- Kategori
- Siyaset
İmralı’daki cani açtı… Ne gördünüz?...

<ı>“Açacak”lar ve <ı>“Gösterecek”ler, ama kime <ı>“gösterecekler” orasına karar veremediler işte…
Dahası, Başbakan <ı>“Neye malolursa olsun açacağım” diyor. Merak ediyorum <ı>“Neye malolursa”nın sınırı nereye kadar?
Diğer yandan PKK’nın TBMM içindeki uzantısı olan DTP ise <ı>“Öcalan muhatap alınmalı, onsuz olmaz” diyor.
İmralı’da yatan bebek katili ise, bulunduğu yerden <ı>hırlamaya başlıyor…
İzliyorsunuzdur, meqalomanyak tavırlar içinde sözde isteklerini sıralamaya başladı. Ancak isteklerinin(!) içinde bir şey var ki, megalomanyaklığını tescil ettirir gibi…
<ı>“Kürtlerin her alanda örgütlenmesinin önü açılacak, Kürtler demokratik bir ulus olarak varlık kazanacak. Kendi sporunu, eğitimini, dini örgütlenmelerini, meclisini, belediyelerini yapabilirse kendisi yapacak, kuracak. Hatta kendi öz savunması bile olacak. Kendi ihtilaflarını çözecek bir savunma gücü olacak. Kürtler, kendini demokratik bir şekilde örgütleyecek, savunacak.”
Oysa biz bu filmi daha önce de izlemiştik…
ABD, Kuveyt’e saldıran Irak’a müdahale edince, Saddam’ın Kuzey’de 36. Paralelin üzerine çıkmasını yasaklamıştı. Talabani ve Barzani, o tarihlerde <ı>“Aşiret reisi” sıfatındaydılar.
Barzani, Türkiye sınırında Habur Gümrük Kapısının karşını, yani Irak’ın <ı>İbrahim Halil Gümrük Kapısını kontrol altında tutarken, Talabani de 36 ncı paralel üzerine denk gelen İran-Irak sınır kapısını kontrol ediyordu. Ne var ki Habur kapısını yoğunluğu ve buradan gelen gelir ile Talabani’nin kontrol altında tuttuğu kapını geliri eşdeğer değildi. Bu nedenle de aralarında çıkar çatışması vardı.
Yine o tarihlerde Barzani’nin adamları(!), sınır kapısındaki gümrük kontrollerini yaparken ne doğru düzgün binaları vardı, ne de görevlilerin kıyafetleri…
Kapının, kendi taraflarında güvenliğini sağlayan sözüm ona askerleri, yerel kıyafetler içinde, kendilerine göre tuttukları kayıtlarla idare ediyorlardı. Çünkü pasaportlara <ı>“Damga” vuramıyorlardı, devlet değillerdi…
Aradan yıllar geçti…
Barzani, Türkiye’nin Habur sınır kapısından Irak’a gelip geçenden, <ı>“Deli Dumrul” hesabı aldığı paralarla <ı>“Gömgöğ kara bit” oldu, palazlandı…
ABD, Irak’ta Saddam’a <ı>“Bitirici darbeyi” indirdiğinde ise, Barzani zaten yolun yarısını kat etmişti bile…
Bütün bu süreçte ABD ve Türkiye, sözde <ı>“İnsani duygularla” 36 ncı paralel üzerinde yaşayan Irak halkının yanında idi. Zaman gösterdi ki Türkiye’nin <ı>“İnsani” duygularından ne kadar yararlandığını gördük. O günlerde Türkiye’nin verdiği pasaportla gezebilen <ı>“Aşiret reisleri” bugün Türkiye’ye karşı tutum değiştirdiler.
Ve sonunda… Irak içinde, <ı>“…öz savunmasını…” dahi sağlayacak güç ve düzenle, devlet içinde devlet oldular…
Emperyalist güçlerin amaçlarına ulaşabilmek için kullandıkları <ı>“Zavallı” halkın/halkların düştüğü duruma düşmemek için elbette gereken dikkati ve çalışmayı <ı>“Türk Milleti” olarak göstereceğiz, bundan kimsenin kuşkusu olmasın…
Varmak istedikleri noktaya giderken, elbette bize taşıtmak istedikleri yükü de yüklenmeyeceğiz…
Ve…
Başbakanın sözü ile <ı>“Neye malolursa olsun” bu çözülme sürecine katkı vermeyeceğiz, verdirmeyeceğiz…
Bir konuya da dikkatinizi çekmek isterim…
İçişleri Bakanı ile <ı>“Yoklama” yapmaya çalışan iktidarın, ilk yoklama yaptığı kesim, ülkenin varlığı, birliği ve bütünlüğü konusundaki <ı>“Aykırı” fikirlerin odak noktaları…
Onların ortaya koyduğu <ı>“Hezeyanları” “Doğru” gibi gösterme çabasında olan bir iktidar…
Yıllarca <ı>“PKK’ye ‘terör örgütü’ demeyenlerle görüşmem” dedikten sonra paşa paşa gidip görüşüp, PKK’nın TBMM içindeki temsilcisini muhatap alırsan, onun elebaşçısı da İmralı’da hırlamaya başlar…
Sen, istediğin kadar <ı>“Muhatabımız millet” de, geçmiş olsun…
Artık AKP iktidarı, bu yükün altından kalkamaz…
Ama <ı>“Millet olarak” biz bunun altında kalmayız, kalmayacağız da…
Şimdi soruyorum iktidara… <ı>İmralı’daki cani açtı… Ne gördünüz?... Gördüğünüzü beğendiniz mi?
Ama biz İmralı ve ekibine öyle bir <ı>“Açıp göstereceğiz” ki, görünce dudakları uçuklayacak…
<ı>18 AĞUSTOS 2009