- Kategori
- Gündelik Yaşam
İnsanlık istifa etti, vicdan tatilde!

Bütün hayvanlar ne yazık ki şanslı değil!
Küçük bir haberdi.
İçim sızlayarak okuduktan sonra, üzerinde yazabilmek için Internet’te tekrar aradığımda, kaybolmuştu.
Olağandı.
Gündelikti.
Alışılagelmişti.
İnsanların birbiriyle ve yaşam şartlarıyla boğuştuğu bir ortamda, küçük bir canlının dramı ve yaşamı, pek fazla kişinin ilgisini çekmemekteydi.
Her gün, her şehirde, her kasabada rastlanılan, küçük bir sokak köpeğinin, gündelik, olağan, her zamanki kaderiydi anlatılan.
O herhalde, her günkü gibi, atılan tekmeler, kovalanmalar, çocuklarin sadistçe heveslerine hedef olmalar arasında, yaşamını sürdürebilmek için, bir lokma yiyecek aramaya çikmisti, insan denen, kendisine göre çok daha güçlü iki ayaklılar arasında. Kimbilir, belki bugün, onlar arasından birinin yüreğinden bir merhamet gölgesi geçer, ona kurumuş bir ekmek parçası uzatırdı.
Bunun yerine, o iki ayaklılardan birinin kullandığı bir otomobil, küçücük bedenine çarpmis, belki de arka ayaklarının üzerinden geçerek ikisini de kırmıştı. Ama hiç şansı yoktu , çünkü hemen ölmedi.
Çektigi büyük acıyla kıvranarak, bedeninin arka tarafını sürükleyerek ve ağlayarak dolaştı, yemek aramaya geldiği sokakta. Çevredeki iki ayaklılardan bazıları, onu bu halde görünce dayanamayıp, yiyecek vermişler gazetenin haberine göre. Sonra da içler acısı haline acıyıp, belediyeye telefon etmişler, gelip köpeği götürmeleri için. Nereye? Herhalde işin orasıyla ilgilenmemişler ya da ilgilenmek istememişler. Gelsin belediye, görevini yapsın!
Belediye yetkilileri üç gün hiç bir ilgi göstermemişler. Arka ayakları kırık köpecik, üç gün boyunca, ağlayıp inleyerek sokakta kalmış. Üstüste yapılan Telefon çagrilarindan sonra, nihayet iki kişi gelmiş belediyeden. Bir çöp kamyonuyla! Yaralı köpeği, boynuna bir kablo geçirerek, sürükleyerek kamyona götürmüşler. Sonra da kürekle kamyona yükleyip, alıp gitmişler. Nereye? Meçhul! Ama köpeğin alınış ve götürülüş şekli, bir hayvan hastahanesine veya veterinere götürülmemiş olduğunu kuvvetle düşündürmekte. Belediye yetkililerinin köpeği götürüş şekline, sokak sakinleri de itiraz etmişler. Ama bir etkileri olmamış tabii. Gazetenin Internet sitesinde, anlatılan olayı resimleyen fotoğraflar da vardı. Boynuna kablo takılı köpek sürüklenirken, köpek kamyona kürekle yüklenirken, köpek götürülürken. (Milliyet Internet)
Yaralı bir hayvana ne yapılır? Herşeyden önce, yarasının tedavi edilmesine, acısının giderilmesine bakılır. Yemek verilmez, yemek yiyecek hali de yoktur artık zaten. Yoksa, nasıl olsa ölecek, boğazına bir lokma girsin diye mi düşünülmüştür? İster istemez soruyor insan kendine: O sokakta oturan, işyeri sahibi olan, oradan gelip geçen hiçbir kimsenin aklına gelmemiş mi hayvancağızı alıp bir veterinere götürmek?
Evet, herkesin kendi sorunları var, evet herkesin parası kısıtlı, evet herşeyden önce ben ve benim sevdiklerim. Ama yaralı, tedaviye muhtaç, zavallı bir mahluka yardım etmeye çalismak, hiç değilse çalismak, o kadar mı zor, o kadar mı imkansız?
Yoksa ağlayıp inleyen zavallı bir canlının sızlanmaları o kadar mı rahatsız etti o sokaktakileri de, belediyeyi çagirdilar? Üç gün boyunca gelmeyen, gelince de köpeciği sürükleyerek götürüp, Allah bilir ne yapmış olan belediyeyi? Gelsin de ne yaparsa yapsın, bizi bu görüntüden kurtarsın, ta içimizden bizi devamlı rahatsız eden vicdanımız da sesini kessin!
Yoksa belediye yetkililerinin, yaralı köpeği sedyeyle taşiyıp en yakın hayvan hastahanesine koşturmalarını mı beklediler, bunun olmayacağını farkedince de itirazlara başladılar? Belediyelerin genelde tutumu zaten malum.
Neredeydi o zamana kadar kendi sorumlulukları, ya da sorumsuzlukları?
Acı bir hayvan kaderinden söz edildiğinde, karşi sav olarak hep, önce insanların geldiği söylenir. Bu belki batmakta olan bir sandaldan, önce kimin kurtarılması gerektiğinde söz konusu olabilir ancak. Önce hayvan mı, yoksa insan mı? Ama gündelik hayatında insanın karşisına her zaman bu iki seçenek birlikte çikmaz ki. Ya yardıma muhtaç bir insan vardır karşinızda, ya da yardıma muhtaç bir hayvan.
Önemli olan; insan veya hayvan, yardıma muhtaç olan o varlığa, SİZİN yardım edip etmeyeceğinizdir.
Karar sizindir!