başka deyişle, hem görünüşte tek tek tikellerin kendi başlarına bir dünyaymış gibi görünüyor olması hem de içte yatan zihniyette başlı başına toplumun bir izdüşümünün seyri olması oldukça ironik. Burada karmaşık bir ifadeyle anlatmaya çalıştığımız şey aslında, kısa ve öz itibariyle, her geçen gün biraz daha toplumsallığın getirdiği baskılayıcı tabloyu hissedip hissedemediğimizi sorgulamak…

Günümüzde bilim ve teknolojinin durmaksızın ilerleyişi her gün yeni bir mekanizmanın oluşturulması ve çağın insanlarının o teknolojiye yetişebilmek adına verdikleri mücadele bugün bize, kuşatılmış bir hapishane hücresinde yaşıyormuşuz hissini yaşatıyor. Sahiden düşünsenize, karşı konulması imkansızlaştırılmış bir internet çılgınlığının ortasındayız ve her an yeni bir gelişmenin takipçisi olabiliyor veya her an yeni bir ürünün parçası halini alabiliyoruz. Üstelik son hızla giden bir trende gibiyiz. Şimdi filmi aniden durdurup bir başka pencereye geçmek istiyorum… Kadın cinayetleri… Ya da sadece “ cinayet” kavramını bile düşünebiliriz. Ne kadar ürkütücü bir söylem öyle değil mi? Tüm felsefelerin ve sistemlerin hatta tüm teknolojik ve bilimsel gelişmelerin bir anda çöpe atılmasıyla kendini gösteren ve insanın değil yazarken, düşünürken bile içinin ürperdiği belki korktuğu fakat çoğu zaman anlam vermekte zorlandığı bir kavram; “cinayet..” Yazımızın başlığında yönelttiğimiz soru cümlesini hatırlayalım, “21. Yüzyılda Teknoloji, Panoptikon mu?” iyi de bunun cinayet kavramıyla veya kadın cinayetleriyle ne ilgisi var diyeceksiniz. Şimdi kuracağımız bağlantı sizleri hayretler içinde bırakabilir.

Bugün 14 Şub.yani sevgililer günü. Sevgililer Günü ile ilgili bir şeyler yazmayı hepimiz isterdik fakat, asla göz ardı edemeyeceğimiz bir kadın cinayetinin sarsıntısını toplumumuzun duyarlı kesimiyle birlikte hissediyoruz. O nedenle Panoptikon ile teknolojinin kadın cinayetleri bağlamında ele alınması bu yazı için daha doğru bulduğumu ifade etmek isterim. Öncelikle Panoptikon kavramının ne olduğu üzerinde duralım, kavramımız henüz 18. Yüzyıldayken Jeremy Bentham’ın tasarladığı ütopik bir hapishane modelidir. Bu modele göre mahkumların hiçbiri gözlem memurlarının göremeyeceği bir davranışta bulunamazlar. Çünkü Panoptikon öyle bir tasarlanmıştır ki, mahkumların her hareketi duvardaki gölgeleriyle beraber gözlem memurlarının görebileceği durumdadır. Bu tasarının en önemli özelliği, içerdeki mahkumun saklayabileceği hiçbir hareketinin ve saklanabilecek bir yerinin olmayışıdır. Bentham bu model ile birlikte, aslında insan psikolojisindeki ceza ve ödül düşüncesinin de etkisini ortaya koyuyordu, şöyle ki; Panoptikon’a maruz bırakılan insanlar kendi davranışlarını kontrol etmek zorundaydılar çünkü yapmamaları gereken bir davranış sonucunda ceza almamaları kaçınılmazdı, fakat işin püf noktası hiçbir mahkum hangi zaman diliminde gözlemlendiklerini bilmiyordu ve dolayısıyla sürekli kendilerini kontrol etmek zorundaydılar.

Jeremy Bentham’ın Panoptikon tasarımının üzerinden iki asır geçti ve üçüncüsünün de içerisindeyiz. Bugün gözlerimizle görmediğimiz duyu organlarımızla hissedemediğimiz ama zihnimizin aklımızın bir şekilde farkında olduğu, Postmodern bir Panoptikon’un ortasındayız. Öyle ki, Panoptikon hakkında yazdıklarınla Bentham, bu tasarımı şöyle dillendirmiştir; “bir üst aklın, gücü elde etmesinin yeni bir modeli…” Derinlemesine düşündüğümüz zaman 21. Yüzyılın Panoptikon’u teknoloji mi? sorusu yanlış olmayacaktır. Burada belki de yanlış olan şey, değişen ve gelişen dünya düzenine rağmen neden hala ilkel topluluklar gibi vahşice yaşamaya çalışan insanların var olabildiği sorunudur. Teknoloji bir Panoptikon gibi hücrelerimize kadar işleyerek bizi kontrol altında tutup, gücü elde etmişken ve zihinlerimiz dahi bununla mücadele etmek istemiyorken, neden işlevini herkes için yerine getiremediğini düşünmek gerekiyor. Belki de teknoloji çağı veya network ağı gerçek bir Panoptikon’un eline bırakılmalı ki kontrolsüz güçler gövde gösterileri yapamasın. Oysaki bu ağ derinlemesine bir rehabilite hizmeti olarak işlev gösterebilir. Örneğin, sadece bir gecede on binlerce insan “adalet” istek ve arayışı ile internet ortamında imza kampanyalarına destek olabiliyor. Yine on binlerce insan birkaç saat içinde bir kampanya başlatıp dünyanın bir ucundan bir ucuna yardıma koşabiliyor. Gönüllü ve yardımsever topluluklar kısa sürelerde bir araya gelebiliyorlar. Eğer Panoptikon tikeller tarafından değil de tümeller tarafından kontrol edilebilir bir hale gelebilirse, o zaman belki de tüm o bir araya gelişler ve yüz binlerin çığlıkları, toplumsal bilinç için birlikte koşabilir. O zaman ilkel kabilelerden bir fark yaratılıp gerçekten gelişmiş bir toplum ve gerçekten çağın kaçınılmaz özelliklerini benimseyen aydınlanmış toplumlar oluşabilir. Fakat ister 18. Yüzyılda Jeremy Bentham ister 20.yüzyılda M. Foucault düşüncesi olsun, Panoptikon en genel çerçevesiyle güç ve gücü elinde tutabilmektir. Bugün artık teknoloji internet ve iletişim ağları gücü elinde bulundurabilecek güçtedir ve bunun farkına varması gerekir. Ağ ve bilim Panoptikon’u güçlerini birleştirip toplumu olumlu yönde kontrol etmeyi başarabilir ve toplum da bu rehabilitenin farkına varabilirse işte o zaman ilkel toplulukların vahşi yaşam koşullarından arınmış, insanca gerçekten insanca yaşayabilmenin sırrını anlamış oluruz. Ancak belirtmek gerekir ki, Foucault’un da dediği gibi, iktidarlar ve gücü elinde bulunduranlar Panoptikon’u her zaman kendileri için kullanmak isteyeceklerdir. Bunu aşacak ve yaşadıkları toplumları çağ üstü hale getirebilecek olanlar ise bilinçlenmiş insanlardır. Bunun için de uyanmak, okumak, okumak, okumak gerekiyor.

Cinayetlerin olmadığı, toplumun kendi gücünün bilincine vardığı, internetin iyilikler için kullanıldığı aydınlık yarınlara…

 

 
Toplam blog
: 31
: 523
Kayıt tarihi
: 19.04.12
 
 

Psikoloji - Felsefe - Özel Eğitim - Rehberlik  " Tüm çocuklar gülsün diye, gökyüzünü Mavi'ye boya..