- Kategori
- Futbol
İnanmadan başarma ütopyası

topla mücadele yerine, topsuz mücadele!
Geçen senenin 'deplasman fatihi' Beşiktaş, Mustafa Denizli yönetiminde son deplasman galibiyetini 7. haftada Gençlerbirliği karşısında almış, bunun da Denizli'nin takımla çıktığı ilk maç olması işin garip tarafı. Bu sene henüz 3 maç üstüste kazanamamış bir Beşiktaş, hem de en önemli rakibi olan Galatasaray'a yetişme fırsatı yakalamışken, Konyaspor gibi hiçbir özelliği olmayan vasat bir alt sıra takımına karşı puan kaybetmekle kalmıyor, doğru dürüst pozisyon bulamıyor. Bunun sebebi tek bir kelime ile açıklanabilir: 'İnançsızlık'
Beşiktaş takımında kimin hangi görevi gerçekleştirdiği belli değil. Topu kaybedenler, koşup geri almaya yeltenmiyor, organize atak yapamıyor, pozisyon yaratamıyor. Sanki bir makinenin dişlileri gibi, takıma kim katılırsa katılsın bu ruhsuzluk makinesine uyum sağlıyor. Mustafa Denizli şampiyonluğa inancını mikrofonlara söylediği kadar futbolcularına da empoze ediyor mu bilinmez, sahada şampiyonluğa inanan bir futbolcu bile bulamıyoruz.
Serdar Özkan'a 'özel' şeyler söylemek istiyorum. Kendi adıma Serdar Özkan'a genç ve yetenekli olmasının hürmetine fazla bile sabrettiğimizi düşünüyorum. Uzun yıllardır Beşiktaş'ı takip ediyorum, onun kadar topu her aldığında çalım yapmak isteyen, topu ezen ve hızlı atakları kesen, kaptırdıktan sonra kılını bile kıpırdatmayan bir futbolcu daha görmedim. Çalımlarında kendine Hasan Şaş abisini örnek almış, ama daha da kötü bir örnek olmuş, zira Hasan Şaş en azından rakibini sonuna kadar kovalar , asla pes etmez, bırakmaz. Serdar'ın bugünkü maçta ayağına aldığı her top, felaket habercisi gibiydi. Yetenek yetenek diyoruz da bu da bir yere kadar, mümkünse gidip çalımlarını mahalle maçlarında atsın, Beşiktaş'a çalım atacak değil, savaşacak futbolcu lazım.
Beşiktaş bugün o kadar az pozisyon buldu ki, 20-25 dakika Bobo'nun adını duymadığımız anlar oldu. Bobo sanki arada yedek kulübesine gidip üstüne battaniyesini çekip uykuya mı daldı, anlamadık. Futbol '2 gol attım niye oynamıyorum' denecek kadar çocuk oyuncağı bir spor değil. Bobo'ya şu maçın üstüne 'Gol atmadı ama sonuna kadar savaştı, mücadele etti, helal olsun' diyebilir miyiz, kesinlikle diyemeyiz. Bunda her ne kadar pozisyon üretmeyen orta sahanın rolü büyük olsa da, Bobo'nun suya sabuna dokunmayan futbol tarzının da etkisi de büyük.
Konyaspor, 4 büyüklerden topladığı 'büyük takım eskisi' futbolcularla sıkıcı bir toplama takım olmuş. Ayman, Celaleddin, Jefferson, Veysel, Serhat Akın, Cihan, Erhan Albayrak, İsmail Güldüren gibi futbolcular, 4 büyüklerden ayrılma travmalarına bir de 'bundan sonra benden ne köy olur ne kasaba' motivasyonsuzluğunu ekleyince, Konyaspor yaşlı ve hiç korkutmayan, hiç keyif vermeyen bir takım görüntüsü veriyor. Anadolu takımlarının yöneticileri, transfer yapmayı, 4 büyük takım eskisi futbolcu almakla özdeşleştiriyor. Bu takımların hiç mi özkaynak düzeni yok, hiç mi futbolcu izleme komiteleri yok, 2. ligden, 3. ligden hiç mi futbolcu izlemezler, anlaşılır gibi değil. Gözlerinin önünde Sivasspor örneği varken, hala Veysel'den, Serhat'tan medet ummak, akıntıya karşı kürek çekip aynı noktada kalmak anlamına gelir.
O kadar enteresan bir lig izliyoruz ki, 2 hafta önce Denizlispor formasıyla Beşiktaş'a karşı kendi kalesine gol atan Roman Kratochvil, şimdi Konyaspor formasıyla Beşiktaş'a karşı oynuyor. Buna futbolun cilvesi denemez, buna gerçekten vefasızlık denir. 10 senedir izlediğim Kratochvil, terinin son damlasına kadar takımı için mücadele eden, para almadım isyanı yapmayan, takımı sabote etmeyen bir futbolcudur, oynamadığı takım için bir kayıptır. Yeni bir takım oluşturacağız deyip 10 senelik oyuncusuna devre arasında yol veren, sonraki 3 günde hocayı kovan Denizlispor takımının, kaybetmeye mahkum olduğuna inanıyorum. Konyaspor, Kratochvil'i almakla önemli bir iş yapmış, maçın başından sonuna kadar mücadele ederek Beşiktaş forvetlerine geçit vermedi.
Beşiktaş, nereden başlarsa başlasın, nasıl hazırlanırsa hazırlansın, bir mücadele örneği göstermek ve taraftarına keyif vermek istiyorsa, önce inanmakla başlamalı. İnanmadan başarmak, bir hayalden öteye gidemez, hele de önünde şampiyonluğa oynayan 4 takım varken.