Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Aralık '08

 
Kategori
Anılar
 

İtirazım var

İtirazım var
 

Ve gülen bir kara kız.


Yaklaşık 20 yıldır, eşimin hayata ve insanlara bakışını yadırgamış ve eleştirmişimdir. İnsanlara temkinli yaklaşışı, güvensizliği, her an darbe yiyeceği duygusu ve kimsenin dost olmadığı görüşü birbirimize çogu zaman ters düşmemize ve hatta bu yüzden mutsuz olmamıza bile neden olmuştur. Ben dost canlısı, herkese vermeye çalışan, tüm darbelere rağmen uslanmayıp, yine insan olmanın erdemi budur diyerek, yeni darbelere koşan, ben;eşimden çok farklı bir bakış açısına sahibtim. Hala da sahibim ya parantez içi. Ben dil-ırk -statü-zenginlik fakirlik-çirkinlik -güzellik kavramlarını tanımayan biriyim. Ben çok basitim. Yalın ve basit. Çok şık ve pahalı yaşamayı bilmenin yanında, yer sofrasında bağdaş kurup, soğan ekmeği yemeyi bilen ve üstelik zevk alanda biriyim. Benim için 'ya siyah ya beyaz yok'. Ben 'gri'yi de bilirim. Keskin çizgilerim yok. Kapılarım pat diye kapanmaz kimsenin yüzüne. Kestirip atamam öyle paçavra gibi, insanları . Dileyen herkese her zaman uzanan ellerim vardır. 'Hayır' demeyi bilmem. Oysa öyle zamanlar olmuştur, öylesine zor zamanlarım ama yinede 'hayır 'diyememişimdir. Hal böyle olunca, bana çok kolay 'hayır' diyenlerin karşısında her seferinde, depremleri yaşarım yüreğimde.

Niye mi bunları anlatıyorum. Çünkü bugün 'İTİRAZIM VAR'. Neye mi? Sayayım. Olumsuzun kazanmasına, sevgisizliğin kahrolası yükselişine, kadir bilmezliğe , dost nedir bilmeyenlere, eski güzel erdem sayılan değerlerimizin yitirilişine ve karşıt sözcüklerin iktidarına. ve daha daha nelere. Peki neden mi?Devam edeyim anlatmaya..

Ben hep masallardaki mutlu sonları ezberlemişimdir. Hani iyilerin kazandığı, kötülüklerin, toprağın taa en diplerine gömüldüğü sonları bilirim. Yine buna inanmanın sonucundaki sukutu hayali yaşadığım için itirazım var.

20 yıldır eleştirdiğim eşimin, üniversite yıllarını dolu dolu beraber yaşadığı, 'ekuri' kelimesinin daha da bir anlamı kuvvetlendirdiği bir 'dost-arkadaşı' vardı. Kasetlerde, nikah törenimizin filim karelerinde gözüken arkadaşı, ne yazık ki. , kendi nikahında bizleri çağırmamış, eşim de asla göstermediği halde, fazlasıyla hissedebilen bir ben ile, aşırı incilmiş ve olaya sessiz kalmıştı. Gelin kızımız İstanbul sosyetesinin, çok iyi yetişmiş bir hanım kızıydı. Yani Türk filimlerindeki gibi dünyalarımızın çok farklı olduğu bir ailenin kızı. Eşim, dostu için, 'bizi yeni yaşamının içinde görmek istemedi, çünkü dünyalar farklı' dediğinde şiddetle karşı çıkmıştım. 'Asla mümkün değil, sadece nikah telaşının sonucundaki basit olağan bir unutma olayı' diye. Ve böylece 3-4 sene geçti. Eşim geçtiğimiz aylarda, aniden baypass oldu. 3 damarı değişti. O benim gibi değildir. Ben geçmişle sıkı fıkı olduğumdan, en yeni dostluklarım 15 yıllıktır. Ben orta okul arkadaşlarımı bile bulup çıkarırken, onun 'benim hiç bağlantım kalmadı arkadaşlarımla' dediğinde içim ezilirdi. Yine öyle bir konuşma sonunda, bu çok sevdiği arkadaşını bulmaya karar verdim. Araştırmalar sonucunda, medyadaki sosyete haberleri dışında bir şey bulamadım. Sadece bulabildiğim eşinin çalıştığı kurumdu. Eşime söyledim. Eşim asla onu aramayacağını, çünkü arkadaşının onun defterini çoktan kapadığını söyledi. Ben yine peri masallarıma başladım ve çok yoğun çalışmalarım ve duygulu konuşmalarım sonucunda aramasını sağladım, çünkü bu araştırmalar sırasında bu dostumuzun da aynı dönemde aynı ameliyatı olduğunu okumuştuk. Kadere bakın , 2 arkadaş aynı zamanda aynı ameliyatı olmuşlardı. En azından geçmiş olsun demeliydi. Geçmiş unutulmalıydı. . Hayatı ıskalamışlardı. Belki bir daha bu şansı elde edemezlerdi. Ve sonunda bugün arkadaşına ulaştı. Çevirdiği telefon , karşı taraf tarafından açıldığında, gözünün içine baktığım eşimin yüzü heyecandan bembeyazdı. Ama engel olamadığı bir tebessüm vardı dudaklarında. Sözcükler dökülürken , karşı tarafın sözcükleri o ince telefon tellerinden kulağına geçerken eşimin, saniye saniye, yüzünün karardığını gördüm. Gözümü kıpırdatmadan, yüz kaslarındaki her bir titreşimi izledim. İçimde çığlıklar kopmaya başlamıştı. 'Hayır ' diyordum. Ve telefon kapandı. Eşim, yorgundu hem de çok. Yorgundu, yüreğine hiç tereddütsüz sokulan binlerce bıçağın açtığı yaraların kanayışı yormuştu , canımı. Benim dost dediğim 'adsız' kişilik, 'sana vereceğim iş telefonumu ara ve numaranı oraya bırak, ve bu (cep)telefondan da beni arama 'demişti. İşte bunu demişti. Evet , bunu demişti. Ben 'hayır' dedikçe o bunu demişti. İtirazım buna idi dünya. İtirazım bu kadar kirlenmene idi. Sadece yazık. Olumsuz kazandı, itirazım buna idi dostlar ve adsızlar.

 
Toplam blog
: 39
: 1366
Kayıt tarihi
: 19.12.08
 
 

Gazi Üniversitesi Ekonomi Fakültesi 1982, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi,Yöneticilik İht..