Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mart '20

 
Kategori
Deneme
 

İnsan Bilmediğinden Korkar

Eşine ancak bilim kurgu filmlerinde rastlayabileceğimiz bir günden daha merhaba. Hepimiz, sarı ya da beyaz tıbbi tulum içindeki o kişiyi ilgili bir bilim kurgu filminde görüyorduk, görünce de heyecanlanıyorduk. Şimdi o kişileri hastanelerde, havalimanlarında görünce heyecanlanmamak, paniğe kapılmamak maalesef pek mümkün olmuyor. Bu zorlu ve aklın sınırlarını zorlayan günlerde, yaptığımız ve yapacağımız eylemlerin ekonomik sonuçlarını kendimce analiz ederek, aklımın yettiğince bilgi vermeye çalışacağım.

Öncelikle dümdüz bir vatandaş olarak (daha çok öğrenci olarak), bu olayın yani korona virüsü vakasının, karşılaştığım ilk sonuçlarından biri, marketlerde makarnanın kalmayışıydı. Bir mağaza çalışanına durumun nasıl olduğunu sorduğumda, sadece makarnaların değil, tüketimi pratik olan çoğu ürünün tükendiğini, hatta bu ürünlerin içinde çikolata gibi abur cuburların da bulunduğunu söylediğinde inanın çok şaşırmıştım. İnternette gördüğüm o haberlerin gerçek oluşuna şahit olmuştum. İlk önce kendime, sonra da çalışana sorduğum soru tabii ki ‘’neden’’ sorusu oldu. Kendimde bulduğum cevap ‘biz Türkler, kaosu ve karmaşayı seviyoruz’ gibi basit ve temeli olmayan esprili bir cevaptı. Mağaza çalışanın cevabı da benimkiyle aynı olunca, ‘’demek ki makarnaları stoklayıp bitirenler de aynı şeyi düşünüyor’’ dedim ve makarnaların neden bittiğini biraz olsun anladım. Eğer kimse ‘herkes benimle aynı şeyi düşünür, makarnaları alırlar’ demeseydi (en azından ben öyle dememiştim) o an o makarnalardan ben de alabilirdim. Şimdi burada bahsettiğim olay tabii ki makarna alamamak değil, makarna bile alamayacak koşullara nasıl geldiğimizdir. Bana kalırsa bunun en büyük sorumlusu biz tüketicileriz. Arz-talep eğrisinin ‘talep kanunu’nu (diğer tüm koşullar sabit tutulduğunda, talebin artmasıyla fiyatın da artması durumu) öğrendiğimde, kendime söylediğim ilk şey ‘ee talebi arttırmayalım o zaman, hatta düşürelim de, fiyat da düşsün’ şeklindeydi. Şimdi, karşımıza paketi 10TL olarak çıkan makarnanın ilk sorumlusu, enflasyondan en çok yakınan ama adeta  ‘dur çorbada benim de tuzum olsun’ diyen biz değiliz de kim? Şimdiye kadar fiyatlarla ilgili yapılan eleştirilerin, şikayetlerin tümü arz temelliydi. Artık dönüp, ‘biz tüketici olarak bu işin merkezindeyiz’ demeli, eleştiriyi tüketme eğilimlerimize çevirmeliyiz. Korona virüsü vakasıyla ilgili olarak öncelikle Sağlık Bakanlığı’nın her koşulda dile getirdiği ‘panik olmayın’ uyarısına kesinlikle uymalıyız. Tıpkı arttırdığımız talebin, yükselmesinden şikayetçi olduğumuz fiyatları yükseltmesi gibi, arttırdığımız panik, bizi stokçuluğa (ihtiyaç fazlası tüketim) götürecek ve gerçekten ihtiyacı olanların gerekli gıdaları tüketememesine yol açacak. Olayın psikolojik hasarlarından bahsetmiyorum bile. İkinci olarak ise, önlemimizi almalıyız. Bu önlem tüketim açısından bakıldığında ‘ben kurtulayım da n’olursa olsun’ şeklinde değil, herkesin bu virüse yakalanabileceği bilinciyle, ‘başkalarının da tıpkı benim gibi ihtiyacı var’ şeklinde olmalıdır (kolonya alamıyoruz, hiçbir yerde kalmamış ??). Bu sayede, eninde sonunda geçmek zorunda olan bu vakanın ekonomik sonuçları bizim için daha hafif olacaktır.

Olayın arz tarafına baktığımız da ise dünya tarihinde görülmemiş olaylar bütünüyle karşılaştık. Borsaların kendilerini gün içinde kapatmalarından tutun da, FED’in (ABD merkez bankası)’nın faizi sıfır’a çekmesine kadar. Üretimde yaşanan inanılmaz düşüşlerin, toparlanması zor durumlara yol açacağı işten bile değil. Şu anda, dünya üzerinde oluşan paniğin sonuçlarından biri olan, nakite olan tüketici bazlı yüksek talebin göstergelerinden biri de, altın fiyatlarındaki düşüş ve aksi yönde hareket eden dolardaki artış. Üretimin düşmesiyle birlikte hisse fiyatlarında yaşanan düşüşler, hisselerin zarar ettirmesine yol açtı. İnsanlar da bu zararları karşılamak için altınlarını satmaya yöneldi ve hemen yukarıda bahsettiğim bu durum patlak verdi. Bu durumu önlemek adına FED, virüs nedeniyle kapanacak olan iş yerlerinin, finansman açıklarını giderebilmek ve dolayısıyla kaçınılmaz olan istihdam eksikliklerini gidermek için faizleri sıfıra çekti ki işletmeler ayakta durmaya devam edebilsin. Yani piyasaya dolar arzı geliyor. İlk başta bu durum, doların tekrar düşüş yönlü hareket etmesi beklentisine yol açabilir, ancak ben bu bolluğun durumu toparlamaya ancak yeteceği fikrindeyim. Yani bizim açımızdan (dolar/TL kuru) çok önemli bir değişikliğin olacağını düşünmüyorum. Özetle piyasalar da panik halinde.

Oluşan bu iki yönlü panik bizi bazı şeylerin eskisi gibi olmayacağı durumlara da itebilir. Bu durumlardan biri de, kimi kesim tarafından olumlu, kimi kesim tarafından olumsuz karşılanan online (çevrimiçi) eğitim mevzusu. Olumlu karşılayan kesim, bu mevzunun öneminin anlaşılacağına vurgu yapıyor. Zaten hali hazırda var olan bu piyasanın genişleme olasılığı da oldukça mümkün görünüyor. Bu durum eğitim sistemlerinde köklü değişikliklere de neden olabilir. İşin sağlık tarafına değinirsek bulunacak olan herhangi bir aşının, sağlık sektöründe genişlemeye yol açması da kaçınılmaz gibi duruyor. Tıpkı eğitimde olduğu gibi, korona virüsü vakasıyla hastanelerin işleyiş şekillerinde de köklü değişiklikler yaşanabilir. Sadece bir tahminde bulunmak açısından söylüyorum ki, artık hastanelere girerken ateşimiz termal kameralar tarafından hemen tespit edilip, öncelik durumu ayarlanabilir. Bu gibi binlerce hatta milyonlarca değişiklik bizleri bekliyor olacağı fikrindeyim.

Her çıkışın bir düşüşü olduğu gibi, şu an yaşadığımız düşüşte de bir çıkış olacaktır ki, ben de bu durumda bile bir ‘genişlemeden’ bahsedebildim. En son ki yazımda kendisine atıfta bulunduğum değerli hocam Mahfi Eğilmez’in dediği şu sözleri birebir sizinle paylaşarak yazımı sonlandırmak istiyorum.

‘Gripten ölen çok daha fazla olduğu halde grip değil korona virüs panik yaratıyor. Çünkü insan, bildiği şeyden daha az korkar. Bir çeşit kanıksama etkisi diyebiliriz. Piyasalarda da sorun yaratan şey bilinmeyendir. O nedenle korona virüs hem yaşamda hem de piyasada panik yarattı.’

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 19
: 74
Kayıt tarihi
: 02.01.19
 
 

Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce İktisat 3.sınıf öğrencisiyim. Düşünce yazıları ve edebi yazılar ..