Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mart '11

 
Kategori
İnançlar
 

İmamı Azam Ebu Hanife kimdir? hanefilik nedir? (6)

İmamı Azam Ebu Hanife kimdir? hanefilik nedir? (6)
 

Allah yazısı


Ebu Hanife’nin fikirleri ve Hanefi İslam anlayışının dayanakları  

- İmamı Azam, ibadetin imanın ayrılmaz bir parçası sayılmasını kabul etmez. Ona göre “inanıyorum” diyen kişi hiç ibadet etmese de Müslüman’dır.  

Ebu Hanife’ye göre, ibadet ve inanç ayrı şeylerdir. Müminlerin bazı durumlarda ibadet etmeyebileceklerinin kabul edilmesi bunun kanıtıdır. Bu durumlarda inançlı insandaki imanın yok olmaması buna delildir. Örneğin, adet gören bir kadının namaz kılmaması veya oruç tutmaması durumunda ondan imanın kaldırıldığını veya bu süre içinde imanın terk edilmesi gerektiğini söylemek yanlıştır. O durumdaki kişiye, “önce orucu terk et, sonra da kaza et” denmiştir. Ama “imanı bırak, sonra kaza et” denilmemiştir. "Fakirin zekât vermesi gerekmez" demek caizdir. Fakat zekât vermiyor diye, "fakirin iman etmesi gerekmez" demek caiz değildir. 

Kur’an’da ibadet etmeyenin dünyada veya ahirette ceza göreceğine ilişkin bir ayet yoktur. 

Kur’an’a göre en değerli ibadet, Kur’an okumak ve üzerinde düşünmek, yaratılmış düzeni öğrenmektir: 

“Kitaptan sana vahyedileni oku! Namazı/duayı yerine getir! Çünkü namaz/dua çirkinliklerden ve kötülüklerden alıkoyar. Elbette ki, Allah’ın zikri/Kur’an’ı daha büyüktür.”(Ankebut, 45) 

“Aklı ve gönlü işletenler o kişilerdir ki, ayakta, otururken, yan yatarken hep Allah’ı zikrederler; göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler:” (Ali Imran, 191) 

Göklerde ve yerde nice mucizeler var ki, yanlarından geçip giderler de dönüp bakmazlar bile.”(Yusuf, 105) 

“De ki’ Hiç bilenlerle bilmeyenler eşit olur mu? Ancak gönül ve akıl sahipleri düşünüp ibret alır.”(Zümer, 9) 

Kur’an’a göre evrenin tümü insanların anlaması için yaratılmış bir kitaptır. Kur’an’ın pek çok ayeti dikkati yaratılışa ve yaratılıştaki özelliklere çeker. 

Kur’an’ın “bak!” dediği yerlerle ilgili, yani astronomi, fizik, kimya, biyoloji vd. farklı bilimlerin alanına giren konularda, özetle yaşamın ve düzenin tümü ile ilgili okul eğitiminin yanı sıra pek çok belgeseller, kitaplar, röportajlar bizi aklımızla ve bilgimizle de Allah’a yaklaştıracak araçlardır. 

Ancak bu sayede, bilgimiz öyle bir noktaya gelecektir ki, sonsuz kere sonsuz defa birbiriyle ilişkili mükemmel düzenin tesadüfen var olamayacağını ve tüm evrenin bir yaratıcısının olduğunu, mükemmel düzenin var olabilmesi için de yaratanın "Bir"den fazla olmayacağını kendi yaptığımız çalışmalarla ve kanıtlarıyla göreceğiz. 

“O’nunla beraber herhangi bir ilah da yoktur. Eğer böyle olsaydı, her ilah kendi yarattığını yok ederdi/kendi yarattığını sevk ve idare ederdi ve biri mutlaka diğerine üstün gelmeye çalışırdı.“(Mü’minun, 91) 

Bu aşamadan sonra Allah’a inanmanın yerini Allah’ı bilmek alacak, din ve bilim çatışması ortadan kalkacaktır. 

Namaz/dua Allah’ı anmanın ve Allah’a yakınlaşmanın en kolay ve asgari yoludur. 

Allah kuluna kolaylık olarak, sonsuz güçten güç alması, Allah’ı anarak O’na yakınlaşması ve kendi bedensel-ruhsal yararı için günlük düzenli ibadeti Allah’tan bir lütuf olarak emretmiştir. İbadet etmeyen zaten bu nimetten yoksun kalır. 

“Allah size zorluk çıkarmak istemiyor. Ancak sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor ki, şükredebilesiniz.” (Maide, 6) 

Ama sadece görünür ibadet ve özellikle gösteriş kısmı ile ilgilenenlerin, bir takım şefaatçilerden ve keramet sahibi olduğu ileri sürülen hokkabazlardan yardım umanların, ya da Hıristiyanlıkta olduğu gibi Peygamber de olsa, Allah’ın yarattığı kulunu neredeyse O’nun seviyesine çıkaranların, şirk ve riya konusunu iyice düşünmeleri gerekir. 

Kur’an, ibadet etmeyenlerin vay haline demez, riya için dindar gözüküp, ibadet ediyormuş gibi yapanları uyarır: 

Vay haline o namaz kılanların/dua edenlerin ki, Namazlarından/ dualarından gaflet içindedirler onlar! Riyaya sapanlardır onlar/gösteriş yaparlar” (Maun, 4-6) 

- Büyük İmam, şeriatın din olarak kabul edilmesine karşı çıkmıştır

Şeriat kural, yön, uygulanan yöntem demektir. Din adına tek bir yöntemin uygulanarak tüm insanların ona uymasını beklemenin dinin özüne aykırı olduğunu kabul eder. Kur’an’a göre herkes kendi şeriatına uyacaktır. Ortak olan ise hayırlarda yarışmaktır. Ortak olan şekil değil, hayırlarda yarışmaktır. 

“Sizden her biri için bir yol/şeriat belirledik. Allah dileseydi sizi elbette bir tek ümmet yapardı. Ama size vermiş olduklarıyla sizi imtihana çeksin diye öyle yapmamıştır. O halde hayırlarda yarışın! Hepinizin dönüşü Allah’adır!”(Maide, 48) 

Ebu Hanife’ye göre bütün Peygamberlerin dini aynı, ancak şeriatları yani yol ve yöntemleri farklıdır: 

“Bilmez misin ki, Tanrı elçileri, ayrı ayrı dinler üzerinde değillerdir. Onların hiç biri, hitap ettiği topluma, kendinden önceki peygamberin dinini terk etmeyi emretmemiştir. Çünkü onların tümünün dini bir tek dindi. Oysaki onların her biri, kendisinin tebliğ ettiği şeriata çağırmış, kendisinden önceki peygamberin şeriatına uymayı yasaklamıştır. Çünkü onların temsil ettikleri şeriatlar pek çoktur ve farklıdır.” 

Kur’an’da İslam’ın diğer dinlerden üstün kılınacağı belirtilmiştir. Kur’an’daki ayetlerden yola çıkıldığında, Müslümanlığın diğer dinlerden üstün olmasıyla anlatılan, şimdiki “geleneksel Müslüman” din mensuplarının üstün olması veya insanların Hıristiyan veya Yahudi olmaktan vazgeçerek, kendi peygamberlerini terk ederek Müslüman olmaları değil gibi gözükmektedir. 

Buna göre, hangi peygamberin bağlılarından olursa olsunlar, yani Hz.İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa, Hz. Muhammet peygamberlerin ümmetleri içinde Kur’an’ın içeriğini esas alan ve ona uygun yaşayanların sayısı süreç içinde artacak, Kur’an’ı esas alan Müslüman, Hıristiyan, Yahudi ve Hz. İbrahim gibi sadece hanif Müslüman olanların toplam sayısı, atalarının, geleneklerinin izinden giden Müslüman, Hıristiyan veya Yahudilerden fazla olacaktır. 

“Resulünü hidayet ve hak dini getirmek üzere O gönderdi ki, ortak koşanlar hoşlanmasa bile, onu tüm dinlerden üstün kılsın.” (Saff, 108/61, 9) 

“O, resulünü hidayet ve hak dinle gönderdi ki, o dini tüm dinlere üstün kılsın. Tanık olarak Allah yeter.”(Fetih, 28) 

Siz insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz.”(Al-i İmran, 110) 

“Onlar ki Allah’ı ve O’nun resullerini inkâr ederler, Allah’la O’nun resullerinin arasını açmak isterler de ‘bir kısmına inanırız, bir kısmını inkâr ederiz’ derler; böylece imanla inkâr arasında bir yol tutmak isterler.  

İşte bunlar gerçek kâfirlerdir.  

Ve biz, kâfirler için yere batırıcı bir azap hazırladık.  

Allah’ a ve O’nun resullerine iman edip onlardan birini ötekilerden ayırmayana gelince, Allah böylelerinin ödüllerini yakında kendilerine verecektir. Allah, Gafur’dur, Rahim’dir.”(Nisa, 150-152) 

“Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz hayırda erginlik/dürüstlük değildir.  

Hayırda erginlik/dürüstlük o kişinin hakkıdır ki, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır;  

akrabaya, yetimlere, çaresizlere, yolda kalmışa, yoksullara, özgürlüğüne kavuşmak gayretinde olanlara malı seve seve verir, namazı/duayı yerine getirir, zekâtı öder.  

Böyleleri söz verdiklerinde ahitlerine vefalıdırlar; bolluk ve bereket zamanı kadar, zorluk, sıkıntı ve şiddet zamanında da sabırlıdırlar.  

İşte bunlardır özüyle sözü bir olanlar. İşte bunlardır takva sahipleri.”(Bakara, 177) 

 
Toplam blog
: 174
: 4451
Kayıt tarihi
: 19.06.09
 
 

1958  doğumluyum. Arkeologum. Evliyim. Çocuğum yok. Çalışmıyorum. Yıllarca çalıştıktan sonra, zam..