Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ocak '11

 
Kategori
İlişkiler
 

İnsanın çaresizliği, yalnızlık!

İnsanın çaresizliği, yalnızlık!
 

Haykırıyorum içimden 

Boşluk sesimi yutuyor 

Esen yellerle yarın yok oluyor 

Ruhum dünle selamlaşıyor 

İçten selamladığım yabancı 

Tanışıyor muyuz diye soruyor? 

Belki, bilmiyorum… 

Rüzgârla arkadaşlık ederken 

Onar onar çıkmışım basamakları 

Çabucak geçirmişim yarım asrı 

Kırkıncı basamağı atlamışım 

Özlediğim otuzlu yaşlarım 

Hayalimde bir resim donuk ve gülüyor 

Boşlukta sessiz ve suskun bakıyor… 

Bir yeni yıl mesajı; 

Bu yıl harcamaktan sıkılacağım kadar param, hiç yorulmayacağım bir işim, dillere destan bir aşkım olsun! Yeni yıl hepimize kutlu olsun! ¦ 

Bu hayale ortak olmayı kim istemez? Aynı hayalden pay almak isteyince kimseye bir şey kalmayabilir belki. Kendi hazinemizin kilidini açabilirsek ne mutlu! 

* Tedbirli ve temkinli olmak, parayı sıkılmadan harcamayı sağlar. 

* İçimizdeki azim ve enerji, yaptığımız işi kolaylaştırır. 

* Yüreğimizdeki sınırsız duygular, aşkımızı dillere destan yapar. 

Başka bir mesaj; 

Her şey için gücümüz var ama ne yazık ki çoğu zaman bu gücü kullanabilecek moral ve inancı bulamıyoruz. 

* Hayatın devamlılığını sağlayan moral ve inanç hep içimizde var olmaya devam ederken sadece ortaya çıkarmak için minik bir gayret göstermek çok mu zor? 

Evet, çok zor çünkü o gayreti gösterecek derman kalmıyor bazen ve o zaman harcadıklarımızın yalan da olsa bir gülücükleri gerekiyor bunun için. 

* Harcandığına göre muhtemelen bir kazanç var! Bazen bazı şeyler yanımıza kâr kalır, kim bilir? “Aza kanaat etmeyen çoğu bulamaz”. Bence kârı hak etmek demek ‘her şeye rağmen’ gülümsemektir, hayataYeter ki paylaşılacak olsun. Hayat, herkese dolu dolu yeter o zaman. 

Hayat bir ayna olduğuna göre daima ona gülümseyerek bakarsak iyi olur. Ayna; yansıma, yanılsama, aynı, ayn, göz, kaynak, pınar, bir kimsenin veya şeyin kendisi olabilir. İnsanın özü sevgi olduğuna göre içimizdeki sevgi kadardır, aynalarımızda gördüklerimiz. 

Yaşadıklarımız, Yunan Mitolojisi’ndeki Narkissos hikâyesinin çağımıza uygulanmış son versiyonu olsa gerek! 

“Kendine âşık olanlara aldırmayıp, onları karşılıksız bırakan ve çok güzel bir peri kızı olan Ekho, bir gün avlanan bir avcı görür. Narkissos adındaki bu avcı çok yakışıklıdır. Ekho bu genç avcıya ilk görüşte âşık olur. Ancak Narkissos bu sevgiye karşılık vermeyerek, peri kızının yanından uzaklaşır. Ekho bu durum karşısında günden güne eriyerek, kara sevda ile içine kapanarak ölür. Bütün vücudundan arta kalan kemikleri kayalara, sesi ise bu kayalarda 'eko' dediğimiz yankıya dönüşür. Olimpos dağında yaşayan tanrılar bu duruma çok kızar ve Narkissos'u cezalandırmaya karar verirler. Günlerden bir gün av izindeki Narkissos susamış ve bitkin bir şekilde bir nehir kenarına gelir. Buradan su içmek için eğildiğinde, sudan yansıyan kendi yüzü ve vücudunun güzelliğini görür. O da daha önce fark edemediği bu güzellik karşısında adeta büyülenir. Yerinden kalkamaz, kendine âşık olmuştur. O ana dek kimseyi sevmediği kadar, sevmiştir kendi görüntüsünü . O şekilde orada ne su içebilir, ne de yemek yiyebilir, aynı Ekho gibi Narkissos da günden güne erimeye başlar ve orada sadece kendini seyrederek ömrünü tüketir. Öldükten sonra da vücudu Nergis çiçeklerine dönüşür.” 

İyi ki mitoloji var, Narkissos adı narkoz, nergis ve narsiszm’in kökeni olmuş. 

Narcissus; göbeği güneş gibi sarı, beyaz yapraklı, enfes kokulu nergis. 

Narsizm; kendine hayranlık. 

Narkoz; ameliyat sırasında ağrı duymayı engelleyerek geçici bilinç kaybına neden olan gaz. 

Yeni aşklar yarattık, karşılıksız ve bilerek ya da bilmeyerek… Soluk resimler çare oldu aşklara. Kendimizi ifade ettiğimiz şekilde yansımamızı bulduğumuz kurgulanmış ve bir o kadar da gerçek aşklar. 

Heyecan verici! 

Türküler kadar bağrı yanık! “Nergis der ki ben alâyım, sarp kayalarda gizliyim”… 

Narkoz almış kadar etkileyici! 

Yabancılaşırken birbirimize ve yalnızlaşırken kendimizle, başı öne eğip kendi içimize baktık belki de. İç dünyamın sınırı yok, hayal ettiğim kadar geniş, hayal ettiğim kadar ıssız. Böyle baktığımda penceremden gördüklerimi anlatmaya kalem yetmiyor. 

En iyisi, daha da fazlasını anlatan dörtlüklerden Sezen’i dinlemek... 

Bir çocuk gördüm uzaklarda 

Gözleri kederli hatta korkulu 

Her şeye rağmen biraz gülümsedi çocuk 

Sıcak sade ama biraz kuşkulu 

Bir çocuk sevdim uzaklarda 

Sanıyordum ki onun özlemi de buydu 

O ise bir bakışta beni örtülerimden 

Yalnızca ve yalnızca duygularıyla soydu 

Ben böyle yürek görmedim böyle sevgi 

Şimdi çocuk büyümekte günbegün 

Bütün hüzünleri okşadı birer birer 

Gizli bir ümide sarılarak biraz küskün 

Bir çocuk gördüm uzaklarda 

Biraz çocuk biraz adam biraz hiçti 

Ellerinde yaşlı zaman demetleri 

Daha önce denenmemiş yeni bir yol seçti 

Bir çocuk sevdim uzaklarda 

Bir elinde yarın öbür elinde dün 

Erken ihtiyarlamaktan sanki biraz üzgün 

Dünyanın haline bakıp güldü geçti 

Sevgiyle,  

 
Toplam blog
: 23
: 587
Kayıt tarihi
: 24.10.07
 
 

Müdahale edilmediği sürece barış ve denge içinde sürüp giden doğa hayranı ve doğal yaşam sevdalıs..