Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Temmuz '07

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

İstanbul’da park bahçe var mı, hani şunun gibi bir tanecik?

İstanbul’da park bahçe var mı, hani şunun gibi bir tanecik?
 

Şöyle çıkıp yaşadığımız kentin bahçelerini gezelim desek, nerelere gider, kaç dakikada ve neyle gider ve ne kadar sürede karış, karış yürüyerek her yerini gezeriz? Oralarda neler yapabiliriz?

Gelin bir başka ülkedeki bir şehrin bahçelerine gidelim, nasılsa bizde gidilecek bahçe yok! Bu kent bir eski kent, eskiden beri başkent. Avrupa'nın sayılı büyük şehirlerinden biri, İngiltere'nin başkenti, Londra.

Londra hakkında Sanalağ'dan (Internet) aldığım özet bilgiler şöyle: Yüzölçümü 4670 km2, nüfusu yaklaşık 7, 4 milyon (kaynak: www.ingiltereve.biz). Resmi WEB sayfalarında bu bilgileri göremedim. 143 kayıtlı park ve bahçesi var.Bütün park ve bahçelerini gezemedim doğrusu. Gezebildiklerim şehrin merkezindekilerdi, yani eski Londra (belki birazcık daha geniş)

Londra'ya giden birinin ilk gezeceği park muhtemelen Hayd Park (Hyde Park)'tır. Şehrin tam merkezindeki bu parkın arazisinin değeri ne bilmiyorum, vardır bir hesabı...

Bir İngiliz arkadaşımla bizdeki sıcak para uğruna kentlerde boş alan bırakmadığımızı üzüntüyle konuşurken sormuştum, "Hayd parkta otel, dinlenme tesisi, pahalı zengin konakları ya da iş kuleleri yapımı için ihale açılsa...." dedim, "Almak isteyenlerin kuyruğu kilometreye uzar dedi, ama özel yasası var, kimse dokunamaz!"

Birey her yerde aynı, ama devletin, yerel yönetimin anlayışı farklı. Bizde olsa hemen yasa değişikliği yapılıverirdi. Hem bizde ihaleye falan da gerek yok, tahsis ediliverirdi 49 yıllığına falan.

Hayd Park ne kadar biliyor musunuz? Tam 1420 dönüm ve Londra'nın en büyük parkı değil! 4000 ağaç var içinde, bir de gölet. Parkın ortalarında bir yerde bir iki küçük kahve, lokanta var, o kadar! Gerisi at binme, bisiklet, yürüme yolları, yeşil alan, spor alanları. Yeşil alanların bazılarında oyun oynamak serbest, bazılarında yasak. 1420 dönüm arazide tuvaletler yer altında, üstlerinde ağaç, çimen.

Gürültü yapmak yasak, cezası 100 İngiliz Sterlini idi ben oralardayken (kabaca 300 YTL yani. 100 Sterlin İngiltere'de para kazanan bir kişi için de çok yüksektir).

Park, Konuşanlar Köşesiyle ünlü. Şehrin en işlek ana caddesine komşu olan bu köşede dilediğin yazıyı asıp konuşursun. Düzeyli ve içerikli konuşursan dinleyenler olur. Onlarca defa hükümeti, yerel yönetimi yerden yere vuran konuşmalar dinledim ama asla Kraliçe’ye “bu kadın” denmedi.

Konuşmak serbest demek, söylediklerinden sorumlu değilsin, ağzına geleni söylemek serbest demek değil!

Mart 2007 sonunda gazetelerde manşet oldu Zincirlikuyu’daki Karayolları arazisinin 800milyon dolara satışı. Alıcı İstanbul’umuza yakışır yeni bir simge yapacakmış.

Yaşanacak şehirler demek, kuleler, iş merkezleri, yollar velhasıl çelik, beton demek değil!

Kişiler satar ya malını, kamu adına hareket etmesi beklenen yerel yönetim, daha geniş anlamda devlet, tüccar mıdır? Bir taraftan devlet tüccar değil diye işletmelerini özelleştir, öte yandan şehrin ortasında nefes alınacak son arazileri de sat tüccar zihniyeti ile. Yazık Istanbul’a, Yazık Istanbul’da yaşayanlara! Istanbul 800milyon dolara satılır mı?

Şehrin kenarına çekilmez yeşil alanlar, dokusuna işlenir.

Yerel yönetim, satın alıp şehrin ortasında yeşil alan yaratacağına elindeki araziyi satıyor. Sırada şunlar şunlar var deniyor bir de, övünülecek şeymiş gibi. Vatan mirasını yemek bunun adı, belediyecilik, ülke yönetmek değil! Gelecek bölümde Londra’nın bahçelerini anlatmayı sürdüreceğim.

“Bize ne Londra’dan!” demeyin!

Yaşanası kentlerimiz olsun istiyorsak, yaşanası kentleri öğrenmemiz gerek!

 
Toplam blog
: 41
: 1621
Kayıt tarihi
: 29.05.07
 
 

Doğaya, sanata, spora, bilime ve ülkeme bağlı; doğruya, gerçeğe, akla yönelik; uluslara saygılıyı..