Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Kasım '11

 
Kategori
Siyaset
 

Kabuğu kırılan İnci (1)...

Kabuğu kırılan İnci (1)...
 

“Türkler’in –diyordu Fahreddin- kazandıkları başarılar ve elde ettikleri şöhretin sebebi sorulacaksa, cevabı şudur: Malumdur ki her kabile veya herhangi bir grup, kendi milleti, kendi aşireti arasında ve kendi şehrinde yaşarken saygı ve sevgi görür. Fakat başka bir ülkeye veya gurbete gittiklerinde hor görülürler ve kimsenin dikkatini çekmezler. Halbuki Türkler tam aksine, kendi ülkelerindeyken ve kandaşlarının arasındayken, sıradan bir Türk kabilesi neyse odurlar. Bir fevkalade güçleri yoktur ve kimse de onlara yardım için çırpınmaz. Ancak ülkelerinden çıkıp Müslüman ülkelerine geldiklerinde kendi yurt ve evlerindekinden daha güçlüdürler; el üstünde tutulurlar, kumandan veya sipahsalar olurlar..”

“Son derece zeki ve bilge bir Türk hakanı olan Afrasiyab’ın hikmetli sözlerinden birisi şöyle: Türkler sedef içindeki inciye benzerler. Kabuğunun içindeyken bir değeri yoktur ama kabuğundan dışarı çıktığında padişah tacını, gelinlerin boynunu ve kulaklarını süsleyecek kadar değerli olurlar”. (L.N. Gumilev (Eski Türkler, s.192-193), Umnakov (İstoriya Fahreddina Mübarakşaha, s.10)’ dan aktarıyor.)

***

“One minute” çıkışı Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hiç beklenmedik bir zamanda tarihin sayfaları arasına, belki de kronoloji listesine almıştır. Bildiğimiz gibi; Dünya Ekonomik Forumu’nun 2009 yılında yapılan bir toplantısında İsrail Cumhurbaşkanı Perez ve toplantı moderatörünün kumpasına teslim olmayarak resti çekmiş ve toplantıyı terk etmişti.

İlk başlarda iç siyaset ve bazı medya aktörleri bu çıkışı çocukça buldu ve tiye almaya kalktı. Ama daha sonra; o an spontane geliştiği düşünülen bu olayın altyapı olarak kararlı ve planlı olduğu anlaşıldığı zaman homurdanmalar başladı. İsrail’e kafa tutmanın gereksizliğinden, bedelinin ağır olacağından dem vuruldu. İsrail’in el altından dünyayı yönetmeye çalıştığı, bunun için her türlü oyunu oynamada beis görmediği bilinen gerçeklerdendi. Oysa Başbakanımız bu hareketiyle “Eski Dünya”nın en büyük intifadasını başlatmak niyetindeydi. Bu düpedüz risk almaktı ve Türkiye’nin bu riski kaldırabileceği şüpheli idi.

Türkiye iç siyasetteki anlaşılmaz -görünen ama şimdi daha iyi anlaşılan-  direnç nedeniyle gereksiz vakit kayıplarına uğramasaydı şimdi dünyadaki konjonktürün kendisine altın tepsi ile sunduğu bu fırsatı daha güçlü bir şekilde kucaklayacaktı. Kuşkusuz ki bu vakit kaybının temel aktörlerinden birisi yanı başımızdaki, Viyana Kuşatması’ndan sonra bir defa daha güçlü bir şekilde kapılarını zorladığımız Avrupa’dır. Avrupa’nın, ekonomik ve siyasi misyonunu tamamlamak üzere olduğu şu günlerde, onlardan beklenen; Doğu’dan yükselen Rusya-Çin-Hindistan bloğuna karşı son kale olan Türkiye’yi çökertmeye çalışması olmamalıydı.

Batı Dünyası akıllıca davranıp bayrağı Türkiye’ye devretmek ve kendini rölantiye almak yerine, ticari hinterlandını kaptırmayarak çöküşünü geciktirebilmek istiyor, bu da çöküşün garantilenmesine yol açıyor. Genç Batı, acemice davranarak Kadim Doğu’nun üzerine üzerine geldiği şu günlerde kendini kurtarabilecek tek dostunun altından halıyı çekiyor. Bir şekilde Türkiye’yi Doğu’nun Truva’sı olmaya itiyor. Bu da Türkiye’ye Eski Truva’nın intikamını alma hakkını veriyor.

Truva’da Batı’nın hırsı Doğu’nun erdemini yıkmıştı. Hırs kolay elde eder ve kolay kaybeder. Erdem ise ağır hareket eder ve yerleştiği yerde de ağırlığı vardır. Çarklar erdemin lehine işlemekte ve gıcırtıları hırsın kulaklarını tırmalamakta.

***

Batı Dünyası Türkiye’yi Doğu’nun saflarına itedursun; Anadolu’nun  altına tünel kazma eylemine İsrail ve İran’ın da iştirak ettiğini görüyoruz.

İran ile zaten kadim bir dostluğumuz (!!!) var, birbirimize sırtımızı dönmemek üzere sürekli kucaklaşıyoruz. O da temsil ettiği (ki ne kadar temsil ettiği de ayrı bir tartışma konusu) dinimizin yüzü suyu hürmetine..

İsrail malum; “One Minute” çıkışında  çizilen karizmasını “Mavi Marmara Baskını” ile düzeltmeye kalktı. Kalktı ama sert kayaya çarptı. Türkiye’nin onurunu kırma girişimi, uygulanan başarılı bir hukuki ve siyasi operasyon neticesinde İsrail’in başına geçirildi. İsrail hırçınlaşıyor, bunun bir nedeni olmalı .. Nedeni gayet açık: Türkiye tarafından ablukaya alınıyor ve Türkiye bunu göstere göstere yapıyor. Bazı köşe yazarları “İsrail’in marjinalleştiğini ve zayıfladığının farkına varmayan bir İsrail olduğunu” söylüyor. Onlara göre İsrail eski alışkanlıklarını devam ettirdiği için dünyanın hakimi gibi davranıyor.  İsrail’in marjinalleştiği ve zayıfladığı tespitleri doğru olmakla birlikte İsrail’in bunun farkında olmadığı fikrine katılmıyorum. Bence İsrail zayıfladığının, artık esamesinin okunmadığının farkında ve bunu düzeltmek elinden gelmiyor. Deyim yerindeyse çıldırıyor. Ve artık önüne duvar gibi dikilen Türkiye’ye karşı son kozlarını oynuyor. Son koz oynanırken de ne ahlak ne de vicdan kalıyor maalesef.

Türklerin bir “Cihan Hakimiyeti” denemesi daha başlarken, bu inşaatın İsrail’in enkazı üzerinde başlaması olaya ayrı bir anlam katıyor. Kadim devletler, büyük devletleri yıkarak isimlerini ölümsüzleştirmiştir. “ İsrail büyük devlet mi?” diye sorarsanız; “Toprağı yok ama dünyanın nerdeyse tüm parasını yönetiyor” derim. En büyük uçurumlar zirvelerin ardındadır. Devletlerin ateşleri sönerken kül ve köz bırakırlar. Ve sonra eğer kadim devlet anlayışları varsa bu küllerden ve közlerden yeniden doğarlar, acemi olanlar ise küllerini rüzgârlara kaptırdığı için geriye kalan közün de yanıp tükenmesine neden  olurlar ve bir daha doğma şansı bulamazlar. Batı; İsrail ile kol kola çıktığı bu zirveden aşağıya doğru meyletmiş acıklı acıklı bakmakta. Dediğimiz gibi; ortalık toz duman olmadan  emaneti ehline bırakma erdemini gösterebilirse közlerini koruyacak, yok ben közümü de harcarım derse o da kendi bileceği iş.. İsrail ise askeri olarak çıkamayacağını bildiği bu zirveye dünyanın finansını-her türlü entrikayı kullanmak suretiyle-  yöneterek çıkmış ama Türkler’in kabuğunu kırmakla tarihi bir hata işlemiştir.

 “Tartan’ın Aşdod’a geldiği yıl, Aşur kralı (Anadolu’nun kralı) Sargon’un harekete geçtiği zaman olacaktır.” (İşaya, 20,1)

“… İşte aslan sık ormanından çıktı. Ve ‘milletleri helak eden’ (cengâver) yola düştü; şehirlerin harap olsun ve onlarda oturan kalmasın diye senin diyarını viran etmek için yerinden çıktı.” (Yeremye Bab 4, Pargraf 3)

Yukarıdaki cümleler Tevrat’tan.. Mavi Marmara’nın Aşdod limanına çekilmesinden sonra İsrailliler “kuzeyden gelecek aslan”ı bekliyor, telaşları bundandır.

***.

İnci dedik ya; kendi kendine kabuğundan çıkamaz; birinin yardım etmesi gerekmekte.. Tarihe baktığımızda Türk Milleti çok devletler kurmuş,cihana hakim olmuş, inci gibi göz kamaştırmış; çok kez de kendi devletini yıkmış, kabuğuna çekilmiş. Nedendir bilinmez (aslında bilinir de bilinmezden gelinir) ne zaman kabuğundan kendi kendine çıkmaya yeltenmiştir, başına bir badire gelmiştir. Gel gör ki kendi kendine çıkamadığı kabuğundan kah birinin üzerine basmasıyla, kah da bir kayaya çarpılmasıyla çıkmış ve göz almaya devam etmiştir. Sevk-i İlahi işte..

Son söz: Siz  yanardağ olmayı becerebildiniz mi önünüzdeki çerçöp lavlara yol açmaya mecbur hisseder.

Afrasiyab: Alp Er Tunga..

27.11.2011

 

 
Toplam blog
: 32
: 859
Kayıt tarihi
: 04.12.08
 
 

Hayatı yaşanabilir kılan bilgidir... Vakit buldukça yazmaya çalışıyorum. Yazılamayan, kaydedileme..