Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Şubat '13

 
Kategori
Deneme
 

İntihar ve sanatsal yaratı

İntihar ve sanatsal yaratı
 

 

Bugün her zamankinden daha hüzünlüyüm.. Ben tüm şairlerin anatomisinde derin bir melankoli olduğuna inanıyorum. Yazar Virginia Woolf, Ernest Hemingway, Stefan Zweig, Walter Benjamin, şair John Milton, Sylvia Plath, ressam Vincent van Gogh ve müzisyen Kurt Cobain gibi birçok sanatçı intihar etti. Sanatsal yaratıcılık ve ruhsal hastalıklar arasında gerçekten bir bağ var mı bilemiyorum. Çoğu sanatçı akıl hastası değildir ve çoğu akıl hastası insan da sanatçı değildir. Ancak çoğu akademik çalışma vasıtasıyla anlıyorum ki sanatçıların diğer insanlara göre ruhsal hastalıklardan mustarip olma riskinin daha yüksek olduğu bilinen bir gerçektir. Bu aslında bir nevi ‘duygudurum bozukluğu’ diye tabir edebileceğimiz enteresan bir yaratıcı güçtür. Kendim de bir şair olarak ruhumun son derece hasta olduğuna inanıyorum..
 
Proust’un sevdiğim bir sözü vardır: “Ben sadece atan bir kalptim” der. Atan bir kalp olmak, kalbinizi tam manasıyla duyumsamak ve hissetmektir. Burada sanatçı kendi kalbini savaş meydanındaki tek bir yüreğe indirgemiştir. Nilgün Marmara, bu indirgeyişi tarif ederken; yürekle gözü birleştirerek onların tek bir pencereden baktıklarına inanır. Yazı yazarken kelimenin tam manasıyla delirdiğimi söyleyebilirim. Bu sadece benim gibi silik bir ruha ait özellik değildir oysa. Örneğin romancı Virginia Woolf’un ruhsal bozukluğu ile onun yaratıcılığı arasında karmaşık bir ilişkinin bulunduğu bilinen bir gerçektir. Woolf’un romanlarına ondaki derinhipomani yansımış ve girdiği depresyon hali bu büyük yazarı 59 yaşında intihara sürüklemiştir. İntihar hali evlerinin yakınındaki bir nehre bilinçli olarak yürüyerek gerçekleşmiştir. Bipolar spektrum onda II. bozukluk safhasına yani akıl dağılması diye tabir edilen sınıra ulaşmıştır. Aslında hastalık evrelerinde Woolf daha az şey yazmıştır. Fakat bu süreç veya yaşadığı deneyim onun romanları için esrarengiz bir malzemeye dönüşmüştür.
İntihar deyince aklıma ilk Türk pozitivist ve natüralisti Beşir Fuad geliyor. Daha sonra Ahmet Mithat Efendi bu eşsiz deneyimi ‘Mezardan bir seda!’ başlığıyla gazetesinde neşretmiştir. Son cümleleri kanla yazılmış bu evrak-ı metruke şöyledir: ‘Ameliyatımı icra ettim, hiçbir ağrı duymadım. Kan aktıkça biraz sızlıyor. Kanım akarken baldızım aşağıya indi. Yazı yazıyorum, kapıyı kapadım diyerek geriye savdım. Bereket versin içeri girmedi. Bundan tatlı ölüm tasavvur edemiyorum. Kan aksın diye hiddetle kolumu kaldırdım. Baygınlık gelmeye başladı.’ Bu aslında son derece soğukkanlı bir tasvirden başka bir şey değildir. Tanpınar, bu soğuk satırlara rağmen üstada büyük bir ‘ölüm mistiği’ diyordu. Beşir Fuad’ın kendi materyalizm görüşleri ile bu mistik sözü pek gitmiyor ama her neyse..
 
Demin zikrettiğim Nilgün Marmara’nın ‘Sylvia Plath’ın şairliğinin intiharı bağlamında analizi’ (Everest Yay. Çev: Dost Körpe, 2006) isimli son derece özgün bir çalışması vardır. Oradan bazı alıntılar yapmak istiyorum. “Ölüm hakkında yazdıkça, hayal dünyası giderek güçlendi ve bereketli hale geldi. Böylece yaşamak için her türlü sebebi oldu, der Alvarez. Her türlü sebebi oldunun yerine hiçbir sebebi olmadıyı koyabiliriz, çünkü Plath bunu bizzat yapmıştır. Her şeyin yerine hiçbir şeyi koymuştur. Ona göre stimülasyon iki uçlu bir değnekti; bir ucu yaşama, diğer ucuysa ölüme dönük. O ‘rien’ (hiçlik) ucunu seçti.” (s.29) Galiba bir gün bizimde sanatçı yahut insan olarak olacağımız yegâne şey bir hiç’liktir, bunu anladım.
Marmara, kitabındaki bir pasajda oldukça dikkat çekici bir alıntı yapmıştır. “…Ölmek bu dünyada yeni bir şey değildir, ama yaşamak daha az yenidir…”(s.21) der Rus şair Yessenin “Elveda” adlı şiirinde. Marmara’ya göre bu gibi insanlar yürekleriyle zihinlerinin sentezinin düzenini değiştirmeye çalışmış, ancak umutsuzluğa kapılarak pes etmişlerdir. Bu kısa yazıyı yine Marmara’nın sözleriyle bitirmek istiyorum; “Sartre’a göre intihar dünyada var olmanın bir başka yoludur, çünkü kişi bir eylem olarak ölümü seçtiğinde kendi varlığının farkına vararak, varlığının tanımını hiçlikle yapar.” (s.19) İntiharı benimsemiyorum fakat saydığım bu isimlere gizliden gizliye büyük bir hayranlık duyuyorum.
 
Toplam blog
: 36
: 615
Kayıt tarihi
: 07.12.12
 
 

Beyaz Arif Akbaş, (d.1979 İstanbul) Türk eleştirmen şair/yazar. 2005 yılında Ahmet Yesevi Ünivers..