- Kategori
- Güncel
İzmir'deki patlamadan sonra hala hayatta olmak

Son günlerde olanları irdeleyemiyorum bile...
Sabah saatlerinde Yüksek Lisansı kazandığımı (özel öğrenci statüsünde) öğrenmemin zafer sarhoşluğu ile gittim Buca yönüne.
Aman allahım o da ne? Resmen bir kıyamet senaryosunun çekim provalarını andıran görüntüler, ne yazık ki gerçekti. Etrafı kuşatmış polis ekipleri, olay yeri inceleme şeritleri, ağlayan insanlar ve berbat derecede ağırlaşmış duygu yoğunluğu. Ne yapacağını, ne söyleyeceğini bilmez insan yığını...
Önce arabayı park edecek yer arıyorum ama YOK! Gerçi park etmeye de gerek yok... Trafik akmıyor. İniyorum arabadan... O ağır koku ve KORKUnun içine. Neden gittiğimi, nereye gittiğimi bilmeden. Ölüm ile yüzleşen ve ölümü yenen insanların azraille boğuşurken aldığı darbeleri tedavi eden hemşirelere doğru. Göz yaşlarıma engel olamıyorum...
Sabah evden çıkarken eşim dememiş miydi bana; "Sen istersen arabanla git, seni okula kadar götürmem münkün değil, belki Tansaş'ın önünde bırakabilirim seni diye"
Tansaş'ın önü!!! diye düşünüyorum, eşimin daha bu sabah bırakmayı önerdiği ama uykuma esir olup "hadi sen işine yetiş, ben araba ile giderim" dediğim TANSAŞ'ın önü!
Uykuya esir olduğum için, yaşamadığım Facia!!!
Bedenimi olmasa da ruhumu paramparça yapan patlama, Orada olma ihtimali ve belki de burun buruna gelmek ölümle.
Elim ayağım kesiliyor, başım dönüyor ve yığılıyorum o anda yere.
Kim olduğunu anımsayamadığım birileri müdahale ediyor bana.
Kusmaya başlıyorum. Durmadan öğürüyorum tıpkı iki yıl önce geçirdiğim o feci trafik kazası sonrası olduğu gibi.
Canım yanıyor, ama bedenimde yara yok...
Ölümü düşünüyorum, bir de kusarak Orucumu bozdum diye kızıyoru kendime o an nereden, nasıl aklıma geldiyse.
Korna seslerini kimbilir kaç dakika sonra fark ediyorum. Yolu tıkayan arabama doğru yönelsem de araba kullanamayacak kadar kötü olduğumu biliyorum. Patlamayı sanki an an yaşamış duygusundan kurtulamıyorum bir türlü. Bir polis geliyor yanıma ve bana "eğer araba kullanacak durumda değilseniz, bir arkadaşımız yardımcı olsun diyor", yardımı kabul ediyorum.
Okulu, Yüksek lisansı unutuyorum. Herşeyi unutuyorum.
Yardımıma gelen polis soruyor; "Bayan nereye gideceksiniz diye", evimi tarif etmek, oturduğum semti söylemek yerine "eve" diyorum sadece polis memuru müneccimmişcesine. Benim arabamı Şirinyer karakolunun önüne park ediyor ve beni ekip arabası ile bu kez adresini verdiğim evime gönderyor.
Hala şaşkınım...
Yaşıyorum...
Nefes alıp verirken sanki patlama anındaki dumanı yutmuş gibi ciğerim yanıyor.
Midem bulanıyor, başım dönüyor hala.
Sıcağı sıcağına duygularımı yazarak hafiflemek istiyorum ama 2 gün önce eşimin labtopumun üzerine uçması dolayısı ile notebookumun artık çalışmadığını anımsıyorum. İki gündür yazmadığım bloğum geliyor aklıma, bu günü yazmak için daha fazla istek duyuyorum.
Eşime rica ediyorum kendi notebookunu arabadan getirmesi için...
Şu anda yazmak istiyorum. Aralıksız saatlerce ÖLÜM ve YAŞAM üzerine yazmak...
Hayatımızın pamuk ipliğine bağlı olduğunu söyleyenleri doğrularcasına yaşadıklarımı aktarmak istiyorum.
Midem bulanıyor.
Başım dönüyor.
Teröre bir kez daha lanet ediyorum, sivil halk ile çatışacak kadar adileşenleri şiddetle kınıyorum.
Allah hepimizin yardımcısı olsun.
Sabah saatlerinde Yüksek Lisansı kazandığımı (özel öğrenci statüsünde) öğrenmemin zafer sarhoşluğu ile gittim Buca yönüne.
Aman allahım o da ne? Resmen bir kıyamet senaryosunun çekim provalarını andıran görüntüler, ne yazık ki gerçekti. Etrafı kuşatmış polis ekipleri, olay yeri inceleme şeritleri, ağlayan insanlar ve berbat derecede ağırlaşmış duygu yoğunluğu. Ne yapacağını, ne söyleyeceğini bilmez insan yığını...
Önce arabayı park edecek yer arıyorum ama YOK! Gerçi park etmeye de gerek yok... Trafik akmıyor. İniyorum arabadan... O ağır koku ve KORKUnun içine. Neden gittiğimi, nereye gittiğimi bilmeden. Ölüm ile yüzleşen ve ölümü yenen insanların azraille boğuşurken aldığı darbeleri tedavi eden hemşirelere doğru. Göz yaşlarıma engel olamıyorum...
Sabah evden çıkarken eşim dememiş miydi bana; "Sen istersen arabanla git, seni okula kadar götürmem münkün değil, belki Tansaş'ın önünde bırakabilirim seni diye"
Tansaş'ın önü!!! diye düşünüyorum, eşimin daha bu sabah bırakmayı önerdiği ama uykuma esir olup "hadi sen işine yetiş, ben araba ile giderim" dediğim TANSAŞ'ın önü!
Uykuya esir olduğum için, yaşamadığım Facia!!!
Bedenimi olmasa da ruhumu paramparça yapan patlama, Orada olma ihtimali ve belki de burun buruna gelmek ölümle.
Elim ayağım kesiliyor, başım dönüyor ve yığılıyorum o anda yere.
Kim olduğunu anımsayamadığım birileri müdahale ediyor bana.
Kusmaya başlıyorum. Durmadan öğürüyorum tıpkı iki yıl önce geçirdiğim o feci trafik kazası sonrası olduğu gibi.
Canım yanıyor, ama bedenimde yara yok...
Ölümü düşünüyorum, bir de kusarak Orucumu bozdum diye kızıyoru kendime o an nereden, nasıl aklıma geldiyse.
Korna seslerini kimbilir kaç dakika sonra fark ediyorum. Yolu tıkayan arabama doğru yönelsem de araba kullanamayacak kadar kötü olduğumu biliyorum. Patlamayı sanki an an yaşamış duygusundan kurtulamıyorum bir türlü. Bir polis geliyor yanıma ve bana "eğer araba kullanacak durumda değilseniz, bir arkadaşımız yardımcı olsun diyor", yardımı kabul ediyorum.
Okulu, Yüksek lisansı unutuyorum. Herşeyi unutuyorum.
Yardımıma gelen polis soruyor; "Bayan nereye gideceksiniz diye", evimi tarif etmek, oturduğum semti söylemek yerine "eve" diyorum sadece polis memuru müneccimmişcesine. Benim arabamı Şirinyer karakolunun önüne park ediyor ve beni ekip arabası ile bu kez adresini verdiğim evime gönderyor.
Hala şaşkınım...
Yaşıyorum...
Nefes alıp verirken sanki patlama anındaki dumanı yutmuş gibi ciğerim yanıyor.
Midem bulanıyor, başım dönüyor hala.
Sıcağı sıcağına duygularımı yazarak hafiflemek istiyorum ama 2 gün önce eşimin labtopumun üzerine uçması dolayısı ile notebookumun artık çalışmadığını anımsıyorum. İki gündür yazmadığım bloğum geliyor aklıma, bu günü yazmak için daha fazla istek duyuyorum.
Eşime rica ediyorum kendi notebookunu arabadan getirmesi için...
Şu anda yazmak istiyorum. Aralıksız saatlerce ÖLÜM ve YAŞAM üzerine yazmak...
Hayatımızın pamuk ipliğine bağlı olduğunu söyleyenleri doğrularcasına yaşadıklarımı aktarmak istiyorum.
Midem bulanıyor.
Başım dönüyor.
Teröre bir kez daha lanet ediyorum, sivil halk ile çatışacak kadar adileşenleri şiddetle kınıyorum.
Allah hepimizin yardımcısı olsun.