Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Haziran '13

 
Kategori
Dil Eğitimi
 

İngilizce'den neden sınıfta kaldık?

İngilizce'den neden sınıfta kaldık?
 

İngilizce bir gereksinimdir.


Artık dünyada İngilizce bilme “avantaj değil, bir gereksinimdir.”

Okullarda veya dershanelerde öğrenilen “yabancı dili doğru konuşmak” için ana dili İngilizce olan kişilerle mutlaka uygulamalı, pratik yapılması zorunludur.

“Bir yabancı dili öğrenmenin en iyi yolu, ana dilin konuşulmadığı bir yerde, yalnızca o dili bilen kişilerle bir arada olmak ve iletişim kurmaktır.”

Çocukluğumda, 1950-60’lı yıllarda Aydın’da İngilizce konuşabilen kişiler parmakla gösterilirdi.  Ortaokul ve lise çağlarımda, okulda dil bilgisi ve ezbere dayalı öğrendiğimiz İngilizcemi pratik yaparak geliştirmek için, sabahtan akşama kadar Turizm ve Danışma Bürosuna gelen turistlere– ücretsiz olarak- rehberlik yaptım. Onlarla birlikte oldum. Başlangıçta çok zorlanmıştım. Ama zamanla onlarla daha rahat konuşur hale geldim. En önemlisi kendime güvenim gelmişti.

90’lı yıllarda Anadolu Liselerinde haftada 24 saat İngilizce dersinin verildiği Hazırlık Sınıfları vardı. Bu öğrenciler yıl sonunda günlük İngilizce’yi konuşabilecek hale gelirdi. Bu tür Anadolu Lisesinden mezun olan oğlum resepsiyonda “İngilizce pratik yapsın, ” diye yazın gönderdiğimiz Kuşadası otellerinde az çalışmadı.

Demek istediğim şu; İngilizce konuşmak için öğrencilerin daha fazla pratik yapmaları sağlanmalıdır. Yabancılarla karşı karşıya kalmalı, yabancı dilini kullanmalı.

Yazımın başlığına dönelim. İngilizce’den  neden sınıfta kaldık?

Öncelikle basındaki branşımla ilgili bir haberi paylaşmak istiyorum.

“Dünyanın 41 şehrinde 7 dilde yabancı dil eğitimi veren EF Education First, dünyanın ilk İngilizce Yeterlilik Endeksinin 2.sini yayımladı.

Yeterlilik düzeyleri 5 kategoriye ayrılan testlerde Türkiye'nin İngilizce yeterlilik düzeyi 4'üncü sırada, ''düşüğün biraz üstünde'' konumlandı. Yeterlilik düzeyinde ilk 10 ülke İsveç, Danimarka, Hollanda, Finlandiya, Norveç, Belçika, Avusturya, Macaristan, Almanya ve Polonya olarak sıralandı.”

 Haber kısaca bu.  Özeti, “İngilizce’den sınıfta kaldık.” Neden?

Öğrendiğimiz İngilizce’yi uluslararası kriterlere göre doğru, dürüst konuşamadığımız için.

21 yıl İngilizce öğretmenliği ve 15 yıl Bakanlık müfettişi olarak İngilizce derslerinin denetimini yapmış bir eğitimci olarak diyorum ki;

Günümüzde yabancı dile gereken önemi veren birçok özel okul hariç, resmi okullarımızda – teknolojiyle de olsa- İngilizce dersi ağırlıklı olarak dil bilgisi (gramer) üzerine dayalı öğretilmektedir. Öğrencilerin öğrendiklerini pratik yapma olanakları yok denecek kadar azdır. Sınıfta ki karşılıklı konuşmalar yeterli değildir.

İngilizce derslerinde öğrenciler sadece öğretmenlerinin sorularını yanıtlamaktadır. Oysa onların ilgi alanlarına girerek, konuşmalarını sağlamak gerekir. Sözlerini  kesmeden, cesaretlendirerek. Elbette hata yapa yapa öğrenecekler.

İngilizce konuşmaktan çekinen öğrencilerde özgüven eksikliği var. Bu nedenle –hata yaparsam- korkusuyla gerçek hayatta da İngilizce konuşmak istememektedirler.

1974 yılında “Eurofolk” etkinliklerinde, Aydın halk oyunları ekibindeki Ortaokul öğrencilerimle Kuşadası Pamucak kampında birlikteydik. Avrupa’dan gelen yabancı halk oyunları ekiplerindeki öğrencilerle arkadaşlık kurmak istediklerinde, İngilizce öğretmenleri olarak başlangıçta onlara yardımcı oldum. İkinci ve sonraki günlerde tek başlarına günlük İngilizceyi konuşmaya başladılar. Neden? Özgüvenleri oluştu.

Onları bu denli heyecanlandıran şeyin, sınıfta öğrendikleri İngilizceyi ilk kez, kampta tek başlarına, not korkusu olmadan, zevkine vararak yabancı akranlarıyla ortak ilgi alanlarında, konuşmaya çalışmış olmalarıydı.

Amaçları sözlü iletişim kurmak; spoken ( konuşma) olduğu için, grammar (dil bilgisi) ikinci planda kalmıştı.

Gramer hatalarının anında düzeltilmesi, onların akıcı konuşmalarını engeller. Cesaretlerini kırar. Ancak, lise yabancı dil alan sınıflarında dil bilgisi kurallarına yer verilmesi gerekir.

15 günlük kamp süresince, öğrencilerimin İngilizce derslerimizde  öğrendikleri yabancı dili  kullanmalarındaki inanılmaz gelişme benim de dikkatimi çekti. Kanımca, bir yabancı dili öğrenmenin en iyi yolu, o dilin konuşulduğu ortamda – yeterli sürede - pratik yapmaktır. Bu arada ana dilin de konuşulmaması gerekir.

 Turistlerle İngilizce konuşmaya çalışan öğrencilerimin - sınıf ortamında konuşurken hata yaptıklarında, hatalarının düzeltilmesi ve mahcup duruma düşmeleri ve not korkusu olmadığından – daha çabuk öğrendiklerine tanık oldum. 

Hali vakti yerinde olan varlıklı aileler, çocuklarının İngilizce konuşmalarını sağlamak için, yurtdışına, ana dili İngilizce olan bir ülkeye göndermekte ve oranın kültürüyle tanıştırmakta, böylece  özgüven kazandırmaktadırlar.

Öğrenilen yabancı dilin kültürünün de bilinmesi gerekir. Bunun için, öğrencilerin İngilizce öğreniminde, dublajsız İngilizce orijinal filmler, televizyon dizileri, radyo programlarından yararlanmaları sağlanabilir. 

Okullarımızda ilkokul 4. sınıftan itibaren, yoğunlukla dil bilgisi, cümle yapısı ve kelime bilgisi ile metot ve tekniklere önem verilmektedir. Öğrencilerin İngilizce eğitimleri iyi olsa bile, İngilizce iletişim kurmakta zorlanmaktadırlar. Neden ?

Dil bilimcilerin ortak görüşü; çocukların yabancı dili öğrenmeleri 7-8 yaşlarına kadar pratik olarak, ana dillerini öğrendikleri biçimde olmalıdır. Dil bilgisi kuralları olmadan. Öyleyse, yabancı dil başlangıçta doğal olarak öğrenilmeli. Kurallı değil.

1 yaşındaki bebeklerin doğru ya da yanlış “tek kelimelik” konuşmalarına, jest ve mimiklerini de katarak dertlerini anlatabilmelerini örnek almalısınız yabancı dilde konuşmaya başlamak için.

Kreşte ve ilkokulda oyun ve şarkılarla verilen yabancı dil dersleri daha kolay öğrenilmektedir. Çocuk onu ders olarak görmemektedir.

Bunu verecek olan yabancı dil öğretmenlerinin de İngilizce düzeylerinin çok iyi olması önemlidir. Teorik ve teknikleri öğretmek yerine daha çok iletişim kurmayı, kısacası seviyelerine göre İngilizce konuşmayı öğretmesini bilmelidirler.

Birçok özel okullarda teknolojiye dayalı, modern eğitim modelleri uygulanmaktadır. Dil öğretimi teorik değil, pratik olmalıdır.

Gramer (dil bilgisi) bilmemek, yabancı dili konuşmamak için bir sebep değildir.Öyle olsaydı, okul öncesi çağa gelene kadar hiç kimse – dil bilgisi bilmediği için - ana dilini de konuşamazdı.

 4 yaşındaki bir çocuğa, ana dilini konuşurken hata yaptığında, hatasını düzeltmek için ona “Dil bilgisi kuralına göre şöyle demen gerekir.” şeklinde bir uyarı –sözü kesilerek - yapılır mı? Tabii ki hayır!   Ama okullarımızda yabancı dil derslerinde öğretmen tarafından yapılmaktadır.

Gazino ve barlarda çalışan – kursa bile gidememiş garsonların - İngilizce konuşmalarına tanık olmuşsunuzdur.  İşlerini görecek kadar – kendi düzeylerinde – beden dilini de kullanarak  konuşurlar yabancı dili.

Neden ?  Anlaşmak bir zorunluluktur onlar için. Para kazanmak için –hatalarını  önemsemeden - konuşarak  anlaşmaya  gayret ederler.  Hedefleri para kazanmak için yabancı dil konuşmaktır.

Öğrendiğinizi düşünüyorsanız, yabancı dili neden konuşamıyorsunuz? Yabancı dili konuşurken kendinize güveniniz yoksa, “anlaşılmazsam” diye çekinirseniz  ve de  az pratik yapıyorsanız, elbette konuşamazsınız.

Yapmanız gereken şey,karşılaştığınız yabancılarla “kaşını-gözünü yara yara” da olsa  yabancı dili konuşmaya başlamak olmalıdır.

Milli Eğitim Bakanlığı dahil 9 bakanlığın İngilizce web. sitelerinin  bulunmayışı konuya ilgililerce  verilen önemini göstermektedir.

İngilizce web.sitesi olmayan Bakanlık da  İngilizce’den sınıfta kaldı.

                       

Sevgi ve saygılarımla.  21.06.2013

            Ali İhsan ÖZÇAKIR

            MEB. Bakanlık Başmüfettişi (E)

            e-mail: aliihsanozcakir@hotmail.com

 
Toplam blog
: 172
: 4867
Kayıt tarihi
: 07.04.09
 
 

50 yıllık eğitimciyim. İngilizce öğretmenliği ve Bakanlık müfettişliği yaptım. Bunca yıllık eğiti..