Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

12 Mayıs '11

 
Kategori
Deneme
 

İSTEMEK

Bugün Üsküdar-Kabataş motoruyla işe gelirken, arkamda oturan bir yolcunun bir cümlesine kulak misafiri oldum ister istemeden: “Gelmiş 20 yaşına, daha ne istediğini bilmiyor” diyordu o ses. Bu cümleyi duyar duymaz kafamda bir ses daha yankılandı ama bu sefer yankılanan benim iç sersimdi ve sorunun hedefi ben oılmuştum: “ Cem Bey 32 yaşınıza geldiniz, ne istediğinizi biliyor musunuz” diye soruyordu iç sesim bana, biraz sitemkar, biraz kızgın, biraz da alaycı bir şekilde. “Bilmiyorum” diye mahcup bir karşılık verdim iç sesime. 32 yaşındayım ve hala ne istediğimi bilmiyorum.

İçime düştüğüm duruma üzüldüm, sabah sabah iç sesim tarafından azarlanmış ve moralim bozulmuştu. Birden karşı atağa geçmeye karar verdim ve bu sefer ben sordum: “Bu dünyada illa bir şey istemek mi gerekiyor, bu dünyaya istemeye mi yoksa yaşamaya mı geldik, ha?, söylesene bana iç sesim” dedim. Sanırım bunları biraz sesli söylemiş olabilirim, yolcuların bir kısmıının bakışlarını üzerimde hissettim. Yine de sorularıma devam ettim. “Bence” dedim, “Bu dünyada ne geliyorsa başımıza, bu istemelerden, isteklerden,arzulardan, tutkulardan, aşırı taleplerden geliyor. Ev istiyoruz, araba istiyoruz, güzel-yakışıklı bir sevgili istiyoruz, iyi bir iş, bol miktarda para istiyoruz, istiyoruz da istiyoruz, biz insan ırkı istemeden duramıyoruz, mutlu olmak istiyoruz, aşık olmak istiyoruz, gülmek istiyoruz, eğlenmek istiyoruz, saygı görmek istiyoruz, sevilmek istiyoruz(ya hakkaten ne kadar da çok şey istiyormuşuz). İstiyoruz da istiyoruz, kendimizi durduramıyoruz, mütemadiyen istiyoruz. Bu isteklerimiz gerçekleşmediğinde de üzülüyor, hayal kırıklığına uğruyoruz.”

“Dolaysıyla” dedim iç sesime, “ne istediğimi bilememe gerek yok, zaten insan olduğum için doğal olarak istek içindeyim. Mesela şu an beni anlamanı istiyorum. Bu hayat, bu düzen insan isteği üzerine kurulmuş. Eğer ilk insan yaratıldığından beri birşey istemeseydik, bugünkü halimize gelebilir miydik? Adem o kırmızı elmayı ısırmak istemeseydi ve cenetten kovulmasaydı, şu anda ben bu yazıyı yazıyor olabilir miydim? Ya elektrik icat edilmek istenmeseydi, ya insan konuşmak, derdini anlatmak, diğerleriyle iletişime geçmek istemeseydi? Gördün mü sayın iç ses, bu dünyada herkes öyle ya da böyle birşeyler istiyor. “İnsan düşünen bir hayvandır” diye bir söz var ya, bence onun doğrusu “insan düşünen ve isteyen, istekleri gerçekleşmeyince de mutsuz olan bir hayvandır” olması lazım.

Ha, eğer genel anlamda hayattan ne istediğimi soruyorsan sana şu kadarını söylüyorum: beni rahat bıraksın, düşsün yakamdan yeter, ben bu hayattan birşey istemiyorum. Çünkü hayat bir dilek ağacı değil, sadece yaşanması gereken bir süreç bence. Ve biliyorum ki; hayattan ne kadar çok şey istersem o kadar mutsuz olacağım, en azından mutsuz olma riskimi artıracağım. Şöyle bir söz daha var, bilir misin sayın iç sesim: insan hayatının dörtte üçünü sahip olamayacağı şeyleri istemekle geçirirmiş. Yani kısacası canımın içi, ben bu hayatta sadece yaşamak istiyorum, mümkün olduğunca az isteyerek yaşamak istiyorum, isteklerin(arzuların) esaretinden kafamı ve ruhumu olabildiğince kurtarmış bir şekilde yaşamak istiyorum. Sanırım artık bu hayattan ne istediğimi biliyorum: az istekli, çok huzurlu bir yaşam istiyorum. Ve yine de gayet iyi biliyorum ki, bu “isteğimi” gerçekleştiremeyeceğim ve mutsuz olacağım. Biliyorum...

 
Toplam blog
: 32
: 1264
Kayıt tarihi
: 31.07.06
 
 

1979 yılında doğmuşum, kuzey yarım kürede Doğu Karadeniz denilen bölgede merhaba demişim dünyaya...

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara