- Kategori
- Kitap
İskenderiye Dörtlüsü-Clea

Gelir bulur bazı insanları, o büyük Evet
Yada büyük Hayır’ı söyleyecekleri bir gün.
Hemen belli olur kendi içinde Evet’i
Hazır bulunduran insan söyleyerek onu.
Onuruna onur katar ve inancı pişirir.
Pişman olmaz Hayır diyen Hayır derdi yine
Bir daha sorsalar. Ama yiyip bitirir onu.
O Hayır-o doğru hayır-ömür boyunca
Kavafis
İskenderiye Dörtlüsü-Clea
Lawrence Durrel kendisiyle yapılan bir röportajda yapıtlarında Yunan trajedilerindeki yapıyı kullandığını söylemiştir. Bu dörtlemede ve diğer kitaplarında da aynen Yunan trajedilerindeki gibi Kahramanlar( Justine, Naruz, Nessim, Amaril, Clea, Darley, Balthazar, Mountolive, Leyla, Liza, Pursewarden, Pombal, Melissa )hikayelerinin en başında tutkularıyla bir savaş verdiler.
Sonrasında tutkularının kendilerini sürüklediği serüveni yaşadılar. Bunun sonucunda tutkuları hepsinin başına iş açtı. Sonunda ise tanındılar ve oldukları gibi kabul edildiler. Kabul edilme ve anlaşılma bazılarında yaşarken oldu. Bazılarında ise öldükten sonra gerçekleşti.
Darley dönüyor İskenderiye’ye şehir savaşta, çok zaman geçmiş değişmiş gibi ama gene de aynı gibi geliyor. Kaçınılmaz olan Justine karşılaşma ve yüzleşme sonra aşk bitince duyulan iğrenmeyi hissediyor.
Bütün kahramanların hayatına bir şekilde girmiş olan Clea var bu romanda. Yazarın büyük aşkı oluyor. Bu romanda yeni İskenderiye ve Clea imgesi bir arada. İkisi de hep vardı. Ama şekil değiştirdi.
Yazar bir anlamda şehirle yeniden barışıyor. İskenderiye eninde sonunda asıl yüzünü gösteriyor. Nihayet aslında var olan ama engellerin kalkmasını bekleyen buluşma gerçekleşiyor. Ama aralarındaki engelleri yine var ama görmemezlikten geliyorlar. Başka bir engelin ortaya çıkmasıyla (Clea’nın elini kaybetmesi) Clea ve Darley’in birleşmesi gerçekleşiyor. Bu engel aralarındaki tüm engelleri kaldırıyor.
Artık anlıyorlar İskenderiye’de bir araya gelmelerinin mümkün olmadığını, başka bir şehir başka bir ülkede buluşuyor tüm kahramanlar.
Bir aynalar oyunu aslında romandaki gerçeklik. Romanın kendi gerçekliği var, Tarihsel ve coğrafi bir çerçeve var, Anlatan var, Metni yazan var, Metni yazan yazara gönderme yapan yazar var.
Dörtleme bittiğinde yazar bize bir kez daha görüş açısı değiştikçe nesnelerin gerçekliklerinin de değiştiğini kanıtlıyor. Bu da romana çok boyutluluk katıyor. Bunda yaratılan kişiliklerinin de net olmaması buğulu olmasının da etkisi var.