- Kategori
- Deneme
İnsan ve insan - din mesafesi
İnsan ve İnsan-Din Mesafesi
İlk insan Hz. Adem(a.s)' den günümüz toplumuna değin süre gelmiş ve devam edecek ilahi emir:
"Kötülüğü men , iyiliği tavsiye ve yaymadır." Bu düstur, üslup hayata istikamet(doğruluk) kazandırır.
Daha bilinen tasviri ilahi emir, emr-i bil maruf nehy-i anil münkerdir.
Kur-an'ı Hakim de Allah(c.c) buyuruyor:
" Mümin erkekler ve mümin kadınlar, birbirlerinin velileridirler. İyiyi emreder, kötülükten alıkoyorlar . Namaz kılar zekat verir, Allah'a ve peygamberine
itaat ederler. İşte Allah bunlara rahmet edecektir. Allah şüphesiz güçlüdür, hakimdir."
(Tevbe Suresi 9.ayet )
Yine Başka bir ayet-i kerimede Ümmet-i Muhammet işaret edilerek övülüyor. Övülme sebepleri ne ? Neden diğer peygamber ümmetleri değil de biz?
İşte cevabı Ayet-i Kerimede mealen:
"Siz, İnsanlar için ortaya çıkarılan, doğruluğu emreden, fenalıktan alıkoyan, Allah'a inanan hayırlı bir ümmetsiniz."
(Al-i İmran Suresi 3.Ayet)
Bu ayetten anlamak gereken husus, iyiliği yaydığımız ve kötülüğü men ettiğimiz sürece ayetin haber vereceği kimseler olacağımızdır. Bu hususu teyit eden bir
hadiste aynen şöyle denilmektedir:
"Sizden kim bir münker görürse, onu eliyle değiştirsin.Gücü yetmesse diliyle değiştirsin. Buna da gücü yetmezse kalbiyle buğz(hoş karşılamamak) etsin. İmanın en zayıfıda budur."
(Hadis: Müslim, Tirmizi ve Ebu Davud'dan rivayettir.)
Münker: İslam'ın çirkin gördüğü her şeydir.
Bir mümine düşen şey de, öncelikle yapabildiği ölçüde o münkeri eliyle değiştirmesi, eliyle değiştirmeye gücü yetmiyorsa,-ister sözlü ister yazılı-diliyle, bunada
imkanı yoksa münkere kalbiyle buğzetmesidir ki, imanın en zayıfıda bu davranıştır. Bunun gerisinde imandan bahsetmek mümkün değildir. Çünkü görülen bu münkere rıza
göstermek imandan tam nasip alamama emaresi sayılmıştır.
Bazıları günümüzde dini sadeece belli bir zümreye, tekele bırakıp; büyük bir kesimin dini ihtiyaçlarını ufak bir cemiyete karşılatmak amacındadır. İslam bu görüşle
kutup kutubadır ki, her ferdin her alanda dini vecibeler ekseninde hareket etmesini ister. Bir kısım ibadet halinde diğer kısım isyan halinde iken isyan edenler
ibadet edenler sayesinde aynı musamahaya tabii olamazlar. Bu zaten akıl ve mantığa sığmaz ancak zevk ve sefa , nefsinin kölesi olmuşların sığınağı olmuştur. Ama tüm
bu siyonist, dini sömürgeci tavırlara karşı ilahı teminat vardır. Bu teminat islama inanan ve yaşayan Hakk Davacıları sayesinde Kıyamete değin zirvede bayrak misali
dalgalanacaktır.
İslam Dini, Allah(c.c) tarafından teminat altındadır. O asli duruluğunu kıyamete kadar devam ettirecektir. Evet bu mevzuda ilahi vaat vardır ve Allah kendi dinini
koruyacaktır. Ama bu koruma ve muhafaza etme, inananların himmeti, Müslüman fertlerin bu dine sahip çıkmaları sayesinde olacaktır. Yani, Müslümanların bu dine sahip çıkmalarını,
Allah kendi koruma ve muhafazasına bir şart-ı adi kılmıştır. Meşiat-i ilahi o istikamette olduğu müddetçe ve bu şart-ı adi yerine geldiği sürece bu din korunacak
demektir ki, ilahi vaat daha çok böyle anlamak gerekir.
Cenab-ı Allah(C.C) Bu hususla alakalı olarak :
" Ona ne önünden ne de ardından batıl gelemez. O hüküm ve hikmet sahibi, övülmeye layık olan Allah tarafından indirilmiştir. "
(Fussilet 41.ayet)
“Bu Kur’an’dan ayrılmayın! Çünkü o, Allah'ın sofrasıdır. Kim Allah'ın sofrasından yararlanmak isterse, gayret etsin.
Zira ilim, öğrenmekle olur.” (Hadis-i Şerif / İbn-i Mesud)
Evet inanan insanlar dine bekçilik yapmalıdır. Eğer sahip çıkmazlarsa dinlerinin feyiz ve bereketinden mahrum kalırlar.
Din müminlerin sahip çıkmasıyla Allah tarafından muhafaza edilecektir. Ve yine din, müntesiplerin onu neşretmesi ölçüsünde afak-i alemde şehbal açıp
yükselecektir. Burada önemli bazı hususlar vardır;
Birincisi: Dinin yavaş yavaş ihmal edilişi.
İkincisi: Bazı dinlerde görüldüğü üzere dinde ruhbanlık sınıfı gibi sınıflar teşkil ederek dini hizmetlerin resmileştirilip belli bir zümrenin inhisarına
bırakılması ve dini hizmetlerinde o teşkilatın tek eline bırakılması, teslim edilmesidir. Bu durumda en az birinci durum kadar tehlikelidir . İyiliği emredip
kötülükten men etmek sadece bir zümrenin, tekelin değil tüm fertlerin görevidir. Din belli bir zümrenin, sınıfın malı haline getirilemez. Her ferdin Cenab-ı Hak ile
bir merbutiyeti vardır. Fertlerin Cenab-ı Hak olan bu hususi irtibatını ortadan kaldırmak nasıl mümkün olmazsa, onların ferdi olarak dine sahip çıkmalarına da mani olunamaz.
Ruhbanlık teşkilatı gibi teşkilatlar icat ederek dini hizmetleri tekelleştirmek, affı mümkün olmayan bir yanlışlık ve gaflettir. Her fert dine sahip çıkmalıdır ki beklenen
ferec ve kurtuluş içimize yol bulup girebilsin. Aksi davranışlar, dinin kendi gücünü ortaya koymasına manidir.
Bizim makus talimizi, ancak dine sahip çıkan ve rahmetle irtibatını iyi ayarlayan kutlular değiştirecektir.
İslam dini sahip çıktığımız ölçüde bizim dinimiz olacaktır.
Dip Not: Ruhbanlık Hakkında bilgi için bakınız. http: //tr.wikipedia.org/wiki/Ruhban_s%C4%B1n%C4%B1f%C4%B1