İsrail, Sayın Başbakanı arabanın içinde bekletmiş

Sayın Başbakan’ın Ramallah sınır kapısında bekletildiğini kendisinin ifadesinden öğreniyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı sınır kapısında bekletiliyor.

Arabanın içinde.

Yarım saat.

İsrailli görevlilerce.

Yetkililer demekten kaçınmak istiyoruz.

İsrailliler demek istiyoruz.

Yetkililer kelimesi olayı uluslararası ilişkiler boyutuna taşıyor.

Diğer durum ise densizlikle açıklanıp, kapatılabilir.

Ancak şu cümleyi kurmak da hiç hoş değil: Artık İsrailliler tarafından makam arabasının içinde yarım saat bekletilen bir Başbakanımız var.

Aslında Sayın Başbakanımız açıklamasıyla, dedeleri soykırıma uğramasınlar diye topraklarımızda misafir ettiklerimizin torunları tarafından onurumuzun ayaklar altına alındığından bahsediyor.

Söylenmek istenilen bu mu bilemiyorum ama aktarılan bu…

Türkiye Cumhuriyetinin onuru, ulusu tarafından seçilenlere, onu idare edenlere emanet edilmiştir.

Onurumuz dış ülkelerde yönetenlerce temsil edilir.

Yönetenlerin yaptıklarıdır.

Yönetim şekilleridir.

Tavırlarıdır.

Duruşlarıdır.

Sözleridir.

Bakandır.

Başbakandır.

Onlara yapılanların, söylenenlerin millet olarak bütünümüze yapıldığı, söylendiği varsayılır.

Sayın Erdoğan açıklıkla işte bu nezaketsizlikten bahsediyor.

Acaba ondan önce de Başbakanlarımız nedenleri ne olursa olsun sınır kapılarında bekletilmişler midir?

Artık bu olayı bu yönüyle de düşünmeye başladık.

***

İsrail uyguladığı politikalarla dünya ekseninde onarılamaz yeni oluklar açmaya devam etmektedir.

Yeni mecraları bu oluklardan akıtma isteği, her ne pahasına olursa olsun gerçekleştirilmektedir.

Ne yazık ki, Hamas benzeri yarı devlet oluşumları da İsrail benzeri devletlere her konuda hareket imkânı sağlamaktadır.

Bir Başbakanın sınır kapısında bekletilmesine kadar varan diplomatik nezaketsizlik, söz konusu devletin genlerindeki dünyaya şekil verme ihtiras ve gururunun dışa vurumundan başka bir şey olmayan, bir örnektir.

Ancak bu durum bile olaya başka açıdan bakmamızı engellememelidir.

Örneğin Sayın Başbakan kendisini sınır kapısında bekleten bu devletçik için ne gibi girişimde bulunmuştur?

Ülkeye dönüşünde İsrail Elçisini çağırtıp, uyarmış mıdır?

İsrailli muhatabıyla bir görüşme gerçekleştirmiş midir?

Sayın Dışişleri Bakanını, bu hareket/ya da hakaret nedeniyle kınamış mıdır?

Başbakan bu sözleri söylerken Sayın Dışişleri Bakanının tavrı ne olmuştur?

İstifayı düşünmekte midir?

Sayın Başbakan, Sayın Dışişleri Bakanının istifasını isteyecek midir?

Ya da bu durum, nezaketsizliği dünya boyutunda genişleten “asıl” dayıya iletilecek midir?

Tarih sanki kimin verdiği bilinmeyen adıyla Ortadoğu’da bu küçük devlet vasıtasıyla insan haklarını, dünyada ise hem insan haklarını ve hem de demokrasiyi sınamaktadır.

Kaynak: http://www.milliyet.com.tr/Siyaset/HaberDetay.aspx?aType=HaberDetay&ArticleID=1043876&Kategori=siyaset&Date= 07.01.2009&b=Ankarada%20Gazze%20atesi&ver=75