Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Eylül '11

 
Kategori
Deneme
 

İnsanlar samimiyetsizlikten yakınır durur da kendilerinin ne kadar samimi olduklarını düşünmezler.

İnsanlar samimiyetsizlikten yakınır durur da kendilerinin ne kadar samimi olduklarını düşünmezler. Samimiyet, bazen söylenen bir sözdür . Samimiyet bazen yazılan bir yazıdır,  bazen bir gülümseme, bazen bir bakış, bazen bir dokunuş...bazen de bunların hepsi...

Samimiyet insanların ellerinde tutmakta çok zorlandıkları , bir kum gibi avuçlarının içinde akan giden, hayatın içinde herhangi bir “an” da hissedildiğinde insanın gözlerini ışıldatan...Herkesin ihtiyacı var samimiyeti hissetmeye...Yakınır insanlar, neden bu kadar yalan dolan var diye, ama düşünmezler kendilerinin söyledikleri yalanları, günde kaç defa, hayatta ise kaç milyon defa?

Samimi olmak başka bir şey...ne olursa olsun, hangi şart altında olursa olsun samimi olmak ise bambaşka bir şey...samimiyet saygıdır, inceliktir, kendini ifadedir. Kaçmak  yada yalanların arkasına saklanmak değildir. İstediğini istediğini de istemediğini de söylebilmektir. Peki ya susmak? Susmak samimi midir? Susmanın çok önemli ve bazen hayati derecede gerekli olduğu zamanların dışında, susmak kayıtsızlık değil midir? Kendini düşüncelerini paylaşmamak , fikrini söylememektir samimiyetsiz olan.  Herşeyi konuşabilen insanlar herşeyi başırır. Gönül ister ki, insanların iletişimde bulundukları  her bir anda ufakta olsa bir  samimiyet olsun. Ama yok, gerçek şu ki, olmayacakta...

Kırıldığında da samimi olmalı insan, incindiğinde de...beklentisiz olmak koca bir yalan aslında, herkesin bir beklentisi var birşeylerden, işten, güçten, hayattan, aşktan, şanstan, umuttan yana... olacakta. Bu konuda "benim bir beklentim yok" diyip, öyle sanılmasını sağlamaya çalışmayalım. Kendimize  de yalan söylemeyelim bence...

Konfiçyüs şöyle demiş : “Konuşmaya değmez insanlarla konuşursan kelimeleri yitirirsin. Sen öyle biri ol ki ne insanları, ne de kelimelerini yitir. Cömertliği sevmek vardır ki, aptalca bir saflığa götürür. Bilmeyi sevmek vardır ki, zihnin gereksizce dağılmasına götürür. Öğrenmeyi sevmeksizin içten olmayı sevmek vardır ki, onur kırıcı bir aldırmazlığa götürür. Dobra olmayı sevmek vardır ki, kabalığa götürür. Öğrenmeyi sevmeksizin açık görüşlü olmayı sevmek vardır ki, umarsız bir asiliğe götürür. Prensip sahibi olmayı sevmek vardır ki, mantıksız bir zorlamaya götürür. “

Hepsinde ayrı bir çizgi var madalyonun diğer tarafına geçmek için...Örneğin söylenen patavatsız sözlerini dobralığına bağlayan, açık görüşlüğüm diyerek hiçbir değeri ve normu umursamayan, çok bildiğini sanıp aslında bilmediği şeylerin farkında olamayan gibi...

Kısacası “farkında” olmak lazım....

Farkında olun...

 

Sevgiyle kalın.

 
Toplam blog
: 36
: 1049
Kayıt tarihi
: 03.09.10
 
 

Merhaba, Kadıköy doğumluyum. Beş yaşında başladığım ilkokul serüvenim ana kucağından ayrılan ..