Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Temmuz '09

 
Kategori
İlişkiler
 

İşçi arının yalnızlığı

İşçi arının yalnızlığı
 

picasaweb' ten...


“… sana ne kadar değer verdiğimi bilirsin…”

Böyle başlar bir ayrılık.

Ve bu cümle ayrılığın dile getirilmesinde en acemice yöntemdir.. Bu cümle sonrasında birkaç dakika duymaz insan. Duyulacak fazla bir şey de yoktur zaten.. Eller üstünde büyüttüğünüz aşkınız, cümle aralarındaki her virgül molası ile bir bıçak darbesi daha yer midesine.. Kan değil gözyaşı kaybeder olmuştur artık bedeniniz. İlk aranılan şey bir dal sigaradır. Fakat aptalca bir dürtü ile, hala güçlü görünmeye çalışarak ellerinizin titrediğini fark ettirmemeye çalışırsınız. Hâlbuki bilmek istediğiniz şey, onun size ne kadar ‘değer’ verdiği değildir. Hatta tüm bildiklerinizi unutmak asıl gayenizdir..

Hesap sorulacak, kızılacak, söylenecek bir şey yoktur. Gözler genellikle, dudaklardan çıkıp havada süzülen cümleleri öğelerine ayırmaya kalkışır. Her yüklemin birinci tekil şahsa göre çekimli olduğunu gördükçe, şaşkınlık içerisinde daha bir hızlı atar kalp.. Artık ‘..biz..’ li cümleler geride kalmıştır. Düşündüğünüz ilk şey bu ilk gecenin nasıl geçeceğiyle alakalıdır. Mazoşist geceler sizi beklemektedir bundan böyle.. Daha doğrusu siz, mazoşist gecelerin arasında sabahı bekleyensinizdir.. Gecenin ne kadar uzun olacağı aklınıza geldikçe, dizleriniz titrer korkudan. Avuç içlerinizle dizlerinizi susturmayı denersiniz fakat çoğunlukla bu işe yaramaz..

Hayatınızın hiçbir döneminde şimdiki kadar hızlı cümle üretmemiştir beyniniz. Öyle ki, ara sıra ne düşündüğünüzü unutursunuz.

Fonda gelen ses kesilmiştir o sıra. Duyamadığınız, duysanız da anlamlandıramadığınız cümleler tükenmiştir. ‘Niye böyle olduk?’ diye sormak akla gelse de, fayda etmeyeceği aşikardır..

O sıra kulağınızdan girip beyninize doğru saplanan bir mızrak hissedersiniz;

“… yine de sen iyi birisin. Seninle arkadaş olarak kalmayı isterim…”

Ne gülünç bir durumda olduğunuzu anlamak için aradan saatler geçmesine gerek yoktur. Hala delice sevdiğiniz kişi sizden ayrılmak istediğini beş dakika önce söylediği yetmezmişçesine; ayrılığın planını çıkartmakta sizden yardım istemektedir. Aslında O’ na olan sevginiz o kadar yoğundur ki; hayatınızdan eksilmemesi için ne gelse elinizden yapmak istersiniz. Fakat O’nu bir bakışınızla, bir kelimenizle rahatsız edebilme ihtimaliniz yüzünden; tuz basar açık yaralarınıza, taş basar kanayan yüreğinize; “..hayır..” dersiniz.

Sadık kalmanız gereken bir ayrılığınız vardır artık.

Üzerinize düşen tek bir cümle kalmıştır. Konuşurken boğazınızdaki düğümle birlikte, gözyaşlarınızın önündeki set de çözülür diye, gökyüzüne bakarak mırıldanırsınız;

“ Bundan böyle hiç görüşmesek daha iyi…”

Parça parça olur ciğerleriniz bu büyük yalanın sonrasındaki her nefesle.. Söylenecekler tükenmiştir. Edilgen çatılı birkaç temenni duyar gibi olursunuz. “Allah razı olsun” derken elinizin tersi ile silmek zorunda kalırsınız yanaklarınızı..

(…)

Kalkılıp gidilir sonrasında. Çoğu zaman geri zekalı bir pazartesi günüdür günlerden.. Ve gidilecek bir yer yoktur akıllarda..

Ayaklar bu kanayan bedeni nereye kadar taşırsa..

..ve böyle başlar bir ayrılık!

Eve gidip, di’li geçmiş zamanın rivayetinde, dilek şart kipi çekimli ‘imkânsız’ cümleler yazarken, O’ na sık sık “kraliçe arım” dediğinizi anımsarsınız..

Kabullenememekle birlikte, tek bir cümle ile bitirmek istersiniz çirkin yazınızı;

Ne yani,

Bitti ve gitti mi?

Ama

Arılar göç etmez ki!!!

 
Toplam blog
: 40
: 548
Kayıt tarihi
: 14.03.09
 
 

1983 doğumluyum.Esasen kendi halimde biri olsam da, söz konusu "yazmak" olunca durum değişebiliyor.Ç..