Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mayıs '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İnternete filtre, şantajcılara alkış!

İnternete filtre, şantajcılara alkış!
 

Kaynak:İnternet


Şöyle bir sağlıklı düşüneyim diye yatıyorum, kalkıyorum; yetmiyor ille de kendimle baş başa kalıyorum, hani etkilenmeyeyim babında, yok şekerim, ben kafayı yerim bu gidişle ama olan bitene empati yapmam, duruma pozitif yaklaşmam, normal akıl sağlığı içinde, mümkün değil! 

 

Hayır yani, ben mi anlamıyorum, hani yüzde kırk sekiz anlıyor da, benim neyim eksik? 

 

Eviriyorum, çeviriyorum, cıkss!... 

 

Şimdi ben bu mantığı anlayamıyorum: Şantaj bir suç değil midir? 

 

Yasalar ile pat diye değişmediyse, suçtur! 

 

Göz göre göre şantaj yapıyor bir site, her telefon dinleniyor iken şantaj yapan bir siteye müdahale edemiyor bir devlet! 

 

Sonra efendim, bizleri hiç mi hiç ilgilendirmeyen “Kaçamak” görüntüleri servis ediliyor! 

 

Yahu, sana ne, bana ne? 

 

Günümüz başbakanı bunu diline doluyor, miting alanlarında doyasıya kullanıyor, sonra da sütten çıkmış ak kaşık misali “Elimizden geleni yaptık!” diyor… 

 

Hayır, yani, üç-beş gün sonra bu örnek internetin filtrelenmesine de örnek gösterilecek! 

 

Kimse de kolay kolay ağzını açıp da: Yahu, şantaj yapan internet sitesine müdahale etmeyen devletin insanların kişisel internet tercihlerine ket vurmaya kalkması nasıl bir mantıktır, nasıl bir adalet ve dahi atalet? 

 

Sonra, mitinglerde başarı gibi “Filtreleme” olayı anlatılacak; “Mağdur olmanızı engelliyoruz ey vatandaş!” tarzında… 

 

Bir taş ile kaç kuş avlanıyor, avlamaya çıkmasın bir insan; her durumu kendine yontar! 

 

****** 

 

Bir de ille de avlanan kuşlar vardır; serçedirler, minik, palazsız… Kendi kanatları ile ancak üç-beş metre uçarlar… İnanıverirler işte “Seni bin beş yüz metre uzaklara uçuracağım” denmesine, yazık tabii ki, oylarını atıverirler… 

 

Bir şiire de inanabilirler, bir gözyaşına da… 

 

Duygusallık vardır serlerinde… 

 

Kendi hallerine bakmazlar da, hani yani neden üç paket makarnaya, bir ton kömüre, elektriksiz köye getirilen çamaşır makinelerine, falan, el etek öpmeye kalkarlar! 

 

Kanatlarımız neden kırık diye sorgulamak ya ar gelir, ya zor! 

 

Kartal olacaktım niye serçe kaldım diye soramayacak kadar halsiz… 

 

****** 

 

Mesela, hiç aklımız alır mıydı bir bürokratın “Ananın rahmine kadar takip edeceğim!” diyebileceği? 

 

Şantaj bir taraftan, “Karadan, havadan, denizden… Her an gelebilirim!” 

 

Küfür bir ayrı yandan! “Rahim” demek kültürümüzde ne anlama gelir bu tarz bir söylemde, hani doktor dese farklıdır da, Kürşat Bey güya ayak oyunları yaparken tarzını, seviyesini gayet net ifade etmiş! 

 

Ne demek istediğini hepimiz gayet iyi anladık! 

 

Ananın … (Biz yazsak suç olur, anasını satayım)!.. 

 

****** 

 

Çok çirkin mecralara çekiliyoruz, boş bulunarak olduğunu zannetme iyimserliğimi çoktan kaybettim! 

 

Bilerek, altını çize çize oluyor bunlar! 

 

Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetin bireyleri için uygun gördüğü bir ilkesi vardı: Gözü, gönlü açık, sanattan, güzelliklerden, inceliklerden anlar; donanımlı… 

 

Spora teşvik etmesi, bazılarının pek dalgaya aldığı “Mayolu” fotoğrafları, çocukları, gençleri önemsemesi… 

 

Kadınlara sundukları… 

 

****** 

 

Pek çirkin hareketler elbet bunlar; hadi en masum halimizle düşünmeye çalışalım, yani, diyelim ki hiç haberi yoktu bu durumdan hükümetin… Yani, diyelim… 

 

Bir: Miting alanlarında malzeme olarak kullanılır mıydı? 

 

İki: O site anında kapatılmaz mıydı? 

 

Üç: Apar topar şantajcılar içeri atılmaz mıydı? 

 

****** 

 

Vallaha, ihanetin hiçbir türlüsü kolay yutulacak lokma değildir! 

 

İkili ilişkilerdeki ihanet ilgili kişileri bağlar! 

 

Mesela, ihanete uğrayan kişi ister kabul eder, ister son noktayı koyar; bizler o ilişkinin içinde olmadığımızdan ahkam kesemeyiz! 

 

Ama, şu konuda ahkam kesebilirim: Bir erkeğe dört kadının hala hak görüldüğü ülkemde, hali hazırda “kuma” söz konusuysa ve dahi imam nikahı ile evlenip de, çoluk-çocuğa karışılıyorsa ve bu kişiler kendi durumlarına bakmayıp da “Vayyy, namussuz!” diye feryat figan ediyorlarsa, ne kadar empati yaparsam yapayım, aklımın almadığı şeyler işte bunlar! 

 

Bir samimiyetsizlik var! 

 

İnterneti sizin iyiliğiniz için filtreliyoruz diyorlar, el konulması gereken suça müdahale etmiyorlar! 

 

Üç-beş üniversite öğrencisi “Parasız eğitim istiyoruz” diyor, yaka paça içeri tıkılıyor! 

 

Tecavüzcüler, mağdurun ifadesi yerine tecavüzcünün “Yapmadım” demesini yeterli buluyor, tutuksuz yargılanmasına, ya da tahliyesine karar veriyor! 

 

Yok! Benim bu işlere aklım yatmıyor! 

 

Aklı yatan yüzde kırk sekiz oranında insan var; orasından da tutsam, burasından da… 

 

Ihh! 

 

Benim aklım bu işleri almıyor! 

 

****** 

 

Ikınsam da, sıkınsam da, yok! 

 

Yani, hangimizin dedesi, büyük dedesi, anneannesi Kurtuluş Savaşı’nda rol oynamadı? 

 

Hiçbir şey yapmasa dahi ekmeğini bölüşmedi? 

 

“Neden satıyoruz parsel parsel?” diye hiç mi soran olmaz? 

 

****** 

 

Bel altı videoları daha cazip geliyor demek ki! 

 

Yalnız, ne hikmetse, AKP’nin kasetleri yayınlanmıyor, bir şekilde!... 

 

Şey… Pardon! 

 

Onlar AK Parti tabii ki! 

 

“Allah Katında” nikahıma alırım, kim ne karışır? 

 

Hoş, hele bir haber yapılsın, fatura zaten haber yapana çıkartılır, malumunuz! 

 

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..