Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ekim '07

 
Kategori
Psikoloji
 

İnsan hikayeleri 4

İnsan hikayeleri 4
 

Ben iflah olmam artık diyordu genç kadın... Ben öldüm artık...
Saat gece yarısını çoktan geçmişti... Sokak lambasının aydınlattığı, loş odanın içinde ağır adımlarla dolaşıyor, yoruluyor, oturuyor, kalkıyor yine yürüyordu...

İcini acıtıyordu düşünmek... İçini yakıyordu... Boğazında düğümleniyordu hıçkırık... Ağlayamıyordu...
Anıları silip atmak istiyordu... Anılar üstüne üstüne geliyordu... Kaçıp gitmek istiyordu... Taş gibi ağırlaşıyordu yüreği... Çakılıp kalıyordu... Ağıt oluyordu acı, diline düşüyor, alev alıyordu bedeni...

"Uyan gecemin aydınlığı, uyan yaralarımı saran, derdimin dermanı, dostum, arkadaşım, anam, babam, kardeşim, sevgilim... Uyan... Uyan... Düşlerin mi çok güzel, uyanmaya mı korkarsın...Yok gözlerin... Karlar ülkesinden mi sevgilin, ellerini hep ona mı verirsin... Soğuk ellerin... Seni benden alanı mı seversin, seni benden alan mı daha çok sever seni... Uyan... Uyanda gidelim düşler sokağına, sen mızıka çal ben şarkılar söyleyeyim..."

25 Yaşındaydı... İkisi de... Çocuklukları, gençlikleri, acıları, sevdaları, mutlulukları paylaşmışlardı... Kim bilir kaç asır önceden beri aynı yürektiler...

Mızıka çalardı adı çilliydi... Çilli derdi ona...
Şarkı söylerdi... Adı kıvırcıktı...kıvırcık derdi ona...

Denize taş atalardı, bahçelerden erik çalarlardı, yalınayak yürürlerdi sokaklarda... Ağaçlarda kuş yuvaları ararlardı...İlk çocukluklarıydı, aynı sokağın çocuklarıydı... Annelerinden bile önce sevmişlerdi belki birbirlerini... Bahçelerde solucan arayıp kavonozda beslerdi Çilli... İpek böceği büyütürdü Kıvırcık... Geceleri pencereden kaçıp çatıda yıldızları seyrederlerdi... Bazan kaybolurlardı, tüm mahalleli arardı... Sonraları arayan soran olmazdı kaybolduklarında bilirdi herkes, düşler sokağına kaçtıklarını... Eğlenirlerdi, kahkahaları bölerdi bultları, sıkıntıları... Onlar gülünce herkes gülerdi... Sokak gülerdi, ağaç gülerdi, gece gülerdi... Kapı zillerini çalıp kaçarlardı, kimse kızmazdı...
İlk gençlik, ilk aşka düştüğü zamandı ikisininde... Aşkı anlatırlardı, sevdaları çoğaltırlardı... İlk acılarını aynı anda tadmasalarda aynı acıyı hissetmişti yürekleri... İki can dost, etle tırnak, iki kocaman yürekti onlar...
Hayata isyan savurudu Çilli, ağlardı Kıvırcık... Alışamayıp düzene kaçarladı... Hayalleri öyle büyüktü ki, öyle hayaller büyütürlerdi ki...

Sonra bir akşam üstü çekip gitti Çilli... Koca dünyada yapayalnız kalıverdi kıvırcık...
Ağıtlar yaktı ardından... Tüketti isyanı büyüte büyüte...

Ben öldüm dedi, ben de öldüm... Resimler yaktı... Yok saydı Çilli'yi... Yok saydı yaşanan herşeyi... Hatırlasa bir an bile hatırlasa ölecekti tekrar...
Ve her ekim ağıtlar yaktı, içini yaktı, kalbini yaktı... Anıları yaktı...Ve on birinci yılında yitirdiği en güzel varlığı, son kez andı...

"Uyan sevgilim, uyan kalbimin yarısı... Hayat acı, tek koydun ya beni, tutamadım hayatı, tutunamadım hayata... Uyan kardeşim, dostum, iki gözüm... Uyan da yıldızları seyredelim. Sen mızıka çal ben caw bella'yı söyleyeyim... Böyle ayrılık görmemiştir dünya dünya olalı... Böyle ayrılık olmaz, uyan...."

Sokak lambasının aydınlattığı loş odasında avaz avaz ağlıyor, ağladıkça yüreği yıkanıyordu...

Buda bir insan hikayasi yaşanmış ve yaşanmakta olan...

 
Toplam blog
: 90
: 875
Kayıt tarihi
: 19.05.07
 
 

 Ama hayatın farkındayım. Hem güzel, hem acı. İyi midir farkında olmak? Yoksa iyi midir farkında ol..