Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

09 Şubat '10

     
    Kategori
    Sosyoloji
     

    İstihdamsal sorunlar...

    2008 yılının son aylarında patlak veren ve 2009 yılında da tüm dünyayı kasıp kavuran finansal global kriz, zaten tüm dünyada en büyük problemlerden biri olan, istihdam (işsizlik) sorununu iyice derinleştirdi. Gelişmekte olan ülkeler ve fakir ülkeler zaten bu sorunu her zaman en ağır şekilde hissediyordu fakat bu sefer gelişmiş ülkeler de çöken ekonomileri ile beraber, işsizlik sorunu ile acı bir şekilde yüzleşmeye başladılar. Bu krizin yarattığı sorunlar neticesinde, kapitalizmin ve liberal ekonomik sistemin sorgulanması ya da sıcak para hareketleri, future piyasalar, mortgage işlemler, kredili piyasalar gibi enstürmanların ülke ekonomilerinde yarattığı tahribatların tartışılması, Çin'in özel durumu, döviz piyasaları ve kurların yol açtığı etkiler ve daha birçok finansal ve mali konular her biri sayfalarca hakkında yazılabilecek ve tartışılacak konular. Ama ben burda ülkemizin kendi nevi şahsına münhasır bazı istihdam problemleri ve manzaraları üzerinde bazı şeyler söylemek istiyorum.

    Bugün Türkiye'de işsizlikten yakınan kitleler dertlerini dile getirmeye kalktığında, yetkili ağızların verdiği en klasik cevaplardan biri; ''efendim işsizlik problemi sadece bizde yok ki, tüm dünya ülkelerinde bu problem var, hem zaten biz 2008 yılında kamuya şu kadar personel aldık, 2009 da da şu kadar aldık, hadi gene gözünüz aydın 2010 da da bir elli bin personel daha alıp, patlama yapacağız, daha ne yapalım kardeşim, esnaf ve özel sektör de biraz işini bilsin, hem zaten dünyada bizden fazla özel sektöre teşvik veren bir ülke yok ki kardeşim...' 'Ya da ''Bunlar ticaret yapmasını bilmiyor, o yüzden batıyorlar...'' gibi hamasi nutuklar duyarsınız.

    Öncelikle şunu bir irdelemek lazım, kamuya memur olarak girebilmek için önce KPSS denilen bir sınava girmeniz gerekiyor. Bu sınavda ise kriter; sizin, eğitim, deneyim, yetenek, kişisel meziyetler, dürüstlük, azim, gayret, kariyer ve diplomalarınız v.s. gibi şahsi özelliklerinizin ölçülmesi değil, tek kriter geçmiş sınavlarda da çıkmış, bazı klişe tarih, coğrafya, matematik, anayasa, genel yetenek sorularını oturup, aylarca ezberlemeniz ya da bunları kendi ezberleyemeyenler için, yani üşenen tembel insanlar için, yeni bir sektör olarak doğmuş KPSS kurslarına para ödeyerek hazır ezber almak. Tüm bu ezber sürecinden sonra ise sınavda en az 85-100 aralığında puan almanız gerekiyor ki, muhtemel alınabilecek her 1000 ya da 5000 adaydan o kadroya yerleşecek tek kişi olabilesiniz. İnanın başvuran aday sayısına karşın alınan kişi o kadar az ki, burdaki amacın, doğrusu... milyonlarca lira sınav başvuru parası toplamak olduğunu anlamamak için biraz çok saf olmak gerektiğini düşünüyor insan... Ayrıca, bir de bakıyorsunbuz ki, bu soruları çok iyi ezberleyip, 90 ve üzeri puan almış bir işletme mezunu vatandaş , binlerce Ziraat Mühendisi boşta olduğu halde, Tarım Bakanlığı'nın AB destekli bir proje birimine sözleşmeli uzman olarak atanmış ve oturduğu yerde sabah 8:30'dan akşam 17:00 'ye kadar sadece mevzuat okuyarak bir ay 2000 TL, bir ay ise 4000 TL. maaş alıyor. Yazık değil mi...? Bu paranın üçte birine razı, aç gezen yüzbinlerce üniversite mezunu işsiz varken...!!!

    Diğer yandan da gene bir bakıyorsunuz, asgari ücrete ve sadece bir SSK 'ya razı milyonlarca işsiz insan varken, kamu kurumlarında yıllarca çöreklenmiş, çoğu ilkokul mezunu yüzbinlerce kamu işçisi 2000-3000 TL. gibi rakamlarla oturuyor... şey pardon çalışıyorrr...!!! Sendikaları arkasına almış bu ağalar bir de her yıl ücretlerine yüksek zamlar istiyor, eylem yapıyor, vesaire...Özel sektörde sendika denen birşey bırakılmadığı halde bugün Türkiye'de ki tüm sendikalar sırtını devlete dayamış, devlet sırtından ağalığa devam ediyor, malına mal katıyor, son model arabaları makam arabası olarak kullanıyor. Kamu işçisi sendikayı kullanarak zam alabilirken, zavallı özel sektör işçisi bırakın sendikayı acaba yarın işe geldiğimde kapı önüne konacak mıyım diye ödü kopuyor, bu zavallı işçiler ve beyaz yakalılar yarınından her an endişeli, çok az ücretlerle, çoğu da sigortasız, günübirlik yaşamaya çalışıyor... Esnafın, özelliklede küçük esnafın ve bunların aileleri ile yanlarında çalıştırdıkları çok az yövmiyeli insanların ki, ancak bunlar da ancak siftah olursa üç beş kuruş ya alıyor ya da alamıyor hali ise feci ve daha da vahim hale gelmeye başladı. Özel sektörde az maaşla çalışan, günübirlik iş yapan, küçük esnaf, işini kaybetmiş, iş arayan ya da bulamayan ve sayıları tahmin edilenin de çok üstünde olan bu kesimin tamamı ise ödeyemedikleri, kredi kartı, banka kredisi, tefeci borcu gibi borçlara boğazlarına kadar gömülmüş durumdalar.... Diğer taraftan ise ek ders ücreti v.s. ile 2000 TL. küsür kadar maaş alan Öğretmen kardeşlerimiz, hepsi en azından 1500- 2000 TL. aralığında maaş alan ve devletin tüm olanaklarından faydalanan devlet memuru kardeşlerimiz ise halen ağlamaya devam ediyorlar.... Bu ortamda hallerine şükredeceklerine....!!! Soruyorum size...? Ortalama üniversite mezunu hangi vatandaşımız isim vermek istemiyorum, bir ilin özel idaresinde çalışan denetçi ünvanlı bir vatandaşımız gibi devlet olanaklarından faydalanarak, her ay başka bir ülkeye gidip, seminer, toplantı, inceleme gezisi gibi adlar altında geziler yapabiliyor...? Bu harcanan paralarla her ay kaç vatandaşımıza iş sağlanabilir, her ay kaç aç insan doyurulabilir...? Bunun muhasebesi yapılıyor mu acaba, bizi yönetenler tarafından....!!!

    Velhasıl kelam, işsizlik tüm dünyada sorun ama, bizim bize has dinamiklerimiz, on yıllardır bir kangren ve bu kangreni kesip atacak otorite, yönetim nerde ya da ne zaman olacak merak edilen soru bu olmalı sanırım...

     
    Toplam blog
    : 1
    : 463
    Kayıt tarihi
    : 09.02.10
     
     

    Ziraat Mühendisiyim aynı zamanda İktisat Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü mezunuyum. İyi derecede İngi..

     
     
     
     

     
    Sadece bu yazarın bloglarında ara