- Kategori
- İstanbul
İstanbul'a Ne Yapmayalım
Bence İstanbul için tartışmanın tam zamanı. Ama yapılacaklardan önce gelin bir karar alalım ve İstanbul için hiç bir şey yapmayalım. Gerçekten önce hiç bir şey yapmamaya başlayalım. Ama hiç bir şey yapmayalım. Bunu çok vurguladım ama çok önemli. Çünkü yapılanların sonuçları ortada. Bu nedenle hiç bir şey yapmazsak daha ne kadar kötü olabilir ki?
Sonra tüm bireysel düşüncelerimizi bir kenara bırakalım. Sadece bilim insanlarını dinleyip mevcut fiziki veri durumu masaya yatıralım. İstanbul' un yüz ölçümü ne kadar, ne kadarı yeşil! şu anda yaşayan nüfusun gerçek sayısı ne (gerçek sayı ile İstanbul' un fiilen günlük yaşamda çevirdiği nüfus bence aşırı farklıdır), nüfusun ortalama niteliği ne, nereler şu anda fiilen organize sanayi vb. vb. vb.
Sonra tekrar düşünelim biz nasıl yaşamak istiyoruz. Bir başka deyişle gelişme anlayışımız ne? (Ör: araba fabrikası yapmak mı, yoksa arabalarda kullanılacak yazılım vb teknolojilerini üretmek mi istiyoruz. Daha açık bir anlatımla fiziksel üretim mi istiyoruz, önce bilgi üretmek mi istiyoruz). Tarım ve doğa politikalarımız ne olmalı? Önce doğa mı, önce kendi kendimize yeterli beslenme mi? Enerji politikalarımız ne olacak? Sondan başa mı veya sonuçtan nedene mi yoksa nedenden sonuca mı gideceğiz karar vermeliyiz? Yani ne yapalım nüfusumuz artıyor, nükleer enerjide isteriz, termik santral da yaparız mı diyeceğiz, yoksa doğal yenilenebilir enerji kaynaklarımızın yeteceği kadar mı nüfusumuz artacak. Bu soruların cevapları çok samimi olmalı. Bu samimi cevaplara göre eğitim politikalarımız, eğitim anlayışımız ne olacak? Örneğin gerçek isteğimiz çağdaş nitelikli ve kendine yetecek nicelikte bir toplum mu? Ve nihayette tüm bu tercihlere göre kim hangi koşullarda, nerede, nasıl yaşayacak ve doğal olarak bu yaşam standartlarına göre ulaşım politika ve yöntemlerimiz ne olacak buna karar vermeliyiz.
Eğer İstanbul doldu, trafik tıkandı fiili durum önermesini tek veri kabul edersek,sürekli olarak metro, köprü vb yaparız. Ama sonuç değişmez. Aslında değişir, sürekli değişir ama olumsuz anlamda. Yeşil, tarih, kültür azalırken beton artar ama trafik her gün daha tıkalı olur. Çünkü yapılabilecek her şeyin fiziksel bir sınırı, yapım süresi ve ömrü vardır. Ör: İstanbul' a yapılacak köprülerin maksimum eni İstanbul boğazının boyu kadardır. Ama özelde İstanbul' da genelde Türkiye' de yaşayacak nüfusun ne nitelik (olumlu ve/veya olumsuz anlamda) ne de nicelik sınır yoktur. Özellikle de yeni tıp teknolojileri sayesinde gerek erkeğin gerekse kadının doğurganlık süreçleri artık çok uzun bir zaman dilimidir. Bu nedenle teorik olarak nüfus artışı sınırsızdır. Bu nedenle 18.00 sularında Kadıköy' den bindiğiniz metro tam doluyken, aynı güzergahın tam üstü olan E-5' de de trafik durma noktasındadır. Yani metro sonucu değiştirmemiştir. Şimdi denilebilir ki bir de metro olmasaydı ne yapardık? Sayın okurlar tam da tarihi, aşırı büyük ve dahi her ne derseniz o mantık hatası budur? Nedenden değil sonuçtan gitmek bir başka deyişle.
Artık İstanbul özelinden başlayarak bu güzel ülke için neden bu haldeyiz onu konuşalım. Bırakalım biz konuşurken trafik tıkansın, bırakalım sular akmasın, elektrik kesilsin her ne olursa olsun, ama son olsun. Bir kez sakin, sinirlenmeden tüm kişisel değer yargılarımızdan uzakta, sadece fiziksel gerçekleri konuşalım.
Yapabileceğimize inanıyormusunuz?