- Kategori
- Dilbilim
İyi ki sen varsın, üç nokta!

Sadece üç nokta!...
Noktalama işaretleri içinde, “üç nokta”yı bir başka severim.
Sıkıştığımız zaman, kendimizi kurtarmak için üç noktaya sığınırız.
Onun için diyorum ki:
İyi ki sen varsın üç nokta.
*****
Düşündürmek mi istiyorsunuz?
Basın üç noktayı!
Sıkıştınız mı?
Basın üç noktayı!
Ne denli kibar adam olduğunuzu mu göstermek istiyorsunuz?
Önce küfreder gibi yapıp, ardından “üç nokta”yı deneyin!
Deneyin de...
Baktınız işler kötüye gidiyor, “Çevir kazı yanmasın!”ı hatırlayın, lafı güzel bir sözle bağlayın!
“Ben senin ...”
Tehlike mi var?
Varsa, kolayı da var; vazgeçin üç noktanın çekiciliğinden.
Devam edin:
“...bütün sülaleni çok iyi tanırım; ne de severim!”
İnandırıcı mı olmadınız! Onun da kolayı var. Sizin için çok tehlikeli olmayan bir sözle dolduran kalan boşluğu:
“....adam olduğunu sanıyordum.”
Geri adım attığınızı düşünmeyin; üç noktalık yeri, içinizden doldurun.
Kim ne bilecek, orayı nasıl doldurduğunuzu?
Ha, bir şeye dikkat edin; duygularınız, orayı doldururken yüzünüze/ sesinize yansımasın!
“Üç noktalık yeri, nasıl da dolduramadım!” diye düşünmeyin; terbiyenizi bozmayın.
Boşverin, söyleyecekleriniz içinizde kalsın; hiç değilse size zararı olmaz. Bir “doğalgaz”la atarsınız dışarı, olur biter. Kimsenin olmadığı/ duymayacağı bir yerde basın küfürü. Unutmayın, Fakir Baykurt’un bir kahramanı köylü, “Küfür, adamın karnının şişkinliğini indirir.” diyor.
*****
Diyelim ki, “üç nokta”lı bir konuşmayı okudunuz bir yerde.
“İddiasını ispatlayamayan.... Oraya, işte, üç tane nokta koyuyorum.”
Üç noktalı yere ne gelir?
Dileyen dilediğini getirebilir; ancak aslında ne geleceğini tutturmak, Süper Loto’da 6 tutturmak gibi bir şey. Belki de, kimsenin aklına gelmeyecek bir sözü söylemek için orası üç nokta ile geçilmiştir. Belki kimsenin aklına hayaline gelmeyecek sözcükler gizlidir, üç noktalı yerde.
Boşverin, kafanızı yormayın!
“Söz uçar, yazı kalır!” deyin geçin!
Bakmayın size akıl verdiğime; önce ben, bu “boşver”e uyamadım.
İşin gerçeğine bakarsanız, "İddiasını ispatlayamayan... Oraya işte üç tane nokta koyuyorum." cümlelerinin söylendiğini okuyunca önce inanamadım. Merak bu ya, araştırdım. Sonra bu sözün kullandığı belgeyi görünce...
Gördünüz mü, farkına varmadan, üç noktaya nasıl de yerinde kullandım. Ama adım gibi biliyorum, üç noktalı yere “ne”yi getireceğinizi. Önceki cümlenin yüklemi “inanamadım” olduğu için, üç noktalı yere de kesinlikle, “inandım” yüklemini getireceksiniz. Ya da boşluğu bir deyimle dolduracaksınız: "... gözlerime inanamadım."
*****
“Üç noktayı nerelerde kullanırız?” gibi bir soruyla karşılaşınca, aklımıza birkaç kural gelir.
İlk gelen şu kural oluyor:
“Bitmemişlik bildiren ya da maksatlı olarak kesilen sözlerin yerine...”
Üç nokta, eksiltili cümlelerin sonunda da kullanılır. Çünkü eksiltili cümlede yargı tamamlanmamıştır. Böyle cümlelerde yüklem yoktur. Edebiyatımızda eksiltili cümleyi ilk kez, Servet-i Fünun edebiyatında görüyoruz. Bu edebiyatın önde gelen romancısı Halit Ziya Uşaklıgil, Mai ve Siyah adlı romanında eksiltili cümleyi ilk kez kullanma şerefine ermiştir.
*****
“Üç nokta” diyen de var, “üç nokta yan yan yana” diyen de...
Özgürlük var, dileyen dilediğini söyler diyebilir miyiz?
Hayır!
“Üç nokta yan yana” derseniz, anlatım bozukluğu yapmış olursunuz?
Nasıl mı? Çünkü burada “yan yana” gereksiz kullanılmıştır.
Eğer “üç nokta yan yana” derseniz, sanki başka “üç nokta” varmış da, bunu onlardan ayırt etmek için böyle diyorsunuz gibi bir anlam çıkar ortaya. Oysa bir başka üç nokta yok!
Eğer, “üç nokta üst üste”, “üç nokta sırt sırta”, " üç nokta arka arka”ya diye, üç noktanın çeşitleri olsaydı; üç nokta yana yana....
Ama yok!
Üç nokta üst üste var mı?
Yok!
Üç nokta sırtı sırta var mı?
Yok!
Üç nokta arka arkaya var mı?
Yok!
Öyleyse, doğrudan “üç nokta” demek var.
*****
Konumunuz ne olursa olsun, üç noktayı sevin!
Ama güzel şeyler için kullanın!
O zaman bütün gücünüzle, gönlünüze göre coşkuyla seslenebilirsiniz:
İyi ki sen varsın üç nokta!
Üç nokta, iyi ki sen varsın!