- Kategori
- İnançlar
İslam İlmi olmayan din olamaz
Dîni bilmeyen din adamlarının, TV kanallarında din bilgisi dağıtması, dîni bütün bu milletin Müsliman fertleri için ciddi bir eziyettir.
TekeTek programına çıkan Cüppeli Hoca efendiyi dinledim. Kendisi sohbeti hoş bir zat. Söylediklerinin çoğu da, sürekli muhatap olduğu kitleler tarafından anlaşılabilir nitelikte. Bu sebeple kendisi, çevresine hayrı dokunması mümkün olabilecek, bir kişiye benziyor. Ancak bu konuşmasının dinlediğim bölümünde, çok ciddi bir hata tespit ettim. Kendisinin bu mülâkatından sonra da, tedirgin olduğum için, diğer hoca efendilerin de sohbetlerine, bir kulak kabartayım istedim. Halkın ne tür bilgilerle donatılmakta olduğuna, sadece siyasi ve sosyâl açıdan bakmak, tabiî yeterli değildir.. Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki; sayıları epey fazla olan bu hoca efendilerin çoğu, ne Elmalılı Hamdi’nin ne Seyyid Kutub’un ne de Prof. Bayraktar Bayraklı’nın Kuran-ı Kerim-i azim-üş Şan tefsirini okumuş kişiler değiller. Oysa, bu tür tefsirleri okumadan, halk önüne çıkıp da; lâf etmek, sadece abes ile iştigâlden ibarettir. Ben bu yazımda İslâmiyet hakkında, çoğunlukla yapılan ve benim kısıtlı dinleme süreme rastlamış olan, bazı hususlardaki önemli hatalar için, ciddi düzeltmeler yapmak istiyorum.
01. Çingeneler ile ehl-i îman Müsliman’ların cinsî münasebette bulunması caiz değildir. Bunun da sebebi: Çingene nesli sulbünün, gayr-ı sahih, yani karışık olmasıdır. “-O eskiden olmuş ama şimdi yokmuş.” gibi bir mazerete de, bu çok ciddi konuda sığınmak mümkün değildir. Cüppeli hoca da bunu iyice bile.
02. Ciddi tahrik dahî söz konusu olsa; muhatabın rızası söz konusu olmadıkça, hiçbir şekilde erkek, kız ya da kadına zorla sahip olamaz. Hatta eşi istemediği sürece, makul bir dönem tahtını aşmamak kaydı ile kendisi ile de münasebete giremez. Ancak, tahrikin sürekli olması halinde, dişi taraf ciddi günaha girmekte olduğunu, muhatabını da ziyade sevaba soktuğunu bilmelidir. Çünkü Yaradan nefsine hakim olan kullarını, makbul kullar muvacehesinde kabul eder. Yaradan sabredene iltifat eder.
03. İhanet eden kadın değil talak-ı selase ile hiçbir şekilde boşanamaz. Sadece ve şeran, erkek kadını dizine yatırmak sureti ile kadının kaba etine, dirseği beline yapışık olmak kaydı ile sadece Kırk tokat atabilir. Ancak, bu ihanetin tekrarı söz konusu olduğunda eşi boşamak caiz olur. Bunun da açık sebebi şudur ki; Kadın hasta ve manyak olmadığı müddetçe hiçbir zaman erine, erkeğine ihaneti düşünmez. Bir ihanet söz konusu ise; mutlaka erkeğin bu ihanet için, büyük bir kusuru olduğudur.
04. Kuran-ı Kerim-i Azim-üş Şan’da “baş/kafa” sözü ile “örtü” sözü hiçbir zaman yanyana bulunmaz/geçmez. Bu sebeple İslâm’da Hakk kelâmına göre: Baş örtüsü yoktur. Ve fakat kitabımızda “-Kadının örtüsü omuzları üzerinde durur/bulunur.” denilmekle: Çok geniş bir durum izah edilmektedir. İslâmiyet ve bütün dinler bilindiği gibi, Arap yarım adasında nazil olmuştur. Bunun ana sebebi de, Dünya üzerindeki en büyük ahlâk bozukluğunun, o merkezde toplanmış olmasıdır. Yine o bölgede bizim Kitabımız nazil olmadan da bugün de olduğu gibi, erkekler bile başlarını örten bir bez kullanıyorlardı. Bunun da ana sebebi: Yöre ve ıklim şartlarıydı. Şahsen yaşadığım için, çok eminim ki; o örtü ve hatta dahası olmadığı zaman, herhangi bir insan, kum fırtınasında çok dayanamaz ve hemen ölür. O örtü olmadan çölü deve üzerinde geçmek de asla mümkün değildir. Hele sadece kendini değil; çocuğunu da korumak ve sakınmak durumuna mecbur olan kadının örtüsü, erkeğin örtüsüne rağmen daha da uzun olmalıdır ki; kendini de çocuğunu da, bir kum fırtınasında koruyabilsin. Ezcümle, kadının bu örtüsü, iddia edildiği gibi, dinî değil; din yani ilim kitabımızda da yer aldığı üzre: Tabiî bir örtü şartıdır. O standart kadın örtüsüne, dinî ölçüde, başka bir görev yüklemek, onu modaya uygun olarak, başka türlerde şekillendirmek, hele hele hafazan Allah, putlaştırmak ise, hem günah hem de abesle iştigalden ibarettir!. Ancak kitabımıza göre: Kadının çocuğunu rahatlıkla ve herkes önünde emzirebilmesi gibi, başka sebepler tahtında da, bu örtünün her kadın ile mevcut olması mecburiyeti vardır. Bu sebep ile İslâm kadınının örtüsünün, omuz üzre bulunması, Bu örtünün onu kullanan kadının beden yapısına göre: 25 cm.+/- 125x50cm. civarı olması Bağdat caddesi için de, Sahra içinde, Dünya’daki her yer için de, her Müsliman kadını için, geçerli bir dinî kuraldır. İsteyen omuzları üzerinde örtüsünü bulundurur. İsteyen bulundurmaz. Bu açıklamadan sonrası tabiî beni ilgilendirmez.
05. Aptes almak konusunda da sık rastlanan sualler var. Öncelikle aptes ve örtü meselesine yine değineyim. Namaz aptesi alırken, suyun değmesi gereken yerlerin, kadınlarda örtülmesi şart değildir. Bu yerler bilindiği üzre: Diz ile ayak arası, dirsek ile eller arası, Yüz ve alından başlayarak, baş üstü ile enseden boyuna inen ve gırtlağa kadar olan kısımlardır. Kadın bu yerlerini örtmekle yükümlü değildir. Kadın için örtünmenin diğer bir özlü tarifi: Vücuttaki gamze yerlerinin görünmemesi gereğidir. Bu tarif açık ve yeterli . Tabiî dinî bir durum hasıl olduğunda, usulen hanımların başlarını örtmeleri gereği vardır. Ancak, saçının ucu görülmeyecek, ucube olunacak gibi bir kural asla ve hiç yoktur.
06. Gusül aptesti konusunda tamamen hurafe olan bir konuya, hemen değinmem gerekiyor. Kadın, erkek, genç, her kim olursa olsun; banyoda gusül aptesi asla üzerinde don sutyen gibi giysiler varken alınmaz. Kâmilen çıplak olarak alınması değişmez şarttır. Ancak mayoluyken temiz olduğuna inandığın denizde, derede gusül aptesti alınabilir.
07. Gusül aptesi almanın iki ana sebebi vardır. Birisi deşarj sonrası, bütün hücreleri tıkanarak, işlev açısından bir nevi köpek bedenine dönüşen insan bedenini, su ile buluşturup, bedenin tekrar nefes alır hale dönüştürülmesini sağlamak ki; bu durum her beden için çok elzemdir. İkincisi de manevî temizliğin idrak edilmesi babında, gusül aptesinin alınmasıdır. Su olmaması halinde baş vurulacak teyemmüm ise, tercihen topraklama sağlanabilirse, sevişme sonrası belli bir ölçüde, bedende biriken elektriği atması açısından, bedene fayda sağlamaktadır. Tabiî sıhhî yönden tercih olunan, her zaman ve her fırsatta su olmalıdır.
08. Diş doldurtmak, hızma taktırmak, dövme yaptırmak, gibi hücre kapatıcı işler yapılmadan önce, mutlaka gusül aptesi alma gereği vardır. Aksi halde bu tür işlemler aptessiz halde yapılmış ise; sonradan alınan gusül aptesleri geçerli sayılmaz.
09. Çok muhtelif sebeplerle, dövme, hızma, pirsing, küpe, halka gibi vücuda doğrudan zarar veren, hücreleri öldüren, hücrelerin nefes almasını önleyen, beden güzelliğini yok eden işleri, işlevleri vücuda yaptırmak İslâm’da yasaktır. Hele işlevi yüksek olan uzuvlara bunları takmak ve yaptırmak, günahtır da. Daha özlü ve dinî bir değişle “- Vücut Kâbe-i kutsidir. Ve ona sahibinin bile, eser derecede dahi olsa, zarar vermek hakkı yoktur. Bu zümreden olarak, erkek sünneti caiz, ama kadın sünneti mutlak günahtır.
10. Gusül veya namaz aptesi sonrası, vücuda krem vbg. bir şey sürmek mevcut durumu sakatlar mı? Suali çok rastlanan sualler arasında. Bu suale verilen cevaplarsa; tamamen bir alemdir. Gusuül aptesi sonrası, İsteyen içmemek kaydı ile isterse şarap havuzunda bile yüzebilir. Hiçbir sakıncası yoktur. İçinde alkol olduğu için, “-kolonya bile kullanılmaz.” diyenler, ilmin ve tıbbın yanından dahî geçmemiş zavallılardır. Kaldı ki; şifa veren bazı ilâçlarda, eser miktarda alkol de bulunmaktadır. Ve dinen de bu ilâçları doktor kontrolünde almanın hiçbir şekilde günahı falan yoktur.
11. Hayvan beslemek, şartların hayvana göre uygun olması halinde sevaptır. Bu sebeple kuş ve balık gibi aslî mekânları dışında bazı hayvanları beslemek, hayır yerine zarar getirecektir. Keza hayvanları kısırlaştırmak, Veya şu ya da bu sebeple uyutmak, onların hürriyetlerini engelliyor olmak tamamen günahtır.
12. Kadına adet zamanı yaklaşmak, dinen de, tıbben de doğru değildir. Keza İslâm’da anal münasebete gösterilebilir bir mazeret de, kabul görmez.
13. Haç ve Umre farizasını yerine getirebilmek için, ön görülen şartların, en başında gelen şart: Yedi mahalle ilerinde, aç açık, bakıma ve hulule muhtaç olan, dul yetim öksüz ve fakir kimsenin olmaması gereğidir. Şimdi mahalleler çok büyüdüğü için, bu şartı şartlara uygun hale getirip, tek mahalle olarak kabul etmemizde bile: Hiçbir yere gidemeyeceğimiz açıkça ortaya çıkacaktır.
14. Hiçbir töre, kural, adet ve kanun: İslâm’da insan katlini makul ve mazur göstermez. Bu sebeple de kimse kızını kız kardeşini töre için öldüremez. Bu durum tamamen cinayet ve katliam demektir.
15. İslâmiyet önce ilim demektir. İslâm’da ilmin ve aklın kabul etmediği bir gerçek bulmak, asla mümkün değildir. Buna rağmen bazı alim kesilenler, akla zarar ne varsa İslâm’ın üzerine giydirmek üzre yarışmaktadırlar. Bu kişilerin yaptıkları tamamen dine ve Yaradan’a karşı küfürdür.
16. Bu akla zarar fikirlerden çoğu da: Kıyamet alâmetleri konusundadır. Her ulema geçinen zat-ı şerif, bu yaklaşımları kendi aklına göre yorumlamaktadır. Ancak hemen ilâve edeyim ki; ciddi yorumlar, her dönem için değişken de olabilecek yorumlardır. Bunun da ana sebebi: Kuran-ı Kerim-i azim-üş Şan, ilmî ve fikrî açıdan, her asra göre, kelime be kelime baştan değer bulur. Bu durum, esasen şu durum demektir. Nazil olduğu gün: “Büyük küçüğe galebe çalar” şeklinde bir ayet-i kerime, günün uleması tarafından “-Babaların sözü dinlenir.” Şeklinde tefsir edilmiş olsa da; sanayi devrimi ile bu ayet-i kerime, evvelki asrın uleması tarafından “-Büyük dişli küçük dişliyi daha süratle çevirir.” kuralı ile yorumlanmıştır. Yarın daha başka bir şart muvacehesinde, aynı ayet-i kerimenin, çok başka bir biçimde daha yorumlanacağı kesindir. Zira, Kuran-ı Kerim-i azim-üş Şan, kıyamet gününe kadar, her olayın mehengi olacak en üst değerde dinî, ilmî, fikrî, hakikî, îlâhî bir kitaptır. O’na bu hâli ile biz sıradan kulların, geniş bir vüsatte, akıl sır erdirmesi de mümkün değildir.
17. Kıyamet alâmetleri konusunda Birinci abes: Neredeyse bu kişilerin hepsi eksiksiz olarak, kıyameti Dünya için var kabul etmektedirler. Oysa kıyamet Kâinat’ın yok olmasıdır. Buna rağmen bir çılgın Dünya’yı da uçurabilir ama o kıyamet olmaz. Keza 2012 yılında sözü edilen Foton kuşağı da kıyamet olmaz. Belki büyük bir felâkete sebep olabilir ama, sadece o kadar da kalır. Dünya veya Güneş sisteminin yok olması bile kıyamet falan değildir. Sadece bir komediden ibaret muhteşem bir yok oluştur. Kıyametin günü Liyakatin Sahibi tarafından ancak bellidir. Ve bütün Kâinata şamildir.
18. Kıyamet alâmetleri konusunda İkinci abes: Daha da enteresan bir yaklaşımla, bazı ulema kişiler, SAV Peygamber Efendimizi, sadece biz Müsliman’ların peygamberi olarak sanmaktadırlar. Yani Kitap bilgisinin dışına çıkarak, O yüce varlığın bir Kâinat Peygamberi olduğu gerçeğini tamamen es geçmektedirler. Taşa toprağa peygamber olmayacağına olamayacağına göre, SAV Efendimizin, Kâinat peygamberi olması ne demektir? Bunu halen bazıları anlayabilmiş değillerdir. Oysa “Evren” dediğimiz, bu Mükevvenat-ı alem sadece SAV Efendimizin şahsı için yaradan tarafından yaratılmıştır. Ve tabii SAV Efendimiz, bu Evren’deki tüm canlıların peygamberidir. Bu ayrıca şu demektir ki; Kâinat içre mevcut Üçü bilinen esasen Yedi galakside insan tenevvüründe, başka canlılar da vardır.Şimdi biz bu derin gerçekleri geçip, gelelim.
Kıyamet alâmetleri konusuna. Bilginiz olsun ki; aşağıdaki cevaplar sadece TV hocalarına program esnasında sorulmuş sualler muvacehesinde verilmiş yanlış cevapların, tashihinden ibarettir.
Dabbet-ül arz’ın zuhuru: cümlesi ileşimdilik İsrail tarafından geliştirildiği bilinen, ancak bu gelişmeye başka ülkelerde de katkılar sağlanan, düşünce sahibi çipler ile mücehhez, imalâtı gayet mümkün olan, kötü niyetli bazı robot hayvancıklardan, söz ediliyor olabilir mi acaba?
Ye’cüc Me’cüc: Lügat anlamı ileÇinli nesline tekabül etse de; bu teşbihin vücudu yıkan mikroplara işaret ettiği, 1950 yıllarındaki bilimsel yayınlarında ele alınmıştır. ya da günümüz için DNA konularını içerdiği, ilmî bir vak’a olarak kabul görebilir mi?
Duhanın çıkışı: Duman manasına gelen bu kelime ileacaba esas kasıt: Alelade sigara, puro, nargile, esrar vbg. fazla zehirli, akla ve beyne ve bedene şiddetli zararı olan ve dokunan dumanlar olamaz mı? Deccal’in gelişi: En son misalini Julian Assange sayesinde, Wikileaks meselesi ile daha yeni yaşadığımız üzre: Epey bol Deccal’i olan, ve Deccal’i giderek çoğalacak da olan, internet ağı olamaz mı, esas Deccal? Dikkat ederseniz İnternet için elzem olan “www” harfleri de esasen Şeytan’ın rakamı olan: “666” tanımına işaret etmektedir. Yani Deccâl gelmiştir. Sıra Hz.İsa’yı beklemeye kalmıştır.
Hz.İsa’nın inmesi: Bu konuda söylenecekler beni aşar.
Doğu’da Batı’da Arap yarım adasında yer çöküntüleri olacak: Buna şaşırmamak gerek. Çünkü israf ettiğimiz Dünya, yer altı sularının da aşırı çekilmesi ile bugün Orta Anadolu’da olduğu gibi, hem bölgesel yer çöküntülerine uğrayacak, hem de kıtaların birbirini itmesi sonucunda, bu yörelerde zelzeleler ile büyük çöküntüler söz konusu olacaktır. Zamanın kısalması: Her insan mekân zaman ve olanla mukayyettir. Olanın akıl dışı ya da algı dışı süratlenmesi, önce zamanı kısaltır. Sonra da mekânı daraltır. Bu değişmez bir tabiat kuralıdır. Bunu uzun uzun tartışmaya gerek de yoktur.
Yemen’de çıkacak ateşin insanları önüne katarak sürmesi:: Buna bugün için bir şey demesek de olur. Yemen meselesinin arkasını takip edince muhtemelen çok şey anlaşılacaktır.
Kıyamete yakın zina ve binanın çoğalması: Normâl olarak nüfus artınca mağarada oturmak Dünya’daki mağara adedi göz önüne alındığında, epeyi zorlaşır. Ve de binalar insan ihtiyacına göre, artmaya başlar. Nüfusun artmasına paralel olarak da, her türlü hayır ve kahır, sevap ve günah da artar. Bu durum kıyamete değil; insanın inkişâfına delildir. Ve insan ilmen öğrendikçe, aklı da tavrı da değişecektir.
Yollardan yağlar akacak: O hocalar bekleye dursunlar ki; yollardan yağlar akacaktır. Oysa gözleri önünde akan yağları görememektedirler. Zira, her otomobil yollardan akarken, her birinin içinde: 3kg. yağ ile birlikte akmaktadır.
Siyah güneş batıdan doğacak: Pek akılcı gibi görünmeyen bu tabiat dışı olay da zuhur edeli epey olmuştur. Burada ki kasıt açıkça şudur. Siyah=Negro Güneş=İslâm Batı=USA şeklindedir. Yani İslâmiyet’in Dünya’ya yayılma şeklinin USA tarafından Negrolar kanalı ile olacağına işaret etmektedir.
Neticede kıyamet ne zaman kopacaktır?!. Bu konuda bir bilgi vermek için bugünden net bir tarih kestirebilmek, tabii ki çok zordur. Ancak bilinen bir gerçek vardır ki; gerek Dünya, gerekse Kâinat tüm ömürlerinin ancak: 1/3 kadarını ikmâl etmiş durumdadırlar. Kıyamete daha çok zaman var olduğu, çok açıktır kısacası.
Haydar Volkan Çiftehavızlar:14.03.2011