- Kategori
- Sosyoloji
Kader mi? Şans mı?
Bazı insanlar şanslı doğarlar, bu nispeten doğrudur. Ailesi zengindir, iyi bir eğitim alır. İyi bir iş edinir. Geleceğin parlak isimleri olurlar. Kimi siyasette, gazetecilikte, yazarlıkta, şairlikte, bilim insanı olmasında, doktor, Prof. dekan, ya da devlet kademelerinde iyi bir iş edinirler. Şanslarıda çevresinin etkisiyle daha da artar. Geldikleri mevkiyle yetinmezler, gözleri daima yükseklerdedir. En baştadır, en lerin birincisi olmak için, önüne gelen engelleri ya bu şekilde, ya da başka şekillerde yok etmesini bilir, illegal veya legal engelleri aşar. Karşısına çıkacak kişileride ezmekten çekinmez. Karşı gelenleri hain, kominist, ırkçılıkla itham eder. Türk ve Türkiye düşmanı demekten, iftira etmekten çekinmez. Bilir bunları söylediği müddetçe kazançlı çıkacağını.
Kendine yakın satılık kalemler bulmakta gecikmez. Etrafında yağcılar her zaman bulunur. Ağam, paşam der. O gider, başkası gelir, onunda kalemi olmakda bir an tereddüt etmez. Onurunu yitirir, kalemini yitirir, bazı dostluklar edinsede bunlar kalıcı dostluklar değildir. Dostları her zaman ortama göre değişir.
Bazılarında ise, o şans kelimesinin ş si bile yoktur. Ya o şansı kendi yeteneğiyle, aklıyla yaratmaya çalışacaktır. Bazıları ise yetindiği ile kalacaktır. Şanslarını zorlasa da, ellerinden birşey gelmeyeceğinin bilincindedir. Kaderine razı olmaktan başka çıkar yolu yoktur.
Yetimhanede kalıp, kendisini yetiştiren çok az kişi vardır. Bunlar kendi güçlerini, beyinlerini zorlayarak bir yere gelmeye çalışırlar. Kendilerini yetiştirmesini bilirler. O geldiği yerden memnun olmayan kişilerin, kurumların, hışmını da üzerlerine çekerler. Yıllarca o kişiyi takip ettirirler. Hele o kişi Ermeni, gazeteci ve de üstelik solcuysa!, yandı...
Kimisi bir Hrant Dink olur, Misak Manuşyan, Arşak Çobanyan, Charles Aznavour, Orhan Pamuk, Yaşar Kemal, Uğur Mumcu, Abdi İpekçi, Nazım Hikmet Ran, Yılmaz Güney, Krikor Zohrab, Taniel Varujan, Rupen Sevag gibi nice gazeteci, yazar olur. Ülkenin karanlık güçleri karar verirler, kırılır kalemleri. Kimde (Artin Penik gibi yakar kendilerini.)
Onurlarını, kimliklerini satmazlar bu kişiler. Kendilerini yetiştirmesini bilirler, okurlar, araştırırlar, yazarlar ellerinde kalemleriyle. Entelektüellerdir. Halklarının var olması için, gerçekleri yazarak aydınlatmaya çalışırlar. Kimi Ermeni ve Türk edebiyatına büyük katkıda bulunur. Kimide Türk edebiyatına.
Kimi de, Wichy hükümeti gibi, kendi halkını, bağımsızlığı için savaşanları, Nazilerin eline vermekte, yok etmekte bir sakınca görmez. Kurtuluş günü geldiğinde ise hemen kendini halkının yanında gibi gösterir. Halklarını kandıracağını, uyutacağını sanır. Wichy hükümeti gibileri, her ülkede rahatlıkla bulunur, bunlar çoktur. Her devirde bulunur.
Misak Manuşyan direnişci grubunun ve onlar gibi nice direnişci grupları kurşuna dizilmesini seyreder. Nazilerle işbirliği yapmaktan çekinmediği gibi, polislerinide onların emrine verir.
Kimileri de, Hrant Dink, Uğur Mumcu, Abdi İpekçi, gibi kişilere suikast düzenlemekte sakınca görmez. Tetikçiler bulunur. Öldür, yok et diyenler ise bulunmaz, adaletin karşısına çıkarılamaz, yaptıranlarda, yapanlarda, delilleri bulacak olanlar da, onlar olduğuna göre, gerçekleri kim ortaya çıkaracak, katillerin arkasında ki karanlık odaklar kendileri midir acaba?
Derin devlet, karanlık odaklar kimlerdir. Bu vasiyet nesilden, nesile geçen kişilerden mi oluşmaktadır...
Gazeteci, yazarlara suikast düzenlenir. 10.000'lercesi işkence kurbanı olurlar. Cesetleri dahi bulunmaz. Bu gibiler için, ırk, cinsiyet, kimlik, siyah, beyaz, hiç birşey farketmez. Tek bildikleri şey onlar bir iç düşmandır, iç düşmanları yine kendileri yaratır, kendi emirleri doğrultusunda yok edilir. İç düşman yoksa bile, yaratırlar, onlar bu konuda uzmanlaşmış kişilerden oluşmaktadır, sözüm ona, bu topraklar onlardan sorulur. Kendileri bilirler, kendileri belirlerler, kimin iç düşman olduğunu...
Misak Manuşyan ve 23 kader yoldaşları gibidir, kaderleri, şansları.
İşte şanslı olanlarla, şansız doğanların kaderi bir yerde birleşir.
O ki toprak olana kadar...
Fâni olduklarını unuturlar...
İnsan ve insanlık için atmaz yürekleri. Onlar birer robot gibi yok etmek için eğitilmişlerdir. Tek tip insanlardır. Aynı zamanda korkaklardır da, korkaklıklarını, egolarını, insanları yok etmekte tatmin ederler. Bunlar insan değerini bilmeyen, insan olmayan zavallı birer yaratıklardır. Hayvandan bir farkları yoktur. Hayvan gibi yetiştirilmişlerdir.
Hangi hayvan: hangi hayvanın ismini versem o hayvana hakaret olacağından bunu da okuyucuya bırakıyorum.
Hangisini uygun bulursanız, kendi vicdanlarınıza kalmış!