Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ağustos '06

 
Kategori
İnternet
 

İnsanlar ölünce web sitelerine ne olur, anne?

İnsanlar ölünce web sitelerine ne olur, anne?
 

İnsanoğlu, dünya üzerinde binlerce yıl yaşamaktadır. Dünya üzerinde, insanların sebep olduğu olaylara göre, yaşanan yüzyıllar "isim" ve "anlam" kazanır. Öyle ya, yazının keşfi ile (M.Ö.3200) İlkçağ başlamıştır. Sonrasında ise sırasıyla, Ortaçağ, Yeniçağ ve Yakınçağ. Keza Yakın Çağın bitişi yoktur günümüze kadar devam eder. Peki öyle mi olmalıdır?

Günümüzün içinde bulunduğu çağ, farklı bir isimle adlandırılmayı hakediyor bence. Örneğin ismi Uzay Çağı olabilir. Ancak insanlık Ay dışında başka bir gezegene inemedi. Sanırım Uzay Çağı'nı yaşamamıza halen var, belki de uzay, günlük hayatımızda daha çok yer işgal ettiğinde bu ismi kullanmamız daha doğru olur.

O zaman içinde bulunduğumuz çağın ismi, teknolojideki inanılmaz gelişime atfen "İnternet Çağı" olabilir. Çünkü internetin yayılması ile beraber hiçbir şey eskisi gibi değil. İnternet sayesinde, "bilgi"ye ulaşmak artık sadece bir "tık" ötede. Bilgiye saniyeler içinde ulaşmak ise bazı şeylerin kökten değişimine neden oluyor. Örneğin devlet yönetimini ele alacak olursak, kitleleri yönetmek daha da zorlaşıyor. Çünkü halkı yönetmek için söyleneceklerin, "doğru" olmasından ziyade "doğru" ve "hızlı" olması gerekiyor. Örneğin, Çernobil faciasından sonra Moskova'nın bastırdığı "Radyasyonun Yararları" diye bir kitap basılması imkansız kılınıyor veya liderlerin malvarlıkları kolayca ifşa edilebiliyor, bu da beraberinde tekbir şeyi beraberinde getiriyor: Şeffaflık.

Bilgiye ulaşmak bu kadar hızlı olunca BBC'nin haberlerindeki sloganı "Haberleri ilk önce koymak" (putting the news first) olarak değişiyor, CNN ki ise "İlk bilen siz olun" (Be the first to know) oluyor. Bunun yanısıra, internet sayesinde insanlar birbirleriyle konuşuyor (yazılı veya işitsel), mektup gönderip alabiliyor, müzik ve film indirip dinliyor, arkadaş ediniyor, çöpçatan siteleri kuruluyor, yemek veya eşya sipariş edebiliyor, kaydettiği videoları amatör video yayınlatan sitelere gönderip o sitenin milyonlarca kişi tarafından izlenmesine neden oluyor, kendi düşüncelerini yazıp bunların yüzlerce kişi tarafından okunmasına neden oluyor (tabi burada Milliyet Blog ailesinin bu imkanı bizlere sağladığıdan oynadığı rol ve önemi büyük), kişi kendi web sayfasını oluşturup bu kocaman "deniz"de kendine bir yer ediniyor, binlerce dalgadan biri oluyor...

Listeyi uzatmak mümkün, şunu kabul etmeliyiz ki internet bir sanal "dünya" ve gün geçtikçe daha da gelişiyor ve büyüyor. Bunun avantajı olmasına rağmen dezavantajları da mevcut. Bunlardan en büyüğü ise, sanırım kişiyi "gerçek" dünyadan koparması oluyor, kendisine bağımlı kılılyor. Burada önemli olan ise kişi, reel dünya ise sanalı arasında bir "sınır" koyabilmeli.

Bunu yapmak ise bazıları için kolay olamayabiliyor, örneğin çocuklar için. Öyle ki, artık oyunlar bilgisayar üzerinden oynanıyor üstelik kişiye gerçeklik hissi vererek. Kuşkusuz bu simulasyonların başarısı olarak da tanımlanabilir. Yetişkinler de eğer dikkatli olmazlarsa kendilerini kaptırabilir bu "dalga"lara. Bu dalgaların oluşturduğu deniz, sıradan insanların seslerinin duyurmasına vesile oluyor.

Kuşkusuz her iki halde de, gerçeklikten kopmak, kişi için ciddi sorunlar oluşturabilir. Bu sorunlar kendini sağlık şeklinde de gösterebilir, psikolojik olarak da, adı konmamış bir şekilde de. İnetrnet, hem kişi için faydalı iken, bir o kadar da zararlı bir hale dönüşebilir. Peki ama, internet günlük hayatımızda "olmazsa olmaz"ların arasına girmeye bu kadar hızlı ilerlerken, sınırı nerede ve nasıl koymalıyız?

Sanırım bu kişiden kişiye değişmekle beraber her kişi buna kendi karar vermelidir. İnternet kişileri değil kişiler interneti yönetmelidir. Tabi bu da "sanal dünya", "gerçek dünya"ya dönüşmeden önce yapılmalıdır. Aksi halde, anneler çocukları kendilerine şu soruyu sorarsa nasıl bir cevap vermeleri gerekir?

İnsanlar ölünce (kendi hazırladıkları) web sitelerine ne olur, anne?

 
Toplam blog
: 112
: 3643
Kayıt tarihi
: 22.07.06
 
 

İstanbul'da doğdum. Metalurji ve Malzeme Mühendisliği mezunuyum. Felsefe, sanat tarihi, müzik özel i..