- Kategori
- Öykü
İncirler benim...

Erik ağaçlarını, erik yemesini ben severken, erik ağacı senin olmuş...
Buna da inanmak istemedim... Gerçek dediler....
Bana söylediler... Karşında otururken kara göze bakıp dururken gönlün kaymış,
uçuk heycan dolmuş , dilin türküler söylemeye, kalbin birden koşmaya, aklın karışmaya başlamış...
Vuslat kalmış ömrün arasında,
ne çareki zormuş bundan ötesi, aşkın çaresizliğine tekrar tekrar bulaşmış gözlerin...
Bunu fark eden genç, karagözlü, biraz gönlünü eylendirmek için, olgun gözlerin heycanını hissetmek az tebessümlerle kacamak kelimelerle yormaya başlamış bu durumdan zevk alıyor ve etrafa az az hissettirmeyi göze almış.....Dediler...
Olgun gözler hiç birşeyin farkında olmadan halen kendi içerisinde savaşla uğraşırken genç kara göz daha çok yormaya başlamış...
Ağaçların şemsiye olduğu bahçede,
Erik toplarken, incir ağaçlarından gelen tatlı koku altında olgun gözde aşk başlamış...
Gerçeğini bırakarak, hayellerinin düşüncesine teslim etmiş, geri kalan ömrün bir daha yanlızlığa bırakmış..
Bir bakış kalmış içinde, her baktığı gözü, genç kara göze benzetmeye başlamış...
Mabedi, derin sevdalara dalıp gitmiş sanmış...Özgürlük diye her yerden bağırırken özgürlüğün anlamını yitirmek olduğunu anlamasa bile oturduğu yerden baktığını görmek onu tatmin ediyormuş.. Dediler....
Anlaşılması gereken anlaşılmıştı......
Bu kısa zamanın anlaşılması gereken anlaşılmıştı... Uzaklaşıyordu, acı çektirmeyi sağlayıp eriklerin yanına götürmüyordu..... Kendi duyguları için her kelimede tartışma arıyor azaldığını göstermek için çabalıyordu... Bizimde yapmamız gerek sana söylemek ..... Dediler...
Aşktan söz etmeyiniz dilinize o kelimeye yakışmıyor... o kelime dilinizde anlık dolanıyor... Hatırlamaya değecek hiç bırakdınız ....Siz oynadığınız oyunlardan iftiralardan söz ediniz... Tuzaklarınızın arasında bıraktığınız... İnsanlardan söz ediniz... Öyle Dediler...
Ben
Ne kadar sıcaktı hava dışım terliyor içim üşüyordu...
Kulaklarım bunları duyduğunda sana söyleyemedim..
Bekliyordum...
Sende bana söylemiyordun..
Eriklerin arasında bir çift kara göz vardı .
Senin aşkın ayıpmıydı?
Neden aşka ayıp gözü ile bakıyordun?...
O karagözler aşk değilmiydi bu tedirginlik mevki demiydi...
Neden aşkını saklıyordun?
Yoksa aşk bağırarak söylenmeye değmeyeçek bir duygumuydu?..
Yoksa aşk özgürlükten özgürce ortaya çıkan gerçek değilmiydi?...
Ve sonra
Ve
Sonra AŞK tan anlarmı oldunuz... Dediler...
Bende
Yüreğinde çöl taşıyana seraplar düşer..... Dedim...
Aşkın gözden göze olmayanı makbul dür... Dedim ...
Göz görmüş neye yarar, yürekteki öz gör görmedikçe ...Dedim... Ben dedim...
SİZ AŞK'TAN N'ANLARSINIZ BAYIM?
""Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Alt katında uyumayı bir ranzanın
Üst katında çocukluğum...
Kâğıttan gemiler yaptım kalbimden
Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.
Aşk diyorsunuz,
limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!
Allah'la samimi oldum geçen üç yıl boyunca
Havı dökülmüş yerlerine yüzümün
Büyük bir aşk yamadım
Hayır
Yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım
Gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı
Tesbih tanelerim bitse gözyaşlarım...
Saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı.
Aşk diyorsunuz ya
Ben istemenin Allahını bilirim bayım!
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Balkona yorgun çamaşırlar asmayı
Ki uçlarından çile damlardı.
Güneşte nane kurutmayı
Ben acılarımın başını
evcimen telaşlarla okşadım bayım.
Bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum.
İnsan kaybolmayı ister mi?
Ben işte istedim bayım.
Uzaklara gittim
Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin
Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım!
Süt içtim acım hafiflesin diye
Çikolata yedim bir köşeye çekilip
Zehrimi alsın diye
Sizin hiç bilmediğiniz, bilmeyeceğiniz
İlahiler öğrendim.
Siz zehir nedir bilmezsiniz
Zehir aşkı bilir oysa bayım!
Ben işte miraç gecelerinde
Bir peygamberin kanatlarında teselli aradım,
Birlikte yere inebileceğim bir dost aradım,
Uyuyan ve acılı yüzünde kardeşimin
Bir şiir aradım.
Geçen üç yıl boyunca
Yüzü dövmeli kadınların yüzünde yüzümü aradım.
Ülkem olmayan ülkemi
Kayboluşumu aradım.
Bulmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.
Bir ters bir yüz kazaklar ördüm
Haroşa bir hayat bırakmak için.
Bırakmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.
Kimi gün öylesine yalnızdım
Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Acının ortasında acısız olmayı,
Kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım.
Kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım.
Aşk diyorsunuz ya,
İşte orda durun bayım
Islak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım
Kendimin ucunda
Öyle ıslak,
Öyle kötü kokan,
Yırtık ve perişan.
Siz aşkı ne bilirsiniz bayım
Aşkı aşk bilir yalnız!""" Dediler..
O da en zor bulunan.....değerli olan ...Dediler...
Birgül Ekim.