- Kategori
- Blog
İzmir’de özel ve güzel bir Pazar günü!...

Sabaha kadar yağan yağmur sonrası tertemiz bir sabaha gülümsemiş İzmir, rüyalardan rüya beğeniyorken ben!
Güneş açmış, hava ısınmış, Şükrü Bey’in yeri coşup coşup taşmış!
Uyanma saatim, yolların kalabalıklığı ki sanıyorum gerek havanın hoşluğu, gerekse de aynı gün açılan Doğal Park’ı ziyaret etmek isteyenlerin sayısının çokluğu bunda rol oynadı!
Kemeraltı geçitsiz olmuş, yürüyemiyorsunuz, konuşmalardan kavrıyorum durumu: Bayram Haftası! Beş dakikalık yol yirmi beş dakikamı aldı! Sağlıyorum, solluyorum insanları, sinirleniyorum, salına salına gidenlerin aralarından geçemedikçe, bir de, nedir bu türbanlı başlar Allah’ım! Kara çarşaflı bir kadınla göz göze geliyorum, usulca gözlerimi kaçırıyorum, bir kadının bu hali içimi acıtırken, sinirlerimle cebelleşiyorum, bu kadınla değil ki işin, maşalardan yalnızca bir tanesi diye muhakeme yaparken, tüm bunları gözlerimden okuyacakmışçasına insan ve kadın edebimle utanarak gözlerimi kaçırdım usulca…
Kan ter içinde Milliyet Blog toplantı yerine vardığımda gördüğüm manzara: Sohbet eden hoş bir kalabalık, sarmalar, muzlar, börek ve çörekler bereketi, sevgiyi, paylaşımı simgeliyor!
Geldiğimi ilk fark eden, bir önceki toplantıdan tanış olduğumuz çalışan arkadaşlar, “Gülgün Hanım, sizi ben karşılayayım” diye bir gelişleri vardı ki, memleketten gelen ablaları misali kucaklaştık, sağ olsunlar! Mustafa’cığım içeride, yorulmuş, itiraf ediyorum ilk izlenimim beni korkuttu, beti benzi atmıştı ancak ayrılırken rengi yerine gelmişti, çok şükür!
Çok kısa katılabildiğim toplantıdan bende kalanlar: Özden’ciğimle (Zirve) sohbet ettik, kahvaltısız apar topar çıktığımdan artık kan şekerim düşme noktasındayken imdadıma yetişen sarmalar, kısırlar, börek ve boyozları ben iştah ile yerken!
Yerken konuşmamaya gayret ettim tabii ki!
Tijen’ciğimle (Tijhal) istediğimce yan yana gelemedim! Oysa sohbetini özlemiştim!
Alev Hanım’a umarım bir pot kırmamışımdır, giderlerken arkalarından seslendim: Lütfen kardeşinizin kulaklarını bir çekiverin, son söylediğimi duymadığından bir daha seslendim: Aynı zamanda sevgilerimi de iletin!
Biraz muzip, biraz esefli bir gülümseyiş miydi o, şık bir gülümseyişti ama alaca karanlıkta analiz edemedim!
Zehra hem güzel hem becerikli, hem de yürekli ve sevecen bir genç kızımız diyemeyeceğim, kızını gördükten sonra şaşkınlık geçiriyor insan, o nedenle genç bir kadınımız diyeceğim!
Bir önceki toplantıdan da gözlemlerim aynıydı, kaprissiz, kendi ile barışık!
Hülya (Alyoşa) yine güler yüzlü, Demet hafiften kilo almış, muhteşem ötesi olmuş bir genç kızımız, önceki toplantıya kıyasla çok daha özgüvenli! İçim ışıdı vallahi!
Nilüfer Veldet beni hayretlere düşürdü! Yazılarını okurken gözüm resmine takılırdı, bende bıraktığı izlenim hep fazla kendi halinde, sınırlar içinde hapsolmuş, az biraz solgun, orta yaşla tanışmaya hazırlıklı bir hemcinsim sanırdım ki, aman Allahım! Gözlerinin içi gülen, ince uzun cinsinden, güzelim saçları yüzünü çevreleyen ve sımsıcak bir genç! Gayet aklı başında, gayet esprili! Şaşkınlıktan öleceğim!
Özden’ciğim, kulakların çınlasın, çok uzun yazıyorsun dedin ya canım, pek de haklısın, ama duramıyor işte parmaklarım! Aralıklı oku canım benim, zarif, güzel kadın!
Neşe Evrim’in bu kadar hoş olduğunu da düşünmemiştim, mesela! Çok hoş, dinamik bir hanım, sohbeti pek keyifli!
Cansın Erol sımsıcak! İlk etapta öyle görmeyenleri muhtemeldir, sormadım ama var olduklarını düşünüyorum!
Sakin duran, ama sevgiyle gözlemleyen bir insan, sarıl sarıl sarılası geliyor insanın! Yaşamı algılamış, sindirmiş, damıtmış yani…
Alahittin Bey ile tanışmışım, eve geldikten sonra ayrımına vardım, methini oysa nerelerden duymuştum, bir enerji alışverişi içinde olmamızı bilseniz ne kadar isterdim!
Tansel bir enerji küpü! Karizmatik bir adam, keyifli, sıcak! Beyni acayip çalışıyor ve çok dürüst! Daha önceki toplantıdan beri pek severim kendisini!
Yakışıklı da kerata, boşuna değildir yakışıklı yarışmasında ona oy verişim!
Oyy Murat’cığım, blog yakışıklısı, ne tatlıdır o! Ne hoş espriler yapıp durdu, azıcık da dokundurdu, en bi yakışıklı diye onu seçmedim diye, de… Eşi ne hoş bir hanım, güzelliği ve karakteri ile… Kızları Gülce… Bir isim bu kadar mı yakışır!
Şükrü Bey’e de selamlarım var buradan! Eksik olmasın, yine pek özel hissettirdi kendimi, hoş geldini, kahvesi, rahat ettirme isteği… En çok da, sevgili Mustafa Mumcu’ya gösterdiği özeni…
En çok Mustafa’ydı önemsediği…
Sevdiğimi seveni severim denir ya, beni sevmese de olurdu da, Şükrü Bey emek ile birlikte gönül adamı!
Emekli öğretmen, pek merak ettiğim Arif Öğütçü, anladım ki hakkında hiç yanılmamışım, öyle naif, Ali Açıköz, pek güldük sağ olsun, karşılıklı, ki önceki toplantıdan olsa gerek, pek bir dost buldum kendisini!
Saat yine epey bir geç olmada, atladığım konular olabilir, toplantılara katılmayanlar için çekici gelmeyen konular bunlar, tekrar devam eder miyim, bilmiyorum, iç sesime bağlı, ancak özel paylaştıklarım konusunda eksiklerimi gördüğümde, kimse kusura bakmasın, blog olarak da devam edebilirim!
Ayrılma aşamasında Seda’cığım ile birlikte ayrıldık!
Üç-beş de alışveriş yaptık ve böyle erken yaşta, böylesine güzel bir kızın var oluşuna hayran kaldım!
Gülgün Abla deyişindeki doğallık, geciktiriyor muyum endişesi, karşılıklı, ne bileyim, sanki yeğenimmiş gibi keyifle paylaşımlarımız…
Türkiye pek de korkmasın arkadaşlar, hani Kemeraltı’ndan geçerken gördüğüm türbanlılar vardı ya, belli saatlerde ortalarda sanıyorum dolaşıyorlar, kim bilir, para karşılığında gezen türbanlılardandırlar, ya da hani belli saatlerde dolanırlarmış ya ortalıkta karafatmalar, Seda’cığım, henüz yirmi üçündeki güzel kızımız, karakteri ile de vallahi içime serin sular serpti!
Bu yazı burada artık bitsin, benim İzmir akşamüstüm henüz bitmemişti, rast gelişler ile geceyi sıfır üç küsurlarda kapadım ama onu da artık Bizim Evin Halleri’nde anlatırım!
Emeği geçen herkese, buradan, sonsuz teşekkür ve sevgilerimle…
Gülgün Karaoğlu
Aralık,02/08