Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Haziran '08

 
Kategori
Öykü
 

İsimsiz

Mutfağa doğru ilerleyip kendine sütlü bir kahve yaptı.Kitabını yazarken biraz içi geçmişti, ayılması gerekiyordu. Daha yapılacak çok iş vardı. Uzun zamandır beslediği köpeği satmak için birini arıyordu. Şu orta yaşın üzerinde kokoş diye tabir edilen bayanlar vardı ya, sonunda köpeğini almak için gönüllü biri çıkmıştı. Öğleden sonra bu bayana uğrayıp köpeği satmalıydı. Fakat yapılacak daha önemli bir işi vardı. İki gün içinde bitirip matbaaya vermesi gerektiğini düşündüğü bir kitap... Kitapta severek okuduğu yazarın kitabından esinlenerek parapiskoloji konusuna üstünkörü deyinmişti. Bu kitabın içindeki çok küçük bir ayrıntıydı. İsimsiz bir çocuğun hayatını anlatıyordu bu kitap. Çünkü hayatın yazarı, onu önemsememiş ve ismini koymamıştı. İsimsiz doğmuştu ve isimsiz ölecekti. Küçük yaşta annesi tarafından çocuk esirgeme kurumuna bırakılmıştı. Bakıcıları ve arkadaşları ona isimsiz adını vermişlerdi. Yeni bir ad koymaya tenezzül etmemişlerdi. Sayfaların arasında can bulmuş hayali kahramanların küçümsediği isimsiz, artık romanın başkarakteriydi

İsimsizin parapiskolojiyle olan ilişkisi çocukluğunda yaşadığı bir tesadüften ibaretti. Yazar bu konunun fazlaca üzerinde durmamıştı. Yazarın kitabının ana fikri çocuk esirgeme kurumunda yaşananlardı. Yalanlar, vicdansızlıklar, adaletsilikler. Para için yapılan oyunlarda cabası. İsimsizin gözünden anlattıkları ancak bu kadar inandırıcı olabilirdi. Yazdığı şeylere çoğu zaman kendisi de hayret ediyordu. Zaman geçtikçe isimsiz ödülü para olan oyunların içinde buldu kendini. Önceleri serbest kaldıları günlerde sadece hırsızlık yapmakla yetinirdi.Küçümsenecek şeyler değildi bunlar. Büyük olayların başlangıcıydı. Onun hak_hukuk kavramı yoktu artık. Vicdanı mı? Vicdansızdı... Öyle acımasızdı ki, öyle kinlidi ki yaşadıklarına tüm insanların isimsiz olmasını istiyordu. Hırsızlık, gasp, yaralanma bir çok suçtan yakalanmıştı. Lakin reşit değildi daha.

Yazar kitabına dalıp gitmişti. Fakat birşeyler eksikti, sonunu getiremiyordu kitabın. İsimsiz ölmeli miydi? Yoksa seri bir katl olup ortalığa korku mu salmalıydı? Bunları düşünmenin sırası değildi. Bayan kokoşun yanına gidip köpekten kurtulmalıydı. Hiç bir anlamı yoktu fakat köpekten nefret ediyordu. Kapı çalındı. Bayan elindeki çerçevede duran oğlunun bebeklik fotoğrafına bakıyordu. En eski ve tek... Biran irkildi kapıya yöneldi ve karşısında bir çift ela göz.Gülümseyişinde o denli bir içtenlik vardı ki yazarın. Kadın sarılmak istedi ona.Özlemini duyuyordu zaten. Fakat yazar_ Biraz acelem var. Kokoş bayan başıyla onayladığını belirten bir işart yapıp çekmeceden cüzdanını alıp parayı taktim etti. Köpeğin başını okşayarak onu içeri aldı.

Bu işten kurtulmuştu yazar. İçi biraz daha rahatlamıştı. Fakat tedirgin adımlarla yürüyordu. Biran önce eve varıp kitabı sonlandırmak istiyordu. İçinde tarif edilemez bir rahatlık, elinde elinden hiç düşürmediği çakısı vardı.

İsimsiz dalgalara kapılmıştı yine yazar. Cinayet üzerine cinayet. Artık yakalanmasına az kalmıştı, 18.ini doldurmuştu. İçinde bunun korkusu, yüzünde o fesat içten gülümseme, devam ediyordu nefret ettiği insanları öldürmeye.
Biraz ara vermeliydi yazar. Tam sonunu getireceğim kitabın derken, birşeyler eksik kalıyordu. Son kez yudumladı kahvesinden. Ceplerini yokladı. Çakısı yoktu. çindeki sesi dinledi ve bayan kokoşun evine doğru sürüklendi. Kapı açıktı. Yerde görmeye alışkın olduğu kanlar vardı. Diğer karakterine bürünmüştü artık, sayfalarca anlatıp haklı çıkartmaya çalıştığı karakterine. Kanlara basmadan ilerledi salonda cesedi gördü ve kalbine saplanmış çakı... Elinde bir mektup...

Beyni duruyordu, elleri uyuşmuştu karıncalanıyordu. Başından aşağı bir sıcaklık... Kan denizinde boğuluyordu. Kimdi o? İsimsiz mi? Yazar mı? İsimsiz bir yazar mı?Kendinin kim olduğunu bulamamıştı fakat yerde yatan cansız beden isimsizi bu dünyaya getirendi.

Reankarnasyon gibi birşeydi bu. Ölüp ölüp dirildiği sonsuz bir hayat. Sonsuz bir roman. Sonu olmayan bir roman... Kendini arayış... İsimsizlere inanış...
İşte yine ölmüştü... Yeni bir hayata doğru koşar adımlarla ilerliyordu. Kuş olup uçacaktı neredeyse. Bu dünyanın son dünya olmasını ileyerek, kenarı yırtılmış kitabını üzerine çekerek, romanının karakteri oldu. İsimsiz gelmişti bu dünyaya isimsiz devam ediyordu, isimsiz ölecekti son romanının eskimiş sayfalarında...

 
Toplam blog
: 17
: 312
Kayıt tarihi
: 29.06.08
 
 

22 Kasım 1990 doğumluyum. Yazmaya, çizmeye hevesli bi yapım var. Tabi herşey hevesle bitmiyor yetene..