- Kategori
- İlişkiler
İz

''Her gördüğü sakallıyı dedesi zannedenler, her yüzü güleni de mutlu bilirler.''
Herkes, nedense hep gülen yüzünün fotoğrafını sağda solda paylaşır. Maşallah, hiçbir derdi yok kimsenin ! Harika birşey bu.
İçimizin fotoğrafını çekebilsek, kimbilir ortalık mezarlıktan, harabeden, enkaz yığınından geçilmeyecek. Belki, güllük gülistanlık portlerle de karşılaşabiliriz. Ama ben birincisinin olacağına inanıyorum.
Hergün yeni birşeyler görüyoruz. Yepyeni sahnelerin içinde buluyoruz kendimizi. Daha nelerle karşılaşacağımızı sadece Allah biliyor.
Herkes gözünü kapatsın şimdi sadece bu paragraflığına !
Film şeridinize hemen kolaj yapın.
Kimler gelmiş, kimler geçmiş de gitmemiş...
Geminiz ne dalgalara göğüs germiş, ne alabora tehlikelerini atlatmış da batmamış...
Kaleniz ne savaşlar görmüş, ne toplara tüfeklere karşı koymuş da yıkılmamış...
Şehriniz ne yangınlara tanık olmuş, her metrekaresinde ne alevler yükselmiş de yine de kül olmamış...
Hepsini sıraya koyun !
Zaten gözünüzün önüne ilk gelenler, derin izler bırakanlardır. Evet... Onlar sizin hikayenizi oluşturuyor. Her insanın hikayesi vardır. Yalnızca, kapalı bir kutu içinde yaşayanların hikayesi olmaz. Onlar, karanlıkta ancak karanlığı görebilir. Ve size ancak siyahı anlatabilirler. Tek bir şey yani. Siyah...
Hikayesini dinlediğiniz insanın içini görebilirsiniz artık. Paylaştığı fotoğrafa değil, gördüğünüz fotoğrafa bakın. O zaman anlarsınız, her insanın içinde iz bırakmış bir burukluk olduğunu.
Ne diyordu rahmetli Neşet Ertaş: ''Sen beni gönlünce mutlu mu sandın; ömrümü boş yere çalan dünyada? ''
Baktığınız değil, gördüğünüz doğrudur.
Siz hiç ağlarken çekildiği fotoğrafını paylaşan birini gördünüz mü?
Ben görmedim.
Peki, siz hiç karşınızda ağlayan birini gördünüz mü?
Ben gördüm...
Çok kötü bir sahne. Gözyaşının sebebi her ne ise lanet okuyacağınız bir sahne hem de... Ama fotoğraflarında hep gülüyorlar. Biz de mutlular sanıyoruz.
Öyle miymişler?
Gerçekten mi?
Gülümseyin o zaman...
...
Çektiniz mi?
Kaldığınız yerden devam edebilirsiniz şimdi...