Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Eylül '07

 
Kategori
Psikoloji
 

İnsan hikayeleri 2

İnsan hikayeleri 2
 

Şubatın yirmi üçü, günlerden cumartesi... Yıl... Yıl o kadar eski ki, o kadar geçmişte kalmış ki... Asırlar önce belki de...

Konuşmayalı, bir dosta tebessüm etmeyeli asırlar olmuş gibiydi. Duvarların soluk mavisine yapışmıştı sanki, dost sohbetler, tebessümler ve hatta kahkahalar...

Yağmur, bardaktan boşanırcasına yağıyordu. Yağmur asırlardır yağıyordu sanki. Nerden biliyordu şubatın yirmi üçü olduğunu. Günün hangi vakti, hangi saati? Takvim 1968'de kalmış... Kaç yıl geçmişti 1968'i?... Hala 1968 miydi yoksa?

Sokaklar bomboştu. Taş sokağa amansız yağan yağmuru, penceresine çığlık çığlığa vuran yağmuru, onu yapayalnız bırakan yağmuru... Sevmiyordu artık... Ağlayamadığını biliyordu, kurumuştu göz pınarları, yine de ağlamak istiyordu.

"Şubatın yirmi üçü" diye fısıldadı. Sanki biri duyacak gibi, kendi sesinden korkar gibi... "şubatın yirmi üçü"...

Bir bayram sabahı takıldı aklına... Yine asırlar öncesi uzaklık, sızlattı içini... Genç bir kadın olmuş muydu? O 'çok güzel' denilen kadın kendisi miydi? Bir düş müydü yoksa, yaşandı mı sandı düşlediği şeyleri? Aklını mı kaçırıyordu? Elleri asırlardır kırışık, yüzünde asırlardır derin çizgiler var gibiydi...

Bayram sabahı... Ama hangi bayram? Hangi sabah?...

Sedef kakmalı el aynasında gözlerine bakıp 'ooo küçük hanım; hakkı varmış küçük beyin. Ne de güzel gözleriniz varmış, ne de güzel içinde ışıklar yanıp sönermiş' diye alaylı konuşup, şımarıklık ettiğinde annesinin azarladığı bayram sabahına dönüvermişti birden bire...

_"Ne kadar ayıp, bir genç kıza, gerçek bir hanımefendiye yakışıyor mu böyle alaycı konuşmalar?" diye söylenen annesinin etrafında, şarkılar söyleyerek dönüyor;
_"Aaa anneciğim, niçin kızıyorsunuz ki? Her kıza ettiği sözleri tekrarlıyor küçük beyimiz, ayılıp bayılacak değilim elbette bu süslü sözler karşısında" diye alaylı ve küçük kız şımarıklığı edasıyla konuşmasını sürdürüyordu.
_"Nişanlın hakkında böyle konuşmamalısın. Seni beğenmiş, seni seçmiş. Kime ne söylemiş bakılır mı artık?" diyerek kızına nasihat etmeye çalışsa da, kızının hiç bir söylenene kulak asmadığını görüp endişelendiği gözlerinden okunuyordu.
_"Beni mi seçmiş?" diye haykırdı birden bire. _"Seçmek mi?" diye dişlerini sıkarak konuştu; _"değil işte, nişanlım falan değil" diye tekrarladı.

Ve odasına koşup, hıçkırıklar içinde ağlamaya başladığı, o bayram sabahını tüm ayrıntılarıyla hatırlayıverdi...

Oturduğu yerden öyle yavaş öyle sessiz kaltı ki, sanki en ufak çıtırtı olsa biri uyanacaktı. Sanki adımlarından korkuyordu... Ahşap oymalı konsola doğru yürüdü. Çekemeceyi açtı ve özenle sakladığı ve yıllardır bakamadığı sedef kakmalı aynasını, kadife kesesinden çıkarıp aldı... Okşar gibi tuttu, tüm şefkatiyle uzun uzun aynasının sedef kakmasına baktı...

Aynayı çevirip baksa, onu asırlar öncesine götürecekti sanki. Kalp atışları hızlandı... Bugün başka birşey hatırlayacak güçte değil gibiydi. Derin uykulara dalmak istiyordu... Pencerenin önündeki kanepeye uzanıp kaldı. Yağmurun sesi ninniye dünüşüvermişti...

Devam edecek.....

 
Toplam blog
: 90
: 875
Kayıt tarihi
: 19.05.07
 
 

 Ama hayatın farkındayım. Hem güzel, hem acı. İyi midir farkında olmak? Yoksa iyi midir farkında ol..