Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ekim '17

 
Kategori
Çevre Bilinci
 

Nükleer Enerji Çevreci mi

Hafta sonu CNN Türk ekranında Sn. Hakan Çelik, Sn. Fatih Brol ve Sn. Murat Yetkin arasında yapılan sohbeti izledim. Öncelikle Sn. Birol ile enerji konusunu tartışabilecek bir bilgi birikiminde değilim. Kendisi bu konuda uluslararası otoritelerden biri. Ama bazı konuları anlayamadım her zamanki sebep sonuç takıntılarım ile. Kendisi öncelikle ve özetle Türkiye' nin yeterli petrol ve doğal gaz yoksunluğu ve büyümek zorunda  olması nedeni ile enerji kaynaklarını çeşitlendirmesi gerektiğini belirtti. Bu çeşitlendirmenin içinde de ÇEVRECİ olan nükleer santrallarında tamamen kendi deyimi ile "şeffaf"  bir yapılanma ile kurulabileceğini belirtti.

1) Türkiye' nin tüm dünya uluslarında olduğu gibi enerji gereksinmesinin artması normaldir? Soru bu gereksinme böyle mi artmalıdır.  Ve aslında tüm dünya için temel soru artmalı mıdır?  Ancak kendimize dönersek daha açık bir deyimle nüfus artış nitelik ve niceliğimiz böyle mi olmalıdır? Eğer böyle olur ise hangi kaynak/lar bize yetebilir ki? Eğer biz nitelik niceliğimizi doğru planlarsak o zaman nükleer dışı kaynaklar yeterli olur mu konusunu hiç tartıştık mı? Çok basit, biz bu hızla konut, AVM, otoyol, köprü vb yaparsak, zerrece yeni teknoloji üretmeyecek (otoyol yaptık diye ne genetik,  ne yapay zeka teknolojileri vb gelişir)  bu yatırımları sürdürür isek kaç nükleer, kaç termik santral, ne kadar RES, ne kadar güneş tarlası bize yetebilir ki? Yani enerji gereksinimi bir neden değil sonuçtur her zamanki takıntılı düşünce sistematiğimle. Bu gereksinme niteliği bana göre değişmek zorundadır.

2) Nükleer santralların fosil yakıt kullanmadığı kesin bir doğrudur. Ancak çevre sorunu olarak sadece fosil yakıt kullanımı dikkate alınamaz ki. Örneğin soğutma sularının, nükleer atıkların ne olacağı çok ucu açık konulardır. Benim bildiğim -ki isteyen internette sadece 5 dk. da yüzlerce görüş bulabilir- bir nükleer atığın aktivasyon süresi 250000 (ikiyüzellibin)  yıldır (en iyimser, ben 400000 yılı bir belgeselde izlediğimi anımsıyorum). Bu atığın her nerede saklanır ise saklansın bir çevre sorunu olduğunu -tüm nükleer santrala sahip ülkelerde- nasıl göremeyiz. Ki bu atığın saklanması ve tekrar kazanılarak kullanımı konusunu lütfen okuyun beni boş verin. Soğutma suları konusunda ABD'de bile bir çok hukuki sürecin (deniz hayatına olan etkileri) çevre sorunları nedeni ile işlediğini rahatlıkla internette bulup okuyabilirsiniz.

3) Dikkat ederseniz tehlike konusuna, pahalı fiyatla alım garantisi iddiasına hiç değinmedim, ima dahi etmiyorum. Hele de benim ülkemde zaten yolda yürürken kafanıza taş düşmesi gayet mümkünken (ki benim omuzumu gömleğimi hafif zedeleyerek bir alüminyum profil sivri tarafından sıyırarak meşhur Bağdat caddemizde bir pastahenede ailemle otururken yere düştü, Beyoğlu' nda bir gencecik kızımızın kafasına cam düştü ölümlerden döndü ve kalıcı hasar bıraktı) nükleer santral tehlikesi nedir ki?

Ancak yineliyorum tüm çevre sorunları nasıl olacağını bilemediğim ve hiç birimizin inkar edemeyeceği bir şekilde çözülse dahi en fazla gereksinmemizin % 8 civarını (bu oran ortalamada % 4 geçmeyecekmiş)  karşılayacak bir kaynak nasıl olur bize bu belirttiğim büyüme mantığımız ile yetebilir ki? Yani neden çözülmeden sonucun nasıl farklı olmasını bekleyebiliriz ki? Bunu anlayamıyorum. Hayatım boyunca da anlamadım. Benim aklım yetmiyor.

Son not: Bizzat tüm konuşmacılar Bulgaristan' da Kozluduy  ve Ermenistan' daki Metzamor nükleer santralının (eski teknolojilerinden dolayı) bizler için de ne kadar büyük bir tehlike olduğunu özellikle belirttiler.

 
Toplam blog
: 226
: 558
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

15 Nisan 1959 İstanbul doğumluyum. Marmara üniversitesi siyasal bilimler fakültesi mezunuyum. Ancak ..