- Kategori
- Sinema
İyi Geceler, İyi Şanslar
"Gerçekleri izlemek için karşısına geçtiğimiz televizyon bizi izliyor."
Komünist ideoloji’nin sınıfsız toplum, eşitlik ve adalet gibi kavramları dillendirmesi, kapitalist sistemin baş aktörlerinden ABD’de taraftar bulmuş, bu durum egemen sınıfın sistemsel değişimden korktuğunu ve bu korkularını gidermeye yönelik McCarthy’e baskı ve sindirmelerle insanları suskunluğa itmek gibi bir misyon yüklendiğini görmekteyiz.(Bu korku durumunu o yaratmadı; o bunu sadece kendi çıkarı için ve oldukça da başarılı bir şekilde sömürdü)
“Biz ne söylersek söyleyelim değişmeyecek” diyen Ed.Murrow’un sözünü Clooney bol sigara dumanı ve sigara reklamı ile perçinliyor.
Filmde bir gazetecinin isterse baskı ve zorbalığa direnerek haksızlıkları meydana çıkarabileceği çok şık biçimde işlenmiş. (Buna benzer bir olayda ABD’de Watergate skandalıdır. Bu olayda gazeteler olayın üzerine gitmiş, Başkan Nixon istifa ederek ilk istifa eden ABD başkanı olarak tarihe geçmiştir.)
McCarthy dönemindeki “Komünist avı” niteliğindeki soruşturma 2011 Türkiye’sinde renk değiştirip “Ergenekon davası” olarak zuhur etmiştir. İlk dönem kitlelerin destek verdiği bu dava amacından saptırılarak “muhalif avı” haline getirilmiştir. Tek eksik “Yazmaktan, konuşmaktan, arkadaşlıktan ve şu anda gözden düşmüş gayeleri savunmaktan korkan adamlardan olmayacağız” diyen Ed.Murrow gibi habercilerin olmaması.
Günümüz Türkiye’sinden kesitler sunan bir film…
Açıklanamayan kanıtlarla görevden alınmalar, tutuklanmalar ve damgalanmalar. McCarthy’ekarşı çıkanlara yapılan “Komünist”etiketlemesi günümüzde “Ergenekoncu” olarak hayat buluyor. Ergenekon davasına karşı çıkmak ve oynanmak istenen oyunu belgelerle ortaya koymak, bir çok kanıtın sahte olduğunu kanıtlamak ve kitleyi bilgilendirmek medya-siyaset ve ticaret ilişkisinin gücü temelinde insanların darbeci ve statü quo’ya hizmet edenler olarak damgalanmasına neden olmuştur.
Bu süreçte gereken “gocuklu celep sopasını kaldırınca” sürüye katılmayacak kadar cesaretli, ilkeli ve idealist insanlardır. Haksızlıklar karşısında Ed.Murrow'un yaptığını yapmaya cesaret edemeyen gazeteciler var oldukça, içi “otokrasi” ile doldurulan ve “ileri demokrasi” adı ile süslenen sindirme rejiminin aydınlıkları karartmasına şahit olabiliriz.