- Kategori
- Gündelik Yaşam
Şarkıdaki gibi be

Yani... O kadar önemli değil...
Kafanıza neyi taktıysanız işte... Onu diyorum... Önemli değil!
Hani gece başınızı yastığa koyduğunuz zaman; uyumanızı engelleyen takıntınızdan, düşüncenizden bahsediyorum...
Onu büyüten sizsiniz...
Aslında küçük...
Küçük olduğunu anlamanız için başkasına anlatmanız yeterli...
En yakın dostunuza mesela...
Mesela; ikinci hadi bilemediniz üçüncü kadehten sonra en büyük sorununuzu anlatmaya başlayın, samimi ama hissettiğiniz gibi, içinizi nasıl kemiriyorsa öyle...
Konuşmanız bittiği zaman susun, karşınızdaki iskemlede sizi dikkatle dinlediğini sandığınız kişi, kadın mı olur artık erkek mi bilmem işte o konuşana kadar...
&&&
Sahi böyle çakırkeyif durumlarda içinizi döker misiniz?
Ne varsa işte...
Moda tabiri ile paylaşır mısınız yani?
Yoksa susar mısınız daha çok... Deşmeye çalıştığıma bakmayın, bu sorulara cevap vermek zor yahu... Ruh haline göre değişiyor değil mi?
İnsan bazen anlatmak, bazen de dinlemek istiyor... Bazen susuyor, bazen susturabilene aşk olsun!
Sıkıntılarınızı paylaştığınız birileri olmuştur mutlaka...
Siz anlattınız, döküldünüz...
Ve sustunuz!
Ne dedi karşı iskemlede oturan?
“ S..tir et be abi!”
“ Takma kafana... Çak!”
“ İçimi kararttın be usta, ne güzel laflıyorduk...”
Demiştim ben size; içinizi kemiren sorununuz küçük diye!
&&&
Karşı iskemlede oturanlara sırrınızı verdiyseniz, satılmışsınızdır da!
“ Satılmak” kelimesi lök oldu sanki...(!)
Yoo, hiç de değil... Birine sırrınızı verdiyseniz ve o başkasına anlattıysa...
Sizi satmış demektir! Bana göre tabi...
Artık ederiniz ne kadarsa... Nedir kişinin ederi? Parayla ölçülmez yahu...
Karşı iskemlede oturan, hani şu dostunuz, kankanız veya canınız ciğeriniz, her neyse işte... Başka bir gece, karşısındaki iskemlede oturana şirin görünmek için, birazcık menfaat için, onunla yatmak için, bir dakikalığına önemli olmak için, sırlarınızı bilecek kadar size yakın olduğunu ispatlamak için... Bazen de sebepsiz satar sizi...
&&&
Satıldığınızda ne hissettiniz?
Gerçekten satıldığınız zaman ama sırtınızdan hançerlendiğiniz de, canınız inanılmaz acıdığın da, kanadığınızda...
Önce kuytu mekânlar tabi...
Sonra faturayı kendi kesme...( Ah bu dilimi...)
Anlama çabaları...
İnsanları sorgulama... Herkesi aynı kefeye koyma...
Felsefe yapma... Kulp bulma...
Güvensizlik...
Yalnızlık...
Şarkıdaki gibi be; yalnızlık ömür boyu
Hamiş: http://www.youtube.com/watch?v=-Yb0fb7QwfQ